Türkiye'de Ekonomi Politikaları -9-
TÜRKİYE EKONOMİSİNDEYENİ YOL ARAYIŞLARI
Türkiye ekonomisinde çeşitli dönemlerde alınan “İstikrar Tedbirleri” ile arzu edilen hedeflere varılamamıştır. 1980’li yıllarda ilk olarak “24 Ocak 1980 Kararları” ile başlatılan istikrar amaçlı uygulamalar, 1988 yılına gelindiğinde Hükümeti, “4 Şubat 1988 Kararları” ile “12 Ekim 1988 Tedbirleri”ni almak zorunda bırakmıştır. Ancak bütün bu karaların alınmasına rağmen “ekonomide yeni doğruların” aranması yoluna gidilmiştir. Bu arayış istekleri 1988 sonlarında gerek hükümet çevrelerince gerekse iş çevrelerince dile getirilmiştir.
Türkiye’nin gündeminde 1980’de olduğu gibi 1989’da da yine enflasyonun önlenmesi, yatırımların artırılması, işsizliğin azaltılması, para değerinin korunması ve en önemlisi zamların durdurularak hayat pahalılığının önlenmesi konuları ağırlık taşımıştır. Bütün bu meseleler arasında enflasyonun yüksek oranda seyretmesi, insanları sefalete sürüklerken, işletmeler de iflasa sürüklenmiştir. Enflasyonun yüksek düzeyde olması ile tüketicilerin mala karşı taleplerinin azalması, üreticileri ve satıcıları zor durumda bırakmıştır. Türkiye’deki enflasyon, maliyetlerin artması ile kılıf değiştirmiştir. Yani bir maliyet enflasyonu söz konusu olmuştur. Olayın odak noktası TL’nin yabancı paralar karşısında sürekli düşmesi ile ithal girdi fiyatlarının artmasından kaynaklanmıştır.
ANAP Hükümeti, enflasyon hızının kesilmesi amacıyla “12 Eylül 1988 Tedbirleri” ile mevduat faizlerini serbest bırakma kararı almış ve daha sonrada % 85 düzeyinde sınırlamıştır. Ancak alınan bu tedbirler yarayı daha çok derinleştirmiştir. Bu defa ekonomide ki denge bozukluğu daha değişik boyutlar kazanarak, bankalarda mevduat artarken, paranın ticaret âlemine ve yatırımcılara gitmemesi, önemli bir problem ortaya çıkarmıştır. Zaten faizlerin yükseltilmesi, enflasyonu da yükselten bir etki yapmaktadır. Enflasyonun azalması ve yatırımların çoğalması, faizlerin sıfır seviyesine düşmesi ile doğru orantılıdır. Faizin olmadığı yerde enflasyon yok denecek kadar azdır. Bankalardaki mevduat artışına karşı kullanılan kredilerin artmaması piyasayı yeni arayışlara zorlar.
Ekonomi idaresinden sorumlu yetkililer ve iş çevreleri zaman zaman açıklamalarda bulunarak, ekonomideki olumsuzlukları dile getirmektedirler. Bu olumsuzluklardan kurtulmak için “yeni doğrular” ve “yeni yol arayışları” istekleri her uygulamanın bir sonrasında, ortaya çıkmaktadır. Ancak şunu çok iyi bilmek gerekir ki, ekonomi ilminde doğru olan kurallar ve çözümler tektir. Öyleyse niçin doğru olan kurallar uygulamaya konmayıp, ters sonuçlar veren kurallar da ısrar ediliyor? Daha sonrada “bu iş olmadı” dercesine “yeni yol arayışları” üzerinde duruluyor.
Türkiye’de, ekonomik kuralların tersine işlediği ve problemlerin birbiri üzerine yığıldığı ve karmaşıklığın arttığı dönemler sonunda “yeni yol arayışları” gündeme gelmiştir. 1989 yılında da böyle olmuştur.
7) 1990-1995 DÖNEMİ
Anavatan Partisi Hükümeti tarafından “24 Ocak Ekonomi Politikası” yürütülürken, 20 Ekim 1991’de Erken Genel Seçimler yapılmıştır. Genel Seçimlerde ANAP büyük bir oy kaybına uğrayarak hükümetten düşmüştür. Seçimden sonra DYP-SHP Koalisyonu ile Süleyman Demirel Hükümeti kurulmuştur. Süleyman Demirel Hükümeti, 1993’e kadar sürmüştür.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisan 1993 tarihinde vefat etmiştir. Yapılan
Cumhurbaşkanı seçiminde, 9. Cumhurbaşkanı olarak Süleyman Demirel seçilmiştir.
DYP-SHP Koalisyonu ile Tansu Çiller Başbakan olmuştur. Demirel Hükümeti’nde Başbakan Yardımcısı olan Erdal İnönü görevden ayrılarak, yerine Başbakan Yardımcısı olarak Murat Karayalçın getirilmiştir.
Tansu Çiller Hükümeti, ekonomide başarılı olamamıştır. Türkiye ekonomisindeki dengeler günden güne bozularak yeni bir krizin içine düşülmüştür. Nihayetinde Tansu Çiller Hükümeti, “5 Nisan 1994 Kararları”nı alarak, halka acı bir reçete sunmuştur.
Devam Edecek
Türkiye ekonomisinde çeşitli dönemlerde alınan “İstikrar Tedbirleri” ile arzu edilen hedeflere varılamamıştır. 1980’li yıllarda ilk olarak “24 Ocak 1980 Kararları” ile başlatılan istikrar amaçlı uygulamalar, 1988 yılına gelindiğinde Hükümeti, “4 Şubat 1988 Kararları” ile “12 Ekim 1988 Tedbirleri”ni almak zorunda bırakmıştır. Ancak bütün bu karaların alınmasına rağmen “ekonomide yeni doğruların” aranması yoluna gidilmiştir. Bu arayış istekleri 1988 sonlarında gerek hükümet çevrelerince gerekse iş çevrelerince dile getirilmiştir.
Türkiye’nin gündeminde 1980’de olduğu gibi 1989’da da yine enflasyonun önlenmesi, yatırımların artırılması, işsizliğin azaltılması, para değerinin korunması ve en önemlisi zamların durdurularak hayat pahalılığının önlenmesi konuları ağırlık taşımıştır. Bütün bu meseleler arasında enflasyonun yüksek oranda seyretmesi, insanları sefalete sürüklerken, işletmeler de iflasa sürüklenmiştir. Enflasyonun yüksek düzeyde olması ile tüketicilerin mala karşı taleplerinin azalması, üreticileri ve satıcıları zor durumda bırakmıştır. Türkiye’deki enflasyon, maliyetlerin artması ile kılıf değiştirmiştir. Yani bir maliyet enflasyonu söz konusu olmuştur. Olayın odak noktası TL’nin yabancı paralar karşısında sürekli düşmesi ile ithal girdi fiyatlarının artmasından kaynaklanmıştır.
ANAP Hükümeti, enflasyon hızının kesilmesi amacıyla “12 Eylül 1988 Tedbirleri” ile mevduat faizlerini serbest bırakma kararı almış ve daha sonrada % 85 düzeyinde sınırlamıştır. Ancak alınan bu tedbirler yarayı daha çok derinleştirmiştir. Bu defa ekonomide ki denge bozukluğu daha değişik boyutlar kazanarak, bankalarda mevduat artarken, paranın ticaret âlemine ve yatırımcılara gitmemesi, önemli bir problem ortaya çıkarmıştır. Zaten faizlerin yükseltilmesi, enflasyonu da yükselten bir etki yapmaktadır. Enflasyonun azalması ve yatırımların çoğalması, faizlerin sıfır seviyesine düşmesi ile doğru orantılıdır. Faizin olmadığı yerde enflasyon yok denecek kadar azdır. Bankalardaki mevduat artışına karşı kullanılan kredilerin artmaması piyasayı yeni arayışlara zorlar.
Ekonomi idaresinden sorumlu yetkililer ve iş çevreleri zaman zaman açıklamalarda bulunarak, ekonomideki olumsuzlukları dile getirmektedirler. Bu olumsuzluklardan kurtulmak için “yeni doğrular” ve “yeni yol arayışları” istekleri her uygulamanın bir sonrasında, ortaya çıkmaktadır. Ancak şunu çok iyi bilmek gerekir ki, ekonomi ilminde doğru olan kurallar ve çözümler tektir. Öyleyse niçin doğru olan kurallar uygulamaya konmayıp, ters sonuçlar veren kurallar da ısrar ediliyor? Daha sonrada “bu iş olmadı” dercesine “yeni yol arayışları” üzerinde duruluyor.
Türkiye’de, ekonomik kuralların tersine işlediği ve problemlerin birbiri üzerine yığıldığı ve karmaşıklığın arttığı dönemler sonunda “yeni yol arayışları” gündeme gelmiştir. 1989 yılında da böyle olmuştur.
7) 1990-1995 DÖNEMİ
Anavatan Partisi Hükümeti tarafından “24 Ocak Ekonomi Politikası” yürütülürken, 20 Ekim 1991’de Erken Genel Seçimler yapılmıştır. Genel Seçimlerde ANAP büyük bir oy kaybına uğrayarak hükümetten düşmüştür. Seçimden sonra DYP-SHP Koalisyonu ile Süleyman Demirel Hükümeti kurulmuştur. Süleyman Demirel Hükümeti, 1993’e kadar sürmüştür.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisan 1993 tarihinde vefat etmiştir. Yapılan
Cumhurbaşkanı seçiminde, 9. Cumhurbaşkanı olarak Süleyman Demirel seçilmiştir.
DYP-SHP Koalisyonu ile Tansu Çiller Başbakan olmuştur. Demirel Hükümeti’nde Başbakan Yardımcısı olan Erdal İnönü görevden ayrılarak, yerine Başbakan Yardımcısı olarak Murat Karayalçın getirilmiştir.
Tansu Çiller Hükümeti, ekonomide başarılı olamamıştır. Türkiye ekonomisindeki dengeler günden güne bozularak yeni bir krizin içine düşülmüştür. Nihayetinde Tansu Çiller Hükümeti, “5 Nisan 1994 Kararları”nı alarak, halka acı bir reçete sunmuştur.
Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.