Teröre Körükle Gitmek
Nereye gidiyoruz yazı serisi (5)
Ülkemizi parçalamak ve “şehit kanlarıyla yoğrulmuş…” topraklarımızda kendi hegemonyalarını yürütmek isteyen Irkçı Emperyalistler, önce bizi birbirimize düşman yapmak, daha sonra da birbirimizle çarpıştırarak kırmak istemektedirler. Görünen odur ki Türk – Kürt ayrışmasında muvaffak olmaya yaklaşmışlardır.
Baştan beri söylediğimiz gibi uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz hükümetlerimizce, bilerek veya bilmeyerek ihmal edilmiştir. O bölgelere yatırım ve istihdam Orta ve Batı bölgelerimize yapıldığı kadar yapılmamıştır. Böylece o bölgelerimiz durmadan göç vermiştir. Bu gün Batı ve Orta bölgelerimize yerleşmiş iş kurmuş insanlarımızın o yerlere gelmeleri bir mecburiyetin eseridirler. Yoksa kimse doğup büyüdüğü toprakları terk ezmezdi.
O bölge insanı ırkından dolayı kınanmış, horlanmış ve hatta hakaret görmüştür. O bölgede İslami çalışmalar en asgariye indirilmiş, “Müslümanların birinin kardeşidir” esası gereği kadar işlenememiştir. Bölge materyalizmin, maddeciliğin kucağına atılmış, madden ve manen yozlaştırılmıştır.
Sonra Dış güçlerin teşvik ve tahrikleriyle PKK belası hazırlanmış ve bölgede büyük sancılar yaşanmaya başlanmıştır.
Şehitlik İslam’ın bir rütbesidir. İslam’da, cenazelerin defin ve teçhiz işlemlerinin nasıl yapılacağı bellidir. Çıkartılan terör sebebiyle şehit olan asker, polis veya korucularımız televizyon, gazetelerin sansasyon haberleriyle ve bazı gençlerin cenaze alayını şova dönüştürmeleriyle, Orta ve Batı’da ki insanımızda büyük tesirler uyandırmakta, her cenaze merasimiyle insanımız Doğu bölgelerinde ki vatandaşlarımıza daha çok kin duymaktadır.
Öyle bir an gelmiştir ki Batı ve Orta bölgelerine çalışmaya çelen Kürt vatandaşlarımızla o bölge insanı, birbirleri ile çatışmaya girmektedir. Mersin’de, Aydın’da, Kütahya’da bunun acı örnekleri görülmüş, emniyet güçlerimiz olayları önlemede zayıf kalmışlardır. İşte düşmanlarımızın istediği zaten budur.
BİZ AYNI ÜLKEDE KARDEŞLERİZ
Biz aynı şerefli milletin çocuklarıyız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes birbirinin kardeşidir. Malazgirt’te beraber at koşturduk. İslam’ın kurtuluş muştularını Anadolu’ya birlikte taşıdık. Beraberce yürüdük Bizans’ın üzerine. Çağ açıp çağ kapayan kutlu orduda, omuz omuza savaştı atalarımız. Çanakkale’yi geçilmez yaptık, canımızı vererek, kanımızı dökerek bu topraklarda…
Bu alçakça oyunlara karşı Türküyle, Kürdüyle, millet olarak hepimiz uyanık olmak ve karşı durmak zorundayız. Çünkü görünen odur ki 30 bin cana, milyarlarca doların üzerinde ekonomik kaybımıza neden olan bu oyun sık sık sahnelenmek istenmektedir.
Ancak inanıyorum ki, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu kardeşliği bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Irkı, dili, milliyeti nedeniyle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, olamaz da… Çünkü bizleri birbirimize kardeş ilan eden Allah (c.c) tır ve onun sözünün yanında başka sözün hiçbir kıymeti yoktur.
BU OYNU DA BOZALIM
Aziziye tabyalarında Moskof’a dar ettik dünyayı. Şanlıurfa’da, Gaziantep’te Kahramanmaraş’ta bir tek yumruk olup indik müstevli orduların tepesine. İzmir’de hep beraber döktük Yunan’ı denize. Daha dün (1974) aştık el ele Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarını...
Emperyalistler ülkemizi işgal ederken sormadılar ırkımızı. Etnik kökenimize bakmadan hunharca katlettiler bu ülkenin çilekeş insanlarını. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz bir tek milletiz. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz kardeşiz.
Kanımızı sülük gibi emen, Coğrafyamızı bir kan gölü haline getiren, terör örgütünü bir taşeron gibi üzerimize salan, Türk Kürt çatışması çıkarmayı planlayan küresel emperyalizmin planlarını da yine birlikte boşa çıkaracağız.
Bütün Türk ve Kürt kardeşlerime bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Gün, her zamankinden daha fazla birlik olma günüdür. El ele, omuz omuza verme günüdür. Bu tür gerginlik ve çatışmaların milletimize, ülkemize değil, ancak ve ancak Büyük Ortadoğu Projesi sahiplerine yarayacağını unutmayalım.
ÜLKE YÖNETİCİLERİNE
Anarşi ve terörü silahla önleriz zanneden yöneticilerimiz şunu bilmelidirler ki bu terör belasını sadece silahla önlemeniz mümkün değildir. Saadet Partisi genel Başkanı Prof. Mustafa Kamalak’ın 4. Genel Kurulda yaptığı konuşmasında “Terörü önlemenin yolu dağlardan geçmez, onu önlemenin yolu okullardan geçer” sözü üzerinde durulmalıdır.
Çocuklarımızın birbirinin kardeşi olduğunu vurgulayan yazılar, hikâyeler ve olaylara bol bol yer verilmeli, kardeşliğimizin bir inanç gereği olduğu vurgulanmalıdır.
Doğu ve güneydoğu bölgelerine istihdamı sağlayacak yatırımlar yönlendirilmeli, bölge insanının kendi bölgesini terk etmesi önlenmelidir.
Bütçe kalemlerinde görülen yüksek (% 70 – 75) dolaylı vergiler oranı mutlaka düşürülmelidir ve vergiler varlıklı insanlardan alınmalıdır. Vatandaşın sırtında birer kambur olan ekonomideki faiz ve haksız vergiler mutlaka kaldırılmalı, vatandaşın her aldığı mal içerisinde ödediği bu haksızlıklar giderilmelidir.
Her yıl ödenen 50 milyar liralık dış borç ödemesinin seviyesi düşürülmeli, borç ödemesinden artan bu paralar halkımıza maaş, ücret ve taban fiyatı olarak verilmelidir.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz başata olmak üzere bir “manevi kalkınma hamlesi” başlatılmalı, Üniversitelerin İlahiyat Fakülteleri ile Diyanet işleri Başkanlığı çalışmalarını milletle iç içe yapması sağlanmalıdır. İmamların birer namaz kıldırma memuru olmadıkları anlatılmalıdır.
Batılılarla ilişkilerimiz, onlara hayranmış gibi değil, “şahsiyetli bir Dış Politika” ülkesi olduğumuz söylem ve eylemlerimizle anlatılmalıdır. Dış güçlerin PKK destek ayağı mutlaka kesilmelidir. Ortadoğu Eş Başkanlığı gibi Emperyalizme hizmet eden bu görevler, kurulmasına ramak kalan “NATO Füze Kalkanı” projesi çok acele terk edilmelidir.
Ülkemizi parçalamak ve “şehit kanlarıyla yoğrulmuş…” topraklarımızda kendi hegemonyalarını yürütmek isteyen Irkçı Emperyalistler, önce bizi birbirimize düşman yapmak, daha sonra da birbirimizle çarpıştırarak kırmak istemektedirler. Görünen odur ki Türk – Kürt ayrışmasında muvaffak olmaya yaklaşmışlardır.
Baştan beri söylediğimiz gibi uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz hükümetlerimizce, bilerek veya bilmeyerek ihmal edilmiştir. O bölgelere yatırım ve istihdam Orta ve Batı bölgelerimize yapıldığı kadar yapılmamıştır. Böylece o bölgelerimiz durmadan göç vermiştir. Bu gün Batı ve Orta bölgelerimize yerleşmiş iş kurmuş insanlarımızın o yerlere gelmeleri bir mecburiyetin eseridirler. Yoksa kimse doğup büyüdüğü toprakları terk ezmezdi.
O bölge insanı ırkından dolayı kınanmış, horlanmış ve hatta hakaret görmüştür. O bölgede İslami çalışmalar en asgariye indirilmiş, “Müslümanların birinin kardeşidir” esası gereği kadar işlenememiştir. Bölge materyalizmin, maddeciliğin kucağına atılmış, madden ve manen yozlaştırılmıştır.
Sonra Dış güçlerin teşvik ve tahrikleriyle PKK belası hazırlanmış ve bölgede büyük sancılar yaşanmaya başlanmıştır.
Şehitlik İslam’ın bir rütbesidir. İslam’da, cenazelerin defin ve teçhiz işlemlerinin nasıl yapılacağı bellidir. Çıkartılan terör sebebiyle şehit olan asker, polis veya korucularımız televizyon, gazetelerin sansasyon haberleriyle ve bazı gençlerin cenaze alayını şova dönüştürmeleriyle, Orta ve Batı’da ki insanımızda büyük tesirler uyandırmakta, her cenaze merasimiyle insanımız Doğu bölgelerinde ki vatandaşlarımıza daha çok kin duymaktadır.
Öyle bir an gelmiştir ki Batı ve Orta bölgelerine çalışmaya çelen Kürt vatandaşlarımızla o bölge insanı, birbirleri ile çatışmaya girmektedir. Mersin’de, Aydın’da, Kütahya’da bunun acı örnekleri görülmüş, emniyet güçlerimiz olayları önlemede zayıf kalmışlardır. İşte düşmanlarımızın istediği zaten budur.
BİZ AYNI ÜLKEDE KARDEŞLERİZ
Biz aynı şerefli milletin çocuklarıyız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes birbirinin kardeşidir. Malazgirt’te beraber at koşturduk. İslam’ın kurtuluş muştularını Anadolu’ya birlikte taşıdık. Beraberce yürüdük Bizans’ın üzerine. Çağ açıp çağ kapayan kutlu orduda, omuz omuza savaştı atalarımız. Çanakkale’yi geçilmez yaptık, canımızı vererek, kanımızı dökerek bu topraklarda…
Bu alçakça oyunlara karşı Türküyle, Kürdüyle, millet olarak hepimiz uyanık olmak ve karşı durmak zorundayız. Çünkü görünen odur ki 30 bin cana, milyarlarca doların üzerinde ekonomik kaybımıza neden olan bu oyun sık sık sahnelenmek istenmektedir.
Ancak inanıyorum ki, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu kardeşliği bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Irkı, dili, milliyeti nedeniyle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, olamaz da… Çünkü bizleri birbirimize kardeş ilan eden Allah (c.c) tır ve onun sözünün yanında başka sözün hiçbir kıymeti yoktur.
BU OYNU DA BOZALIM
Aziziye tabyalarında Moskof’a dar ettik dünyayı. Şanlıurfa’da, Gaziantep’te Kahramanmaraş’ta bir tek yumruk olup indik müstevli orduların tepesine. İzmir’de hep beraber döktük Yunan’ı denize. Daha dün (1974) aştık el ele Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarını...
Emperyalistler ülkemizi işgal ederken sormadılar ırkımızı. Etnik kökenimize bakmadan hunharca katlettiler bu ülkenin çilekeş insanlarını. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz bir tek milletiz. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz kardeşiz.
Kanımızı sülük gibi emen, Coğrafyamızı bir kan gölü haline getiren, terör örgütünü bir taşeron gibi üzerimize salan, Türk Kürt çatışması çıkarmayı planlayan küresel emperyalizmin planlarını da yine birlikte boşa çıkaracağız.
Bütün Türk ve Kürt kardeşlerime bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Gün, her zamankinden daha fazla birlik olma günüdür. El ele, omuz omuza verme günüdür. Bu tür gerginlik ve çatışmaların milletimize, ülkemize değil, ancak ve ancak Büyük Ortadoğu Projesi sahiplerine yarayacağını unutmayalım.
ÜLKE YÖNETİCİLERİNE
Anarşi ve terörü silahla önleriz zanneden yöneticilerimiz şunu bilmelidirler ki bu terör belasını sadece silahla önlemeniz mümkün değildir. Saadet Partisi genel Başkanı Prof. Mustafa Kamalak’ın 4. Genel Kurulda yaptığı konuşmasında “Terörü önlemenin yolu dağlardan geçmez, onu önlemenin yolu okullardan geçer” sözü üzerinde durulmalıdır.
Çocuklarımızın birbirinin kardeşi olduğunu vurgulayan yazılar, hikâyeler ve olaylara bol bol yer verilmeli, kardeşliğimizin bir inanç gereği olduğu vurgulanmalıdır.
Doğu ve güneydoğu bölgelerine istihdamı sağlayacak yatırımlar yönlendirilmeli, bölge insanının kendi bölgesini terk etmesi önlenmelidir.
Bütçe kalemlerinde görülen yüksek (% 70 – 75) dolaylı vergiler oranı mutlaka düşürülmelidir ve vergiler varlıklı insanlardan alınmalıdır. Vatandaşın sırtında birer kambur olan ekonomideki faiz ve haksız vergiler mutlaka kaldırılmalı, vatandaşın her aldığı mal içerisinde ödediği bu haksızlıklar giderilmelidir.
Her yıl ödenen 50 milyar liralık dış borç ödemesinin seviyesi düşürülmeli, borç ödemesinden artan bu paralar halkımıza maaş, ücret ve taban fiyatı olarak verilmelidir.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz başata olmak üzere bir “manevi kalkınma hamlesi” başlatılmalı, Üniversitelerin İlahiyat Fakülteleri ile Diyanet işleri Başkanlığı çalışmalarını milletle iç içe yapması sağlanmalıdır. İmamların birer namaz kıldırma memuru olmadıkları anlatılmalıdır.
Batılılarla ilişkilerimiz, onlara hayranmış gibi değil, “şahsiyetli bir Dış Politika” ülkesi olduğumuz söylem ve eylemlerimizle anlatılmalıdır. Dış güçlerin PKK destek ayağı mutlaka kesilmelidir. Ortadoğu Eş Başkanlığı gibi Emperyalizme hizmet eden bu görevler, kurulmasına ramak kalan “NATO Füze Kalkanı” projesi çok acele terk edilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.