Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Üretim Zenginliktir

Üretim Zenginliktir

Ekonomik konular yazı serisi... Makine Mühendisi

İlk insan Hazreti Âdem’in yaratılışından bu yana insanlar, rızıklarını (yiyecek, içecek ve giyecek) hep çalışarak yani üreterek karşılamışlardır. İnsanları köle gibi kullanan Firavunlar, Nemrutlar ve onların yandaşları, her ne kadar “Biz emredeceğiz. Siz çalışıp bu emrimizi yerine getireceksiniz. Bizi kuş sütüyle besleyeceksiniz” demişlerse de bunlar genel kaideyi bozamamışlardır.
Sevgili Peygamberimiz, “Kişi elinin emeğinden daha helal bir şey yememiştir” buyururken de “İki günü birbirine müsavi (denk) geçen zarardadır” derken de bize hep çalışmayı ve daha çok çalışmayı tavsiye etmiştir.
Hayvanlar âlemi de hep çalışmakta ve üretmektedir. Onların ürettikleri yanında tükettikleri “deve de kulaktır.” Mesela bir bal arısı baharda başlayarak bütün bir yaz çalışır ve kovanını bal ile doldurur. Kendisi bu balın çok bir kısmını yer (tüketir) ama büyük bit kısmını biz insanların istifadesine (yararına) sunar.
Rabbimiz bu ve diğer hayvanları yaratırken onları öyle programlamış ve insanların istifadesine vermiştir.
ÜRETİM ÇOK KIYMETLİDİR
Üretim, insanı tembellikten ve başkalarının sırtına yük olmaktan kurtarır.
Üretim, fakirlikten kurtulmanın ve zengin olmanın tek ilacıdır.
Üretim, işsizliğin önlenmesinde ve istihdamın sağlanmasında tek çaredir.
Üretim, ihracatın kapılarını açar, ithalatın kapılarını kapatır.
Üretim, dış ticaret açığını dış ticaret fazlasına çevirecek, tek yoldur.
Üretim, bizim gibi borçlu ülkelerin (600 milyar dolar) tek kurtuluş simididir.
Üretim, insanı ve/veya toplumu uşaklıktan kurtarır ve efendi yapan faaliyettir. Çünkü “Borç alan, emir alır” kaidesi ancak üretim, ters yüz edilebilir.
Üretim, “Veren el, alan elden üstündür” Hadis-i Şerifinin tahakkukunu sağlar.
Üretim, üretim, üretim…
Üretim için ne söylense ve ne yazılsa azdır.
YA TEMBELLİK VE TÜKETİM
Siz hiç yattığı yerde ihtiyaçlarını giderebilen bir kimseye rastladınız mı?
Üretmediği ve hep tükettiği için kalkınan bir kişi veya ülkesinde, tüketim ekonomisi uyguladığı için refahı yakalamış bir devlet gösterebilir misiniz?
Olmaz, arkadaşım… Katiyetle olamaz. Bu şekilde hareket edenler başkalarının kölesi olmaya, devlet ise başka devletlere esir olmaya mahkûmdurlar.
Bu gün İslam ülkeleri, çalışıp üretmediği halde eğer zenginlerse bu onların yer altı kaynaklar ve özellikle de petrol gelirlerinden dolayıdır. Bir gün petrol kaynakları kurursa, “siz o zaman seyredin gümbürtüyü…”
Batıda insanlar çalışmaktadırlar. 1980 yılında Avrupa ve Almanya’ya yaptığım bir seyahatte onların sabah henüz güneş doğmadan işlerine gittiklerini, metro, tramvay ve otobüslerinin cayır cayır çalıştığına şahit olmuşumdur.
ÜRETİMİ YASAKLAYAN ÜLKE
Üretimi yasaklayan ülke, ara başlığını atınca siz de hayret etmişsinizdir, değil mi? Böyle şey mi olur demiş sinizdir. Böyle bir ülke, olsa olsa geri kalmış Afrika ülkelerinden birisidir diye fikir yürütmüşsünüzdür. Hayır değerli dostlarım…
Ülkemizden bahsediyorum… Yatırım, sanayileşme, üretim, ihracat diye bir dert taşıyor mu bu günkü idarecilerimiz?
Devlet teşvikleri Reel sektöre (sanayici ve kobilere) yönlendiriliyor mu? Bir miktar teşvik, 70 milyonluk Türkiye için yeterli midir?
Bankalar, kredileri yatırımcı, ihracatçı, üreticilere mi vermekte yoksa ihtiyaç kredisi (ev, araba, tatil) adı altında “parayı alarak ihtiyacına harcayacak yani tüketime mi?”
1997 yılı haziran ayında iktidardan ayrılan Refah-yol hükümetinden sonra televizyon ve okuduğunuz gazetelerden hiç yatırım, üretim, ihracat sözleri duyuyor musunuz?
Duyamazsınız. Çünkü ekonomik prensiplerimiz değiştirilmiş ve biz artık “tüketim ekonomisi toplumu” haline getirilmişizdir.
Size daha acısını söyleyeyim mi? Üretimi kanunla yasaklayan, üretim yapana para cezaları veren ülke, bizim ülkemizdir. Evet… Yanlış duymadınız. Türkiye’den bahsediyorum
“8 Ocak 2004 tarihinde çıkartılan – 5042 sayılı kanun ve 31 Ekim 2006 tarihli 5553 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren…” bir kanun var.
Tohumculuk kanununda “Milli tohum üretimi” yasaklanmış ve milli tohum üretenlere ilk seferinde 10.000 TL (10 milyar lira) ikincisinde ise ceza ikiye katlayarak 20.000 TL (20 milyar lira) ye çıkartılmış bulunmaktadır.
Hatta biraz daha ileri giderek; “Milli tohumları yetiştirenler yakalandığında bu tohumların müsadere ve imha edileceği, müsadere ve imha esnasında yapılan masraflarında da kanunsuz tohum üreticilerinden tahsil edileceği de belirtilmiştir.”
Neymiş efendim… Tescilli tohum kullanılacakmış. Yani genetiği ile oynanmış, GDO’lu tohumlar…
“Bu tohumun kendi tohumunu üretmemektedir. Yani kısır tohumlardır” Her seferinde yeniden tohum satın almaya mecbur kalmaktasınız. Yani tohumda dışa bağımlı olmaktasınız. Hem de kime biliyor musunuz? İsrail’e…
Her ne kadar Polatlı’da, Konya’da veya bazı hububat ekim dikimi yerlerinde “Tescilli tohum” satışı yapılmaktaysa ise de aslında bu tohumların satış merkezleri, dünya tohumculuğunu elinde bulunduran 6 büyük tekelin elindedir. Bunlar; Novartis, Monsanto, Cargill, Dupont, ADN ve Bayer isimli şirketlerdir.
Bu gün ülkemizde hububat, sebze ve bakliyatta yüzde seksen oranında “tescilli tohum denilen kısır tohum” kullanılmakta, bu besinlerle beslenen halkın zamanla kendinsin de kısırlaşacağı söylenmektedir. Bunu da zamanla göreceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi