Allah Birlik ve Beraberliği Emrediyor (1)
Milletlerin ayakta durabilmesinin en önemli şartlarından birisi, birlik ve beraberlik halinde olmalarıdır. Ama onları mahveden ve yıkan da ayrılık ve ihtilaflardır. Zira bütün bir ekmek yutulamaz ama parçalanan ve lokmalar haline gelen ekmek teker teker tamamıyla yenebilir. Bu hususta ibret dolu bir misal var:
Hükümdarlardan birisi ölüm döşeğinde iken, oğullarını başına toplar. Onların her birine birer deste değnek verir ve:
Kırın, der, ama bu bir aradaki değnekleri hiç biri kıramaz. Sonra bu desteleri çözdürerek, tek tek kırmalarını ister. Onlar da değnekleri birer-ikişer kırarlar. O zaman hükümdar onlara şöyle der:
-Eğer benden sonra birbirinize destek olur ve birlik halinde olursanız, düşmanlarınız sizi yok edip devletimizi yıkamazlar. Ama parçalanırsanız, değneklerin tek tek kırıldığı gibi, yenilir ve yıkılır gidersiniz.
İşte kıymetli kardeşlerim, misal ne kadar açık ve net. Birlik ve beraberliğimiz düşmanlarımız için sıkıntı ve zorluk, ayrılık ve ihtilaflarımız ise onlar için, hazır ve lezzetli bir avdan ibarettir. Öyleyse biz müslümanlar uyanık olup, düşmanlarımıza bu fırsatı vermemeliyiz.
Toplumun Mayası
Birlik ve beraberlik şuuru, bir milletin mayasıdır. Bu maya olmadığı zaman, toplumun oluşması da mümkün değildir. Hadislerde; "Cemâat rahmettir, tefrika ise azaptır," (İbn Hanbel, IV/145); "Allah'ın eli cemâatle beraberdir," (Tirmizî, Fiten 7); "Bereket cemâatle beraberdir," (İbn Mâce, Et'ime 17) buyurulmaktadır.
İşte, "Cemaatte rahmet olduğunu" ve “Allah'ın yardımının cemaatle beraber olduğu"nu Kainatın Efendisi (s.a.v.) haber vermişlerdir. Bundandır ki, cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletli olduğu da bilinen bir gerçektir.
Ayrılıkta ruhen yıkımlar vardır. Tefrikaya düşen kişiler, madden olduğu gibi manen de huzursuzluklar yaşar. Bu sebeple daima Kur'an ve Sünnet etrafında birleşici ve birleştirici olmalıyız.
Küçücük bir sigara izmaritinin koca bir ormanı kül haline getirdiği gibi, Allah korusun ufak bir tefrika da koca bir milleti bölmeye sebep olabilir. Bu sebeple ayette; “Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür,” buyrulur. (2 Bakara 191) Böyle durumlar, tarihte de bariz bir şekilde çok defa görülmüştür. Bu kötü durumlardan korunmak için, nefsî hesapları bir yana atarak ve "mü’minlerin ancak kardeş olduğunu" bilerek, birlik halinde olmalıyız. İşte bu konuda Rabbimizin emri:
"-Allah'a ve Rasûl’üne itaat ediniz. Birbirinizle çekişmeyiniz. Sonra korkuya kapılırsınız da, kuvvetleriniz azalır. (Düşmanlarınızın karşısında bir hiç mesabesinde kalırsınız.) Bir de sabredin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (8 Enfal 46)
Allah (c.c.) Ayrılığı Yasaklar
Allah ve Rüsûl’üne itaati terkedip nefs, şeytan ve düşmanlara uyacak olursak, niza ve ayrılıklar bizi kaplayıverir. Bu hal de bizleri zayıf düşürüp, korkak hale getirir.
Ayet-i kerime durumumuzu ne güzel açıklamış. İçinde bulunduğumuz bu hal böyle devam ederse, Cenab-ı Hakk’ın da tehdidi hemen geliyor:
"-Eğer (Allah ve Rasûl’ü yolunda) birleşmezseniz, arz üzerinde çıkacak büyük bir fesat sizi helâk edecektir." (8 Enfal 73)
Şu tehdide bakınız kardeşlerim! Cenab-ı Hakk'ın bu vaadi defalarca vaki olmuş, binlerce mü'min acı, ızdırap ve işkenceye maruz kalmışlardır. Halbuki Allah’ı bir, Rasûl’ü aynı, kitabı Kur'an olan biz inananlar acaba ne oluyor da bir takım ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle ayrılığa düşüyoruz?
“Kur’an’a Sımsıkı Sarılın!”
Bugün İslâm’a hizmet eden cemaatler pek çoktur. Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yolundan ayrılmadıkça, cemaatleşmek güzeldir. Birlikten doğan kuvvetle din-i mübine hizmet ediyorlar. Allah hepsinden razı olsun.
Ancak bunlar arasında, birbirlerine karşı sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları olmalıdır. Biri diğeri için;
“-O kardeşlerimiz İslâm’a bizden daha iyi hizmet ediyorlar. Allah onlardan razı olsun,” demeliler. Diğerleri de onlar için aynı söz ve düşünce içinde olmalıdırlar.
Böyle değil de, biri diğerini kötüler, kendini ve kendi cemaatini üstün tutmaya kalkışırsa, bu durum ayrılık meydana getirir. Halbuki şu bir gerçektir ki; ehl-i küfür bir millettir, müslümanlar da bir millet. Baş döndürücü değişiklikler ve gelişmelerin olduğu çağımızda, müslümanlara oynanan oyunları iyi bilmeliyiz. Onlar, parçala-yut politikasını güderler. Acı, ızdırap, işkence, çile, yurtlarından atılma, varlıklarını kaybetme yine mü'minlere... O halde işte çare:
"-Hepiniz birden Allah'ın ipine (Kur'an’a) sımsıkı sarılın, asla ayrılmayın." (3 Al-i İmran 103)
Cemaatler Birlik Olmalıdır
Öyleyse mü'minler şucu, bucu değil de, Kur'an ve Sünnet üzere olmalıdırlar. Zira onları birleştiren Kur'an ve Sünnet hakikatidir. Aradaki küçücük farklılıkları atıp, bu ipe sımsıkı yapışmamız gerekir. Mü’minlerin gayesi Allah ve Rasûl’ü olduğuna göre, yolumuzun sonu da onlara varmalıdır.
Bir iki misal bunu daha iyi anlatır. Mesela; yüz binlerce hacı adayı, dünyanın çeşitli yerlerinden, değişik yollardan Hacca ulaşırlar. Yolları ayrıdır ama maksatları birdir: Kâbe-i Muazzama’da birleşip hacı olmak, günahlardan arınıp tertemiz gelmek.
İki elde on parmak var ama hepsi de birlik halinde gövdesine çalışırlar.
İşte mü'minler de, Allah'a giden çeşitli yollardan, İslâm’a hizmet ederek sonunda bir noktaya varmalıdırlar. Yollar farklı ama gayeler aynı. Belki biri daha uzun, biri kısa, biri zor, biri de kolay olabilir. Allah katında ecirleri de buna göre farklıdır.
Netice olarak diyebiliriz ki; Cemaatler Birlik Olmalıdır.
Üst Şûra Heyeti
Bunun için de:
-Cemaatler birbirlerine iyi niyet ve güzel yaklaşımlarda bulunmalıdırlar.
-Zaman zaman bir araya gelerek kaynaşmalı, sevgi ve ülfet artırılmalıdır.
-Cemaatleri götüren liderler, bir Üst Şûra Heyeti kurmalı, çok önemli ve ortak kararlar almalıdır.
-Bu birlik ve beraberliklerini açıklamak suretiyle, aralarındaki ihtilafları gidermelidirler.
Zira bu, yine Rabbimizin emridir:
"-Allah’tan korkun, (ihtilafa düşmeyip) aranızı düzeltin.." (8 Enfal 1)
Bu güzel birlikten doğan cemaatten ayrılmak da, artık mü'min için acı bir son olur. Bu konuya binaen Kâinatın Efendisi bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
"-Kim cemaatten bir karış uzaklaşırsa, (kendini dine bağlayan) İslâm bağını boynundan çıkarıp atmış olur." (Ebû Davud, sünnet 26, 27)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.