Bakan Yılmaz: İçimizdeki Çatışmaları Geride Bırakmak Zorundayız

Bakan Yılmaz: İçimizdeki Çatışmaları Geride Bırakmak Zorundayız

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, çözüm sürecinin tüm partilerin derdi olması gerektiğini belirterek, siyasetin sokağa indiği andan itibaren siyaset olmaktan çıkacağını söyledi. Yılmaz, "Çözüm süreci Türkiye'nin tarihi bir sürecidir....

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, çözüm sürecinin tüm partilerin derdi olması gerektiğini belirterek, siyasetin sokağa indiği andan itibaren siyaset olmaktan çıkacağını söyledi. Yılmaz, "Çözüm süreci Türkiye'nin tarihi bir sürecidir. Ülkemizi uluslararası alanda güçlendirmek istiyorsak bu içimizdeki çatışmaları geride bırakmak zorundayız. Enerjimizi boş yere harcamamak zorundayız. Bu da tüm partilerin derdi olmalı. Sadece iktidar partisinin değil CHP, MHP, HDP’nin de derdi olmalı. Sadece siyasi partiler de değil sivil toplum kuruluşları, medya bütün unsurları ile bu meselelere destek olmak durumundayız." dedi.

Bakan Cevdet Yılmaz, Ekonomi Muhabirler Derneği üyeleri ile Bakanlıkta ‘Yatırımlar ve İSEDAK’ konulu sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Yılmaz toplantıda gaztecilerin sorularını cevapladı.

Çözüm sürecinde son duruma ilişkin soru üzerine Yılmaz, Çözüm süreci ekonomik açıdan da kalkınma açısından da mutlaka değerlendirilmesi gereken bir süreç olduğunu söyledi. Yılmaz, "Çok boyutları olan bir süreç her şeyden önce insan odaklı bir süreç, ülkedeki huzuru tesisi etmek amacı ile başlatılmış bir süreç, ama bir taraftan da ekonomik boyutu da gerçekten son derece güçlü bir süreç. Çünkü Türkiye bu olumsuz koşulların etkisi ile genel olarak tam performansını kullanamadığı gibi özellikle doğuda, güneydoğuda kaynakları tam olarak harekete geçiremedi. Güvenlik nedeni ile huzur ortamının tam anlamıyla oluşmaması nedeni ile o bölgelerimizde hayvancılık başta olmak üzere yaylaların değerlendirmesi başta olmak üzere bir sürü sıkıntılar yaşandı. Oraya yeterince turist gitmedi. O bölgelere nitelikli eleman yeterince gitmedi. Bütün bunlar aslında geçmişte yaşanılanların maliyetleri, bunlar dolaylı maliyetler. Terörün bir doğrudan maliyeti var. Ama bir de dolaylı maliyetleri de var. Huzur, güven ortamının olmamasından dolayı yapılamayan birçok faaliyet aslında çok ciddi bir maliyet dolayısıyla çözüm sürecinin tam tersinden bakarsanız çözüm sürecinin başarıya ulaşması da dolaylı olarak birçok fayda üretecek." ifadelerini kullandı.

Çözüm süreci ile bölgede ciddi bir canlanmayı hep birlikte gözlemlediklerini ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti: "Nitekim bu 6-7 Ekim olaylarını bir tarafa koyacak olursak önceki sürece ben baktığımda bölgede ciddi bir canlanmayı hep birlikte gözlemledik. Teşvik politikalarımızla birlikte ilk defa bölgede özel sektör yatırımlarının canlanmaya başladığını gördük. Organize Sanayi Bölgelerinde yatırımcıların kuyruğa girdiğini gördük. Bunlar sevindirici gelişmeler yani hala bir takım soru işaretleri olduğu halde bölgede yatırımlarda ciddi bir canlanma gördük. Son dönemde yaşanan hadiseleri bununla ilişkilendiriyorum doğrusu. Yani bölge ilk defa ekonomik olarak canlanmaya başladı ve ekonomik canlanmaya birileri darbe vurmaya çalışıyor diye de düşünüyorum açıkçası. O alanda yatırımcılara yönelik şantiyelere dönük yapılan saldırılar, iş adamlarından haraç istemeler, birtakım çalışanların kaçırılması, tehdit edilmesi, bütün bunlar aslında yatırımlara dönük saldırılar ve o bölgenin kalkınmasına, gelişmesine dönük saldırılar. Bundan en fazla etkilenenler de o bölgedeki gençler. Çünkü yatırımın olmadığı yerde, ekonominin gelişmediği yerde istihdam da gelişmiyor. Gençlerimize yeterince istihdam imkanları da oluşturamıyorsunuz. Birileri de bunu istiyor diye düşünüyorum."

Türkiye'nin çözüm süreci konusunda kararlı olduğunu belirten Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: "Çözüm sürecine amaç olarak baktığınızda huzur, güven oluşturmaya çalışılan bir süreçtir. Bu süreçle bağdaşmayan eylemler çözüm süreci ile bağdaşmadığı gibi kamu düzenini ve halkın güvenliğini de olumsuz etkileyen hadiselerdir. Bunlarla çözüm sürecini bağdaştırmamız mümkün değil. Kobani olaylarını bahane ederek, Türkiye Kobani’ye muazzam destekler sunduğu halde, 200 bin civarında oradaki kardeşlerimizi alıp misafir ettiğimiz halde birileri Kobani’yi bahane ederek Türkiye'de sokakları karıştırdılar. Şunun da altını çizmek isterim; siyaset sokağa indiği anda itibaren siyaset olmaktan çıkar. Buradan tüm siyasi partilere de şunu söylemek gerekir; çözüm süreci Türkiye'nin tarihi bir sürecidir. Ülkemizi uluslararası alanda güçlendirmek istiyorsak bu içimizdeki çatışmaları geride bırakmak zorundayız. Enerjimizi boş yere harcamamak zorundayız. Bu da tüm partilerin derdi olmalı. Sadece iktidar partisinin değil CHP, MHP, HDP’nin de derdi olmalı. Sadece siyasi partiler de değil sivil toplum kuruluşları, medya bütün unsurları ile bu meselelere destek olmak durumundayız."

'TÜRKİYE’DE DERECELENDİRME KURULUŞLARI PİYASININ ARKASINDAN GELİYOR'

Milli derecelendirme kuruluşu projesinde son duruma yönelik soruya ise Yılmaz, kredi derecelendirme kuruluşları dünyada bu kadar bonkör davranırken Türkiye ile ilgili çok daha ihtiyatlı bir yaklaşıma sahip olduklarını, piyasanın arkasından geldiklerini söyledi.

Yılmaz, küresel kriz öncesinde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının bazı ülkelere, firmalara oldukça bonkör davrandığını belirterek, bu durumun derecelendirme kuruluşlarının kredibilitesi açısından olumlu görünmediğini ifade etti. Yılmaz şöyle devam etti: "Bu kuruluşlar çok objektif değerlendirmeler yapmış olsalardı, herhalde dünya krize bu kadar hızlı bir şekilde sürüklenmezdi. Türkiye tecrübesi olarak baktığımızda, piyasanın hep arkasından geliyorlar. Kredi derecelendirme kuruluşları dünyada bu kadar Türkiye ile ilgili ne hikmetse çok daha ihtiyatlı bir yaklaşıma sahip olduklarını piyasanın arkasından görüyoruz. Bunun sadece matematiksel bir hesaba dayanmadığını söylüyoruz. Bizim asıl bakmamız gereken piyasadır. Piyasa değerlendirmeleri de ne ile ölçülebilir. Türkiye'ye gelen sermayeyle ölçülür. Son 12 yılda doğrudan yatırımlarında portföy yatırımlarının da ciddi düzeyde arttığını görüyoruz. Bu uluslararası yatırımcıların Türkiye'ye güvenmesi demek. En sonunda nihayet Türkiye'ye yatırım yapılabilir ülke seviyesinde not verdiler. Bu sevindirici ama inşallah daha da ileriye gider. Asıl amaçlarının iş ve yatırım ortamını iyileştirmek olduğunu belirterek uluslararası piyasaların güvenini artırarak devam ettirmektir. Bunun gerçekleştirildiği takdirde kredi derecelendirme kuruluşlarının er ya da geç buna ayak uydurmak zorunda kalacaklardır diye düşünüyorum."

Yerli kredi derecelendirme kuruluşu konusunda da Hazine Müsteşarlığı tarafından bazı çalışmaların yapıldığını belirten Yılmaz, "İhtiyaç duyulursa bu yapılır. Asıl olan, yatırım ortamını iyileştirmemiz ve biz de buna odaklanmış durumdayız." diye konuştu. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.