Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Yine Gel Ey Ramazan!

Yine Gel Ey Ramazan!

Bir hüzün bulutu daha bıraktı ardından.
Hani iyi insanların gelişinde sevinen dostların, onların ayrılışında hüzünlendiği gibi…
“Sayılı günler”di onlar. Çabuk geçti. Ama nice izler bıraktı yine ardında. Dökeceğini döktü, vereceğini verdi. Tabii ki alabilenlere.
“Sultan”dı o. O gelince ayağa kalkılırdı. Kıyamı artardı insanın.
O gelince saygıdan dolayı dudaklar susardı. Diller durulur, ağızlar yumulurdu. Dişler öğütmeye ara verirdi.
Ruha yönelirdi kullar o gelince. İrtibat kurmaya çalışırdı onunla. Zira onunla arasında duran yollar açılırdı o günlerde. İç âlemi görünürdü insanın adeta. Tefekküre götürürdü onu. Düşüncelerin en ulvîsine… Olgunluğun zirvesine. Şahsiyetin zirveleşmesine.
O gelince durulurdu kavgalar. “İnnî sâimün” ifadesi yer ederdi gönüllerde. Dudaklara inerdi gerektiğinde. Beden yetmezdi sadece onun için. Kalpleri de çekip çevirecekti. Onlar da geçecekti gayrîden. Arınacaktı onlar… Oruçlu olacaktı kötü düşünce ve heveslere. Onların da terbiyesi olacaktı. Zaten asıl terbiye de oydu. Ondan sirayet edecekti bedene. Azalar ondan alacaktı alması gerekeni. Uzaklaşacaktı Rabbinden gayrî her şeyden.
Gün olup “Kadrin” aydınlığına ulaşacaktı kul. Bir dolunay seyrinde bakacaktı gönül derûnuna. Kendinde kendini bulacaktı. Kendinde bulduğu kendisini. Rabbini tanıtacaktı kendisine. İfadenin özü hâsıl olacaktı beyin ufuklarında. Allah’a giden nur yolu açılacaktı ona. O’nu bulmuşluğun tadı billûrlaşacaktı iç âleminde.
Yaşadığı sevinç anlarının anlatımıyla kazancının farkına varacaktı. Sepserin rüzgârların titreştirmesiyle, manevî bir cereyana kapılıverecekti bir an.
Bir yolculuktu bu. Tarifi zor bir yolculuk. Yaşamakla iliklere kadar hissedilen… Anlatımı güç bir lezzet kervanı. İçine aldığı yolcularıyla, yorulmak bilmeyen bir azimle yürüyen kervan…
Bizi bambaşka diyarlara götürdün ey Ramazan!
Bize bir sevda yumağı ördün.
Gökleri süsleyen bir dolunaydın…
Gökkuşağı iştiyakıyla bize göründün…
Sonra, “gidiyorum” diye haber saldın…
Anladık bunu, anladık ama ne mümkün!..
Zira gelmiştik içinde sakladığın “bin” ayına…
O çoktan el sallamıştı bize.
Yine, hüzün bulutları bırakarak ardından…
Ah Ramazan!
Yanık yüreğimizle selamlıyoruz seni.
Bilemedik kıymetini…
Ama bekliyoruz yine!
Yepyeni umutlarla kendi adımıza…
Hüzün dolu bakışlarımızla uğurlarken seni,
Sana selâm, selâm sana diyoruz.
Güle güle, ama unutma bizi, yine gel ey Ramazan!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi