Seçkin ırk yaratma
Nereye gidiyoruz yazı serisi
Kurdukları “sömürücü faiz düzeni” ile bütün insanlığı iliklerine kadar sömüren “ırkçı emperyalistler” bir taraftan insanlığı yokluğun, yoksulluğun, işsizliğin, perişanlığın içine düşürürken diğer taraftan kendileri alabildiğine zenginliklere kavuşmuşlar ve sonsuz paralara sahip olmuşlardır.
Sömürülen insanlık için akıbet (sonuç) bellidir. İşte dünya insanlığı (özellikle yüksek faiz oranına sahip ülkemiz) gelmiş bu gün “Küresel ekonomik kriz(!)” içerisine düşmüş, şimdi bu bataklıktan kurtulabilmek için çırpınıp durmaktadır.
Ama insanlığın elindeki parayı “ellerindeki faiz mıknatısıyla çekenler”, bu paralarla neler yapacaklarını düşünmekte ve “insanlığın başına çorap örebilecek yeni felaket projeleri üretmektedirler.”
Manevi hiçbir değeri ve ölçüyü kabul etmeyen kendi hayat çizgilerini ve bunları belirleyen ölçüleri kendilerinin belirlediklerine inanan bu “Irkçı emperyalistler” ellerindeki ihtiyaçlarının çok üstündeki paralarla kumarhaneler, fuhuş haneler, dans ve caz salonları açmışlar, uyuşturucu ticaretinin içerisine girerek hem körpe bedenleri uyuşturmuş ve hem de onların ellerinden yine paralarını almışlardır.
Bütün dünyada bunların elinde “Büyük (trajlı) gazeteler”, reyting (seyredilme) oranı yüksek televizyonlar vardır. Bu gazeteler ve televizyonlarla, bunları okuyan ve seyreden insanları istedikleri kalıba sokmakta, onlarla, tabiri caizse (söylemek gerekirse) “kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaktadırlar”
Hangi partinin iktidara geleceğine, kimlerin seçilip seçilmeyeceğine, hangi hükümetlerin devam etmesi veya hangi hükümetin yıkılması gerektiğine önce onlar karar vermekte sonra bu fikirlerin “zehri, altın kupa içerisinde sunarlar” kuralınca gazete ve televizyonlarında günlerce işleyerek okuyucularını ve seyircilerini etkilemekte ve görüleceği gibi netice de almaktadırlar.
İnsanlık sadığın başına “demokrasi inancıyla...” gitmekte ancak bunların kafaları zehirli fikirlerle dolu olduğundan oylarını bunların istekleri doğrultusunda kullanmakta ve pek tabiidir ki bunların istedikleri adamlar iktidara gelmektedir.
İşte en canlı örnek son ABD seçimleridir ve Barak Obama’nın seçilmesinde görülmüştür. Siz bu benzerliği Batının ve özellikle ABD’nin kontrolüne girmiş, onlara “biz sizin dostunuz” demiş bütün ülkeler için uygulayabilirsiniz.
TOHUMCULUKTA TEKEL
Belirtmekte fayda vardır ki ABD’de, bu “Irkçı emperyalistlerin” elindedir ve önde görünen her ne kadar ABD ise de arkada bu gövdeye istediği hareketi veren yine onlardır.
Bu insanlık düşmanı adamlar, oturmuşlar ve “Dünya üzerinde 4 milyar insan vardır ki bunların çoğu aç ve açıktır. Zaten bu insanlar bize hizmet etmesi için maymundan evrim yoluyla oluşmuşlardır. O halde bunların büyük bir kısmı yok edilmelidir ki geri kalanların rahat yaşayacağı ortamlar, şartlar yerine gelebilsin” demişlerdir.
Peki, bunun yolu nasıl bulunmalıdır, fikir üzerine odaklanınca da; işin burasında ortaya Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl adında biri çıkmış, “istenmeyen ırkları kısırlaştırma planı”na ait ürpertici iddialar(!) orta atmıştır.
Buna göre F. William Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) ile bu “Irkçı emperyalist” devlerinin planlarına göre insanlık için bir kıyamet yaratılabileceğini iddia etmektedir.
Bu konuda kendisine yöneltilen, “Nükleer savaş, iklim değişimi veya meteor düşmesinin dışında bir başka felaketten mi söz ediyorsunuz?” bir soruya ise; “Evet, planlı bir felaketten söz ediyorum. Bunu anlamak için yalnızca 2003 Amerikan bombardımanından sonraki Irak'a bakmak yeterlidir” demiştir.
“Irak medeniyetlerin beşiği ve binlerce yıl önce buğday tarımının doğduğu yerdir. Ebu Garib'de de yüzlerce yılda geliştirilen buğday tohumu çeşitlerinin yer aldığı bir tohum bankası bulunuyordu. Amerikan bombardımanından sonra o tohum mahzeni (deposu) tarihe karıştı. Artık kimse o tohumların nerede olduğunu bilmiyor.”
Düşünün, dünyadaki tüm tohum çeşitleri NATO destekli Svalbard'da bir araya getirilip kontrol altına alındığında, dünyadaki diğer paha biçilmez tohum bankalarını savaşlar ve terörist eylemler ile yok etmek çok kolay olacaktır!
Sonrasında da Monsanto ve DuPont gibi devler kendi GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohumlarını dünya çiftçilerine tek elden sunabilecekler. Sonrasını düşünmek bile istemiyorum” demiştir.
ARİ IRK YARATMA PROJESİ
Bu gazeteciye sorulan diğer önemli bir soru da; Peki tekel olma arzusunun temelinde yatan tek sebep ekonomik midir” diye sorulunca;
Hayır. Bunu açıklamak için önce kıyamet muhafızlarının kimliklerinden ve geçmişte neler yaptıklarından biraz söz edelim.
Rockefeller 1971'de Uluslararası Tarım Araştırmalarında Küresel Danışmanlık Grubu olan CGIAR'ı kurdu. CGIAR, üçüncü dünya ülkelerinin bilim adamlarının ve agronomistlerinin (tarım uzmanı) "modern tarım ürünü" kavramlarında uzmanlaşmaları ve ABD'de öğrendiklerini ülkelerine götürmeleri ile yakından ilgilendi.
GDO'lu (Genetiği Organizma Değiştirilmiş) "Gen Devrimi"nin yaygınlaşması için paha biçilmez bir etki şebekesi oluşturdular. CGIAR, daha etkin olabilmek için BM Gıda ve Tarım Örgütünü (FAO), BM İlerleme Programı'nı ve Dünya Bankası'nı da işin içine dâhil etti.
Bütün bu çalışmalar, yaşananlardan elde edinilen tecrübeler ve bu adamların inançları ile birleştirildiğinde önümüze böyle korkunç bir projenin uygulanmak olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Biz de tohumculuk konusunda, 8 Ocak 2004 yılında 5042 sayılı kanun çıkartılmış, aradan iki sene seçtikten sonra bizim ayağımızı yerden kesecek olan bir başka kanun, 31 Ekim 2006 tarihli 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu kabul edilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.