Almanya Seçimleri - Partilerin Eğitim Politikaları

Almanya Seçimleri - Partilerin Eğitim Politikaları

Almanya'da eğitim politikaları, eyaletlerin uhdesinde bulunmasına rağmen haftasonu yapılacak federal seçimlerde önemli rol oynuyor.

Almanya'da eğitim politikaları, eyaletlerin uhdesinde bulunmasına rağmen haftasonu yapılacak federal seçimlerde önemli rol oynuyor. Bundan dolayı Federal Meclis’te temsil edilen tüm partiler yuva, lise ve yüksekokulları kapsayan eğitim konusu çerçevesindeki sorunlara çözüm üretmek istiyor. Nitekim öğretmen eksikliğinden yuvalardaki yer sıkıntısı, altyapı onarımı ve eğitimde eşitsizliğe kadar uzanan sorunlar acil çözümler bekliyor.

Yuvalarda yer ve eğitmen sorunu, okullarda öğretmen eksikliği, üniversitelerde kapasite sorunu gibi birçok problemle malul Alman eğitim sistemi en çok da fırsat adaletsizliğinden dolayı eleştiriliyor. Ülkedeki ilkokul öğrencilerinin yüzde 40’ının göçmen ailelerinin çocukları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, siyasi partilerin bu alandaki vaatleri Türkler başta olma üzere tüm göçmen grupları yakından ilgilendiriyor.

Bu bakımdan özellikle muhalefetteki partiler seçim programlarında bu konuya ağırlık veriyor, seçmenleri vaatleriyle çekmeye çalışıyor. Hükümetteki Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) eğitim alanında yatırım sözü veriyor, ancak bunun ne kadar olacağı ve finansmanının nasıl sağlanacağı konusunda net bilgi vermiyor. Ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD) yılda 20 milyar Euro eğitime yatıracağını vaat ediyor.

SPD, Yeşiller ve Sol partiler, en çok eğitim sistemindeki fırsat adaletsizliğini şikayet ediyor. Nitekim bu yıl açıklanan bir çok raporda, Alman eğitim sistemindeki öğrenciler arasındaki fırsat adaletsizliğinin göçmen ailelerin ve sosyal bakımdan alt tabakadan gelen ailelerin çocuklarının derslerine olumsuz etki yaptığını ortaya koydu. Göçmen ailelerin çocukları normal öğrenci olarak değil, desteklenmeye ihtiyaç duyulan bir azınlık olarak algılanması da eleştiriler arasında yer alıyor. Ayrıca ana dilde eğitim konusu dile getirilen konular arasında.

İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ise Almanya’nın eğitim sistemine yılda teşkilata üye ülkelerin ortalamasından 25 milyar Euro daha az yatırım yaptığını belgeledi.

Tam gün okul isteyen ebeveynlerin oranı yüzde 70, ancak yüzde 30’una bu imkan sunuluyor. Yılda 50 bin öğrenci okulu diploma almadan yarıda bırakıyor. 76 bin genç mesleki eğitim yeri bulamadı, 1,6 milyon gencin mesleki eğitimi yok. Okulu bitirenlerin yüzde 50’si yüksek okula başlıyor. 2013’de 500 bin genç üniversiteli olacak ancak üniversitelere yeterli finans sağlanmıyor.

Öğretmenler de çalışma şartlarından memnun değil. Örneğin Berlin’deki Eğitim Sendikası (GEW) kadro yetersizliğinden dolayı öğretmenlerin çok çalışmak zorunda kaldığını, bundan dolayı da ‘tükenmişlik sendromu’ ve ‘iş stresi’ yaşadığını dile getiriyor.

Diğer bir araştırmanın sonuçlarına göre, kreşlerde çalışan hem eğitimci hem de idareci pozisyonda olan çalışanların başka branşlarda çalışan akranlarına göre en az iki buçuk kat daha fazla rahatsızlandıkları tespit edildi.

Bazı eyaletlerde 5, bazılarında ise 7’inci sınıfta çocukların kaderi belirleniyor. Üniversiteye hazırlama mantığıyla kurulmuş Gymnasium türü liselere gitme hakkı elde edemeyenlerin üniversiteye gitme olasılığı giderek zayıflıyor. Halbuki diğer bir araştırma 2001 yılında 500 üniversite mezunundan sadece yüzde birinin işsiz olduğunu ortaya koydu. Mezunların yüzde 41’i yönetici pozisyonuna ulaşırken, yüzde 85’i yaptığı işten memnun.

BİRLİK PARTİLERİ (CDU/CSU)
BURASI EĞİTİM CUMHURİYETİ, ÜZÜMÜ YE BAĞINI SORMA

2009 yılındaki seçim kampanyasındaki vaatleri arasında 'eğitim cumhuriyeti' söylemini kullanan Hıristiyan Demokrat (CDU) ve Hıristiyan Sosyal (CSU) Birlik Partileri’nin seçim programında yine “Eğitim Ülkesi Almanya” başlığıyla eğitime yatırım sözü veriliyor. Ancak, ‘Üzümü ye, bağını sorma’ dercesine bu yatırımın miktarı ile ilgili bilgi verilmemesi de dikkat çekiyor.

Başbakan Angela Merkel, ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın dinleme skandalıyla ilgili tartışmalara ‘İnternet bizim için yeni keşfedilmiş dünyadır’ demişti. Bu bakımdan okulları ‘modern bilgisayar teknolojisiyle donatma, dijital öğrenim imkanları ve daha iyi internet erişimini sağlama’ sözü veren Birlik Partileri, çocukları bu ‘yeni dünya’yla daha erkenden tanıştırmak istiyo.

Seçmenlere Türkçe de seslenen CDU’nun broşüründe şu ifadeler yer alıyor: "Almanya’yı Avrupa’nın bir numaralı dijital gelişim ülkesi yapmayı hedefliyoruz. Bunun için herkese hızlı internet hizmeti sunmayı istiyoruz. Çocuklarımız için modern bilgisayarları kullanmak günlük hayatın bir parçası haline gelmelidir. Bu anlamda okullarımızı yeni bilgisayar teknolojileriyle donatmak istiyoruz. Böylece çocuklarımızı geleceğe bugünden hazırlayabileceğiz. Biz performansa ve modern okullara bağlı yükselmeyi desteklerken, Kırmızı-Yeşil partiler (Sosyal Demokratlar ve Yeşiller) tek tip okul sistemini desteklemektedir.” Eğitime daha fazla yatırım yapılacağını duyuran partiler, bu vaatlerin vergi ödeyenlere kaça mal olacağıyla ilgili bir bilgi vermiyor.

Hıristiyan Birlik Partileri, ‘Herkese baştan itibaren eşit imkanlar’ sloganıyla üç yaşından itibaren dil sınavını yürürlüğe koymak istiyor. Dil bilgisi, yani Almancası, zayıf olanlara zorunlu bir şekilde yuva ve okullarda destek çıkılacak. İsmi belirtilmese de bu uygulamanın daha çok göçmenlere yönelik olduğunu anlamak mümkün. Kardeş partiler ayrıca farklı lise tiplerinin muhafaza edilmesinden yana, ‘tek tip okul’a ise karşı. Tam gün okullara yatırım yapılırken, özel okullara da desteğe önem veriliyor. Öğretmen eğitimi de daha fazla desteklenmesi hedefleniyor. Hıristiyan Birlik Partileri, okullarda dini eğitimin muhafaza edilmesini de önemsiyor.

Birlik Partileri eğitim ve öğrenimin ömür boyu devam edilmesine önem veriyor, ancak bu konuda net bir seçim programı sunmuyor. Üniversitelilere verilen bursun ‘değişen hayat şartı ve eğitim imkanları’na bakılarak düzenleneceği belirtiliyor ama bu konuda da net vaatler bulmak mümkün değil. Bu partiler, üniversite ve araştırma merkezlerinin eğitim politikalarının merkezi konularının başında geldiğini belirtiyor. Üniversitelerde 625 bin yeni öğrenci yeri oluşturulacağı da vaatler arasında.

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ (SPD):
“EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİLİĞİ, HERKESE BEDAVA EĞİTİM”

Eğitim, sosyal demokratların önem verdiği kilit konulardan biri.Hannover Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yasemin Karakaş’ı gölge kabinesinin eğitim bakanı atayan SPD başbakan adayı Peer Steinbrück, hükümete geldiğinde eğitime 20 milyar Euro yatıracağını duyurdu. Partinin seçim programında, “2014 yılından itibaren kademeli olarak yılda 20 milyar Euro’dan fazla eğitime yatırım yapmak istiyoruz. Bunun 10 milyar Euro’su federal kasadan sağlanacak” ifadesi yer alıyor. Herkesin eğitimden istifade edebilmesini isteyen SPD, eğitimin zengin-fakir demeden yuvadan üniversiteye kadar herkese bedava olmasını talep ediyor. Sosyal demokratlar, tüm çocukların yuvaya gitme hakkına sahip olduğundan yola çıkarak bu imkanı sağlamak için Siyah-Sarı hükümetin yürürlüğe koyduğu ‘çocuklara evde bakım parası’nı kaldırmak istiyor. SPD’ye göre bakım parası kaldırılırsa yuvalara yatırım yapmak için yılda 2 milyar Euro’luk bir bütçe oluşacak.

Ana muhalefet partisi tam gün okullara önem veriyor. Bu tür okulların yaygınlaştırılmasını istemesine rağmen bu tür okulların zorunlu olmasına da karşı. Göçmen öğrenciler dil konusunda sıkıntı çektiği takdirde desteklenmesi isteniyor, ancak Birlik Partileri’nin talep ettiği dil sınavı SPD’nin gündeminde yok. Parti ayrıca öğretmenlerin eğitimine de önem veriyor.

Hükümetteki Birlik Partileri Almanya’daki gençler arasında işsizlik sorununun çok düşük olmasıyla övünürken, ana muhalefet partisi ise yılda 80 bin gencin mesleki eğitim yeri bulamamasını hatırlatıyor. SPD, mesleki eğitim imkanını geliştirmek ve kaliteyi artırmak istiyor.

Yükseköğretim konusunda gelince: Lise bitirmen sınavını vermeden de üniversite okuyabilme imkanının genişletilmesini vaat eden SPD, bakalorya ve master eğitimi konusuna da el atacak. Seçim programında “Yüksek lisans bölümlerine de girebilmek için başarıyla tamamlanan lisans eğitimi yeterli.” ifadesi yer alıyor. Akademisyen kadınların sayısının artmasına da önem veren SPD, Birlik Partileri gibi burlsları geliştirmek ve araştırma alanına yatırım yapmak istiyor.

BİRLİK 90/ YEŞİLLER:
“HERKESE EŞİT EĞİTİM”

SPD ile 'Kırmızı-Yeşil' hükümet kurmak isteyen Birlik 90/Yeşiller de eğitim konusuna önem veriyor. Bu seçim mücadelesinde, daha modern ve daha adil bir ülke isteyen, parti programıyla fırsat eşitliğine ve göçmenlerin katılımına yönelik bir siyaset vaat eden Birlik 90/Yeşiller, “Biz, çocukları ilkokuldan sonra elemeye tabi tutmayıp, herkesi teşvik eden bir eğitim sistemi istiyoruz.” diyor. Tam gün okul modelini iyi eğitim ve fırsat eşitliliğin anahtarı olarak tanımlayan parti, bu tür okulları yılda 500 milyon Euro ile desteklemek istiyor.

Yüksek öğretim alanına ise “daha fazla öğrenci alabilmeleri için üniversitelerin kapasitesini yükseltmek, daha iyi eğitim şartları sunmak ve eğitim kalitesini daha yükseltmek” için yılda en az bir milyar Euro harcamak istiyor. Birlik 90/Yeşiller’in bu alanda önem verdiği diğer bir konu ise üniversitelilere verilen BAföG bursu. İlk adım olarak burs bütçesine 300 milyon Euro eklemek isteyen bu partinin programında, “Kademeli olarak temel ihtiyaçlarını karşılayan ve ek ihtiyaçlara destek veren, böylece eğitimle gelişme ve terfi etme imkanını sağlayan yeşil ‘İki Sütun Modeli’ne geçiş yapılacak.” ifadesi yer alıyor. BAföG bursundan ayrıca meslek içi eğitim yapmak isteyenlerin de istifade edebilmesi vaat ediliyor. SPD gibi Yeşiller de akademisyen kadınların sayısının artmasından yana.

Okul eğitiminde internetten yararlanma konusunda ise Yeşiller’in şu teklifi var: “Bilgiye ulaşımı kolaylaştırmak için eğitim alanının dijitalleştirilmesini desteklemek istiyoruz. Öğretim ve öğrenim araç gereçleri lisansız sunulmalı. Bunun için Open Education Resources (açık eğitim kaynakları) standartları temel alınmalı.”

HÜR DEMOKRAT PARTİ (FDP):
KIYISINDAN KÖŞESİNDEN EĞİTİM

Liberaller eğitimi ‘medeni hak’ olarak tanımlasa da, diğer partilere kıyasla bu konuya seçim programına kenardan köşeden değiniyor. FDP, eğitim alanında da federal sistemin “özgürlük, çeşitlilik ve verimlilik rekabetini” mümkün kıldığını savunuyor. Ancak seçim programında eğitimin eyaletlerin uhdesinde bulunmasından yana olduklarını belirtmelerine rağmen, okul diplomalarının ülkedeki tüm eyaletler tarafından tanınmasına da karşı değil.

FDP’ye göre okulların yönetimi kendi elinde olmalı, çünkü yerel şartları bilenler ihtiyaçlarına göre en doğru karar verebileceklerinden yola çıkılıyor. Liberaller de okul öncesi eğitime önem veriyor. Bu anlamda çocuklardaki potansiyeli desteklemek için yuvaların kalitesinin yükseltileceği belirtiliyor. Kaliteyi ise FDP, anaokulu öğretmenlerini daha iyi eğitip, meslek içi eğitim imkanını sağlayarak yükseltmek istiyor. Ayrıca yuvaları sadece Meslek Yüksek Okulu mezunu uzmanların yönetmesi talep ediliyor. Çocukların hareket etmelerini isteyen Liberaller, yuva ve okullarda daha fazla beden eğitimi dersi öneriyor.

Yüksek öğretim alanına gelince: öğrencilerden üniversite harçları alınmasından yana olan FDP, bunun sebebini ise harçların öğretimin kalitesini yükseltmeye yönlendiren bir faktör olmasıyla açıklıyor. Parti programında ayrıca şu talep yer alıyor: “Avrupa’nın üniversitelerini güçlendirmek için sömestrlerin aynı zamanda başlaması gerekiyor. Bu ise yurt dışında yarı dönem okuma imkanını kolaylaştıracak.” Liberaller ayrıca uluslararası çifte diplomaların desteklenmesinden yana.

SOL PARTİ:
ÖZEL OKULLARA HAYIR

“Eğitim insan hakkıdır” diyen Sol Parti’nin seçim programını okuduğunuzda ‘Çocuklar yuvalarda olabilmeli. Yeterince mesleki eğitim yeri sunulmalı. Yüksek öğretim imkanı kolaylaştırılmalı. Eğitim bütçesi büyütülmeli’ gibi çok sayıda talepler sıralanıyor. Sol’a göre yuvalarda bir eğitmenin üç yaşına kadar olan çocuklar söz konusu olduğunda en fazla 4 çocuğa bakmalı, 3 ila 7 yaş grubundakilere ders veren bir öğretmene ise en fazla 10 çocuk düşmeli. Sol Parti, bunu ülke genelinde standart hale getirmek istiyor.

Bu parti özel okullara ve üniversite harçlarına katiyen karşı. Alman Ordusu’nun okul ve üniversitelerde reklam yapmasını da istemiyor. SPD ve Yeşiller gibi tek tip okul düşüncesini de önemsiyor. Ayrıca öğrencilere dijital kaynaklar engelsiz sunulmalı. Daha iyi mesleki eğitim için daha iyi eğitim şartları sunulmasını isteyen Sol Parti, mesleki eğitimi tamamlandıktan sonra şirket tarafından işe alınmanın ‘normal’ olduğunu vurguluyor.

Sol Parti’ye kalırsa Bologna sistemi kaldırılmalı. Bakalorya ve master sisteminin yükseköğretimi okul öğrenimine çevirdiğini savunan Sol Parti, üniversiteye girebilmek için istenen not ortalaması (NC) veya kur’a çekimi gibi yöntemlerin de eskidiğini belirtiyor. BAföG’ü de reforme etmek isteyen Sol Parti, bursların yüzde 10 artırılmasını talep ediyor. Kadın akademisyen konusunda Sol Parti, her bir kariyer kademesinde personelin yüzde 50’sinin kadın olmasını öngörüyor. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.