Şadan Sezgin

Şadan Sezgin

Zihnen Tutsak

Zihnen Tutsak

Özgürlüğün ve insan haklarının en çok dile getirildiği bu çağda en çok ihlal edilen hususların bunlar olması; gürültünün sebebini anlayabilmede bize yol gösterici oluyor. Dile getirilen bu ihlaller; hesap günü dile gelmeden acilen düzeltilmesi gerekiyor.

**

İnsanlar; başka insanlar tarafından, devlet tarafından ya da kanunlar tarafından haksızlığa uğratılmaktadır zaman zaman. İnsanlar; insan veya insan unsuru başka şeyler vasıtasıyla haksızlığa uğratılıp bu haksızlığa ya tutsak ediliyorlar ya da insanın kendi kendine yaptığı haksızlığı kimse kimseye yapmıyor.

**

Hiçbir zincir, hiçbir zindan; insanın kendini esir edip bağladığı kadar etkili olmuyor. Belki de esaretin en tehlikelisi ve en sinsisi budur. “Bulaşmazsan haberin olmuyor, bir kere bulaştın mı ise içine daha çok batıyorsun” dedi; sağ kolunda akıllı saati olan.

İçinde bulunduğumuz dünya dev bir hapishane olmuş. Nasıl bir cümleyse bu! Sanki içinde bulunmadığımız dünya mı var diyecektim; herkesin kendi dünyasında olduğunu görünce demekten vazgeçtim.

Bütün insanlar ya mahkûm ya da tutuklu. Sürgün olanlar ise ayrı bir konu.  Dünya dev bir hapishane olmuş. Sinop, Alcatras veya Latin Amerika’da bulunan o ünlü hapishaneler çok masum kalır özgür görünen bu hapis hayatının yanında.

Kendi ürettiğimiz değerlerin peşine düştüğümüz vakit başladı bu hapis hayatı. İşin garip yanı ise bu durumun kendi talebimiz olması ve bunun için ciddi maddi bedeller ödememizdi.

İçine girdikçe daha çok batıyoruz, hevesimiz arttıkça daha çok sürgün oluyoruz özgür görünen bu hapis hayatının içine.

Takip edilemez şekilde olduğu iddia edilen ve yine aynı şekilde çok hızlı geliştiği söylenen teknoloji; beğenilerimiz başta olmak üzere her şeyimizi etkiliyor ve bizleri tek tip insan yapıyor. Tıpkı hapishanede tek tip kıyafet giyen mahkûmlar gibi.

Düşüncelerimize, tercihlerimize bile müdahale eden bu teknoloji yüzünden eskiden küçük olmasına önem verdiğimiz cep telefonlarımızın şimdi ise kocaman olmasına, ekranının minik bir televizyon boyutuna ulaşmasına önem veriyoruz. Telefonumuz ne kadar büyükse o kadar lüks olduğuna inanan insanlar da çıkıyor aramızdan.

Ecelinin garanti süresinden birkaç ay sonra olduğunu bildiğimiz teknoloji ürünlerine verilen yüklü miktarda maddiyatın sürekli hale geleceğini bilmek ise pek umurumuzda olmuyor; böylece bağımlılığımızı hazza dönüştürmeye çalışıyoruz.

İnsanız işte! Ne kadar ilerlediğimizi de söylesek; eksik kalan bir yanımız oluyor, düşünemediğimiz bir nokta oluyor, çözümünü bulamadığımız bir problem oluyor.

Yüksek enerjiye sahip bu yeni cep telefonlarında batarya sorunu ise önümüzde dimdik duruyor: “Kendinizi fazla bir şey sanmayın” dercesine.

İnsanoğlunun kendi eliyle yaptığı ve insanın mahkûm hayatı yaşamasına sebep olan bu tür icatlar kimilerine göre de teknolojik ürünler; zaman içinde insanlığın düşüncelerinin, beğenilerinin kendisiyle nasıl çeliştiğini gösteriyor. Bunu görmek için hafızayı birazcık güçlü tutmak yeterli oluyor.

Başımıza ne gelirse kendi elimizle yaptığımızdan değil mi hep…

“Keşke teknoloji bu kadar ilerlemeseydi” dedi, Windows 98’i özleyen. “Yenisi çıksın, hemen alacağım” dedi, her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünen.

Kendi kendini hapseden insanın; hapsolduğu hücrenin duvarları ne düşünür?

Gönüllü mahkûm olanlar var bu dünyada, bir de gönlü mahkûm olanlar var bu dünyaya…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadan Sezgin Arşivi