AB'ye giden yol felaket!

AB'ye giden yol felaket!

Aile yapısının hızla bozulduğunu ifade eden Muammer Bilgiç, “AB uyum yasaları ile Türkiye tarihinden, aile bağlarından ve İslam coğrafyasından koparılmaktadır. AB yolunun sonu felaket ve hüsran olacaktır” dedi

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Genel Başkan Yardımcısı Muammer Bilgiç, toplumun ahlaki yapısındaki değişim ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Toplumun ahlaktan anladığını sorgulamak gerektiğini ifade eden Bilgiç, “Bugün ahlak cinselliğe indirgenmiştir. Ahlak cinselliği aşan bir kavramdır. İnsanların para ve iktidarla ilişkileri de ahlakın çerçevesinde değerlendirilmelidir. İnsanların para ile iktidar ile ilişkilerindeki yolsuzluklar, hukuksuzluklar ahlaktan sayılmıyor ama sadece cinsellikle ilgili meseleler ahlaktan sayılıyor” dedi.

Ahlaki yozlaşmanın başının İnsanların para ve otorite ile ilişkilerindeki bozukluklar olduğuna işaret eden Bilgiç, şöyle konuştu: “Toplum ahlakı cinselliğe indirgiyorsa yozlaşma zaten başlamıştır. Bir ülkede çalışmadan para satarak para kazanmak insanların kar rekorları kırmasına neden oluyorsa o ülkede alın teri ve emek sömürülüyordur. Alın terinin ve emeğin sömürüldüğü bir yerde en önemli ahlak problemi budur. İkincisi ülkede iktidar, otorite belirli şeyleri yapıyor ve bunu yaparken hak ve adalet pek umurunda olmuyorsa orada da bir ahlak dışılık söz konusudur.”

2.20160416093146.jpg

EVLENMEK ŞİRKET KURMAKTAN ZOR

Son zamanlarda sıkça gündeme gelen cinsel taciz olaylarının kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Bilgiç, konuşmasına şöyle devam etti: “Suçlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır, bu konuda adım atmamak toplum vicdanında derin hasarlar oluşturur. Ancak bu konunun sürekli haber yapılması öncelikle mağdurlarda travmalara yol açmaktadır ve aile bağlarını çökertmektedir. Bu konularda hukuk konuşmalı, mahkemeler konuşmalıdır. Suçlular en ağır cezayı alırken mağdurlar daha fazla mağdur hale getirilmemeli, onların psikolojisi tarumar edilmemelidir.” 

 

Gençlerin evliliğinin zorlaştırılmasının büyük bir problem olduğuna işaret eden Bilgiç, şu ifadelere yer verdi: “Şu an evlenmek şirket kurmaktan daha zordur. Evlenmek için şirket kurmak için gereken paradan daha fazla paraya ihtiyaç var. Maalesef bu böyle. Hem evlenme, hem boşanma kişilerin kendi rızası ile olmalıdır. Ancak gelecek kaygısı, geçim endişesi, işsizlik rıza olsa bile evlenmeyi zorlaştırmaktadır. Evlilik de boşanmak da doğal seyrinde olmalıdır. Ailenin devamlığı esastır ama bu yanlış anlaşılmaktadır. Kişilerin aile içinde olması, yalnızlığa itilmemesi, boşanınca yeni bir evlilik yapabilmesi mümkün olmalıdır. Şimdilerde evlenme oranları boşanma oranlarını gerisinde kalmıştır. Aile yapısı hızla bozuluyor. İmzaladığımız Kopenhag kriterleri, Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları bizim asla kabul etmeyeceğimiz farklı aile tiplerini gündeme getiriyor, kapitalizme karşı direnç gösteremeyecek yapılar gündeme getiriliyor. Bunlara da insan hakkı kılıfı giydiriliyor. Bunların kabul edilmesi mümkün değil. Türkiye’deki toplumsal dezenformasyon, siyasi yapının müstemleke haline gelmesinden ayrı değildir. İkisi beraber yürümelidir. Türkiye tarihinden, aile bağlarından ve İslam coğrafyasından koparılmaktadır. Eğer hükümet verilen ev ödevlerini yapmaya devam ederse sonu felaket ve hüsran olacaktır.”

4-1.20160416093044.jpg

AB YOLUNDAN VAZGEÇMELİYİZ

AB’nin Türkiye’ye dayattığı maddeler ile ilgili de konuşan Bilgiç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyayı ülkeler değil, şirketler, sermaye yönetiyor. Bir ülke Dolar ya da Euro kullanıyorsa, dış ticaretini Dolar ya da Euro ile yapıyorsa, o ülkenin parasının kontrolü kimdeyse aslında o ülkenin yasa yapıcıları da onlardır, kolluk kuvvetleri de maalesef onların güdümündedir. Türkiye ile AB arasındaki ilişki, sömüren ve sömürülen arasındaki ilişkidir. Onlar ortaktır, Türkiye pazardır. Bunun ötesine geçememektedir. Türkiye AB’ye tam üyelik hedefi ile yürümeye devam etikçe tarihin kendisine verdiği misyonu yerine getiremeyecektir. Bir sömürge ülkesi pozisyonuna düşecektir.”

 

Yozlaşmaya karşı çözüm önerilerini ve AGD olarak yaptıklarını anlatan Bilgiç, şöyle konuştu: “Biz evrene, çevreye, kendine ve rabbine karşı sorumluluğunun farkında dününü bilen, gününe duyarlı, gelecek tasavvuru olan bir gençlik yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz. İkincisi, mevcut hükümetin attığı adımların Türkiye’yi olduğundan daha kötüye götürmemesi lazım, bunun da yolu coğrafyamızdaki ülkelerle barışık olmamızdan geçer. Türkiye İran, Mısır’la arasını düzeltmelidir. Yanlış Suriye politikasından vazgeçmelidir. Bunları yaparken ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in verdiği ev ödevleri doğrultusunda bu adımları atmamalıdır. Türkiye’nin Suudi Arabistan’la, Mısır’la bir araya gelmesi, İran’la Ruhani ile görüşmesi bir ABD projesi ise bu projeden bu coğrafyaya zerrece fayda gelmeyecektir. İslam ordusu denilen bir yapı var, fakat şu anki yapısıyla NATO’nun bir yan kuruluşudur. İslam ordusunun düşman tanımı yoktur. Bu İslam ordusu İsrail’i işgalci olarak nitelendirmemiştir. Filistin’e ait tek bir cümle söylenmemiştir. Buna karşı İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi ve Lübnan’daki Hizbullahı hedef pozisyonuna oturtmaktadır. Bu da bunun bir ABD, AB ve İsrail projesi olduğunun göstergesidir. Bu yanlıştan biran önce geriye dönülmelidir. Bu coğrafyada meseleler kan dökerek değil, ter dökerek, dil dökerek çözülür. Bu coğrafyayı oluşturan bütün unsurlar bir masa etrafında bir araya gelmelidir. Türk’ün Kürt’ün, Arap’ın, Fars’ın gayrimüslimlerin hepsinin hakkı gözetilerek bir gelecek tasavvuru oluşturulmalı, bu bağlamda adımlar atılmalıdır.”

HÂLİD ŞEN merhabahaber.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.