“Zalimler İçin Yaşasın Cehennem!” -2-
Acaba mücadelelerinde beraberce saf tuttukları insanlarla;
Aynı safta Namaza da durabiliyorlar mı?
Yani onlar Namaz kılıyorlar mı?
Zekât veriyorlar mı?
Oruç tutuyorlar mı?
Hacc’a gidiyorlar mı?
Yetim malı yemekten kaçınıyorlar mı?
Allah’ın Kur’an’ının okullarda okutulmasını istiyorlar mı?
Camilere destek mi yoksa köstek mi oluyorlar?
Bir zamanlar camileri ahır yapanlarla beraber olmak ne demek acaba?
Bir zamanlar hocaları dövenlerle kol kola olmak nedir acaba?
Allah bunları yarın sormayacak mı?
Halbuki mü’mine gereken nedir? O neye dikkat etmelidir?
Bakınız bu konuda Ebû Davud'da şöyle bir hadis-i şerif zikrolunur:
"-Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir." (Ebû Davûd, sünnet 2, (4599)
O halde sevgi ve nefret amellerden önce gelir. Çünkü onlar iman işidir. Dostu, Allah'ın düşmanı olan kimsenin, ibadetlerini fazlaca yapması ona ne fayda sağlayabilir ki? Zira o, Cenab-ı Hakk'ı sevmeyen kimseyi seviyor. O zaman Rabbimiz, başını secdeye koyan o kulunu riyakârlık ve samimiyetsizlikle suçlamaz mı?
Sonra hepimizin bildiği meşhur bir hadis-i şerif daha var. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar:
"-Kişi, sevdiğiyle beraberdir." (Müslim, birr 165.)
Bu hadis iki yöne de işaret eder. Allah ve Rasûlün'e iman ettiği halde, onların düşmanlarını seven insana da, iman edip belki günahkâr olduğu halde Cenab-ı Hakk'ın dostlarını seven kişiye de. O halde, insanın sevdiği ve dost tuttuğu kimselere dikkat etmesi gerekir. Çünkü Allah'ın düşmanları ebedi alemde cehennem hayatında, Allah'ın sevdikleri ise cennet hayatında bulunacaktır. Bunu teyid eden bir başka hadiste ise şöyle buyurulur:
"-Kişi dostunun dini üzeredir. O halde sizden biriniz dost tuttuğu kimseye dikkat etsin." (Ebû Davud, edeb 16; Tirmizî, zühd 45.)
O halde onlara sormalıdır:
“Acaba ahiret hayatında onların bulunduğu yerde onlarla beraber olmaya razı mısınız?
-Hayır, diyecekler.
-Niçin razı değilsiniz dünyada desteklediklerinizle orada beraber olmaya?
… Cevap yok. Çünkü sonuç belli. İşte insanın gafleti. O gün hangi şey telâfi edebilir acaba bu büyük yanlışı ve hatta ihaneti?
Cenab-ı Hakk celle celâlühü de ayet-i kerimelerinde bakınız neler buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (4 Nisa Suresi 144)
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.” (3 Al-i İmran 28)
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (5 Maide 51)
Din Samimiyettir
Dinde esas olan samimiyettir. Samimi olmayan, ihlâs hakikatine ulaşmayan kimsenin imanı da yoktur. Zira bu durum münafıklık alâmetidir.
Peygamberimiz, Efendimiz (s.a.s);
“Din, samimiyettir,” buyurmuştur.
Orada bulanan sahabeden bazıları;
-“Ya Rasûlallah! Din kime karşı samimi olmaktır” diye sorunca;
Efendimiz (s.a.s) şöyle cevap verdiler: “Allah’a, Kitabına, Rasulüne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır.” (Müslim, İman, 95)
Samimiyetle Allah’a ve Rasülüne inanan kimseler, Allah’ın kopmaz ipi Kur’an’a sımsıkı bir şekilde sarılmalıdırlar. Birlik ve beraberlik içerisinde olmalıdırlar. Asla ayrılık yapmamalıdırlar. Yoksa sonuç felâket olur:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin!” (3 Âl-i İmrân 103)
"-Eğer (Allah ve Rasûl’ü yolunda) birleşmezseniz, arz üzerinde çıkacak büyük bir fesat sizi helâk edecektir." (8 Enfal 73)
Gerçekten çok acıdır ki, davasının aynı olduğunu söyleyen insanlar yan yana gelemiyor. Bir de diğeriyle uğraşıp duruyor. Ayrı bir yol tutunca da bu durum karşı taraftaki grupların işine yarıyor. Halbuki eğer güç onların eline geçmiş olsa iman ve İslâm’ını asla yaşatmayacağını da çok iyi biliyor. Kur’an’ı yasaklayacağını da biliyor.
Hepimiz aynı gemideyiz. Gemi, vatanımızdır, devletimizdir. Gemi batarsa hepimiz batarız. Bu konudaki hadis-i şerifi de unutmamalıdır.
O halde ne olur oturup bir daha düşünelim. Yanlışları tespit etmeye çalışalım. Allah ve Rasülü’nün ayet ve hadislerini göz önüne getirelim. Yapılanları ve kendimizi sorgulayalım. Körü körüne gitmeyelim. Kur’an ve Sünnet’ten gayrisine teslim olmayalım. Bilelim ki;
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mü’min) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(nkusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n bir kusurunu) örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
Meşhurdur, anlatılır: Allah dostlarından birisi idama giderken herkes taşlamış, hakaret etmiş. Ama dostlarından birisi de ona gül atmış. Bu ona o kadar dokunmuş ki; “düşmanlarımın taşından dostumun gülü bana daha ağır geldi,” demiş.
Hz. Ömer (r.a) suikasta uğrayınca kendinden geçer. Bir ara ayıldığında, kim tarafından suikasta uğradığını sorar. Bir Müslüman tarafından saldırıya uğramadığını işitince de sevinir ve Allah’a şükreder.
Evet. Mü'min, mü'minin kardeşi, dostu ve sırdaşıdır. Kardeşine karşı şefkatlidir ve öyle olmak mecburiyetindedir. Mü'min olmanın bazı şartları vardır. Bu şartların en önemlilerinden birisi de, "kâfirlere karşı çetin ve kendi aralarında merhametli olmak"tır. (48 Fetih 29)
O halde şöyle dua edelim:
Rabbimiz! Bu ümmete kendi yolunda beraber olmayı nasib eyle ve hidayetten ayırma. İmanımıza ve bize kastetmeye çalışan düşmanlarımızı sevindirme. Ayaklarımızı kaydırma. Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme. Ey kalplerimizi halden hale çeviren Allah'ım, kalbimizi dinin üzere sabit kıl. Kayyum ismin hürmetine, senden bunları diliyor ve dileniyoruz. Senin rahmetin geniştir, bizi affeyle!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.