Vicdanlar kanıyor!

Vicdanlar kanıyor!

Kadına yönelik şiddet olaylarında korkunç bir artış yaşanıyor. Son 6 yılda 4 bin kadının cinayete kurban gittiği Türkiye'de önceki gün üniversite öğrencisi Özgecan Arslan'ın acımasızca öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Kamuoyu artık idam cezasın

Kadına yönelik şiddet olaylarında korkunç bir artış yaşanıyor. Son 6 yılda 4 bin kadının cinayete kurban gittiği Türkiye'de önceki gün üniversite öğrencisi Özgecan Arslan'ın acımasızca öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Kamuoyu artık idam cezasının geri getirilmesini tartışıyor

Her geçen yıl katlanarak artan cinayetler, aile içi şiddet, taciz, tecavüz, gasp ve hırsızlık olayları toplumsal huzuru ve barışı tehdit eder hale geldi. Cezaların caydırıcı olmaması ve önlemlerin yetersiz kalması yüzünden paranoyak bir toplum ortaya çıktı. En son Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Arslan'ın yakılarak öldürülmesi siyasetçisinden sporcusuna, sanatçısından eğitimcisine kadar tüm Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Türkiye'nin dört bir yanındaki vatandaşları sokağa döken olayla ilgili tepkiler çığ gibi büyüyor. Türkiye'de meydana gelen kadına şiddet sayısı ise son yıllarda hızla artıyor. Resmi istatistiklere göre Türkiye'de son 7 yılda kadına şiddet rakamları yüzde bin 400 arttı. Bunun yanı sıra Jandarma Genel Komutanlığı verilerine göre Türkiye'de her 3 kadından biri şiddete maruz kalıyor. Rapora göre Türkiye'de 12 bin 68 kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle kolluk birimlerine başvurdu. 2008 yılında 752 kadına şiddet vakası yaşanırken, 2009’da bin 3, 2010’da bin 205, 2011’de 2 bin 912, 2012’de 12 bin 741’e, 2013’te ise yüzde 6 artarak 13 bin 551’e yükseliyor. 2014’te ise yüzde 11 düşüş göstererek 12 bin 68 olarak kayıtlara geçti. Kamuoyu cezaların ağırlaştırılmasını hatta idamın geri getirilmesini bile dile getiriyor.

KİŞİLİK EĞİTİMİ YETERSİZ KALIYOR

Mersin'in Tarsus ilçesinde yaşanan olaya karışan şahısların hayvani dürtülerle hareket ettiğini dile getiren Uzman Psikolog Cüneyt Kaya, "İradesi zayıf insanlar şiddete yönelirler. Şiddeti bir çözüm olarak görürler. Biz bu olaya sadece kadına şiddet olarak bakarsak yanlış olur. Çünkü kadına şiddetin yanında bir canilik söz konusu burada. O kıza bunu yapan insanlar, hayvani dürtülerle hareket eden insanlardır. Kişilik eğitimi konusunda yetersiz kalıyoruz. Çocuklarımızı güzel okullara yolluyoruz, bedensel gelişimini bir güzel tamamlamasını sağlıyoruz fakat kişilik gelişimini oluşturmakta zayıf kalıyoruz. Her şey ailede başlar. Aile eğitim vermez ise, bu boşluk arkadaş çevresi tarafından başka şeylerle doldurulabilir" diye konuştu.

ARAMIZDA DA BÖYLE KİŞİLER VAR

Zanlıların ailesinin de suçlu konumunda olduğunu ifade eden Kaya, "O zanlıların anne-babasından tutun da sokakta selam veren komşusuna kadar suçlulardır. Çünkü bu insanlar bizim aramızdan çıkıyor. O zanlıların anne-babası, öğretmeni, akrabaları, komşuları, alışveriş yaptığı bakkal dahi suçlu olarak değerlendirilmeli. Cezalar da caydırıcı nitelikte olmalı. İşlenen bir suçun, bedeli olmalı ki, bundan sonra bu suçu yapan insanlar verilen cezayı düşünebilsin. Bunlar imkansızlıktan olan şeyler değil. Bir sevgi eksikliği bir güven eksikliğinden doğan olaylar" ifadelerini kullandı. Toplum içinde böyle insanların var olduğunu kaydeden Kaya, şöyle konuştu: "Aramızda da böyle insanların var olduğunu biliyoruz. Karakteri oluşmamış insanlar potansiyel olarak bu suçu işlemeye meyillidir. Bu kişiler dışarıda bir maske takarak aramızda dolaşıyor. Normalde selam verip sohbet ettiğimiz insanlar, kişiliği oluşmadığı takdirde bir çok suçu işleyebilir. İşte burada sorunun kaynağına indiğimiz zaman, bu kişileri yetiştirenlerin asıl suçlu olduğunu söylemek yanlış olmaz."

CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL

Kadına yönelik şiddet konusunda verilen cezaların caydırıcı olmadığını belirten Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan ise, "Kanunlar bu tür olaylarda yetersiz kalıyor. Toplum olarak gerektiğinde tepkimizi gösteriyoruz. Ancak sorunun kaynağını hiç düşünmüyoruz. Bu tür olaylar tamamen eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yetkililerin oturup bir düşünmeleri gerekmektedir, neden bu tür cinayetler rahatça işlenebiliyor. Bu olayda tek suçlu zanlılar değil. O kişinin dahil olduğu toplum da suçludur. Kanunları yeteri kadar geliştiremeyen yetkililer de suçludur. Oraya MOBESE koymayan amirler de suçludur. Toplu ulaşım araçlarında, kamera zorunluluğu koyma yasasını çıkartmayan milletvekilleri de suçludur" şeklinde konuştu. Tecavüz vakalarını azaltmanın değil, sıfıra indirmenin bir başarı sayılacağını vurgulayan Bulan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tecavüz sayısını 300'den 200'e indirdim demek bir başarı değildir. Tecavüz diğer bütün suçlardan farklı olarak değerlendirilmesi gereken bir insanlık ayıbıdır. Eğer bugün resmi kayıtlara göre polis gözetiminde olan bir kadın, öldürülüyorsa o katil ile birlikte polislerin de cezalandırılması gerekiyor. Tarsus'ta yaşanan olaylardan sonra kalkıyorlar, kadınlar da kendini korusunlar diyorlar. İster biber gazı ver ister eline silah ver. Bunlar bir çözüm değil. Tecavüz ve kadına yönelik şiddette çözüm sadece eğitimdedir."

BERKHAN PARLAK merhabahaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum