Salâvat-ı Şerîfe Getirmenin Önemi (1)
Salât kelimesi lügatte: Dua, tebrik, temcit ve ta’zim gibi manalara gelir. (1)
Istılahta ise: Yaratana yaklaşmak gayesi ile yapılan ibadetler, özellikle namaz anlamına gelir.
Kur’an-ı Kerim’de lügat manası ile emredilmekte ve Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah ve melekleri Peygambere salât etmektedirler. Ey inananlar siz de Ona salât edin (2) (ta’zim ve hürmet edin, selâm gönderin).”
Salât’ın ölüler için, selâmın da diriler için gönderilmesinin uygun olacağını dile getiren âlimler de vardır. (3)
Klâsik ifadesi ile salât; Allah’dan rahmet, meleklerden istiğfar, müminlerden dua demektir. (4)
“Hz. Peygambere salât-ü selâm gönderelim” sözünü sık sık duyarız. Bu yanlış bir tutum değildir. Çünkü her ne kadar Peygamber Efendimiz vefat etmiş ise de: “Şehitlere ölüler demeyiniz, onlar Rableri katında diridirler, ama siz bilmezsiniz” (5) âyeti ve “Üzerime salât eden (salâvat gönderen) kimseye karşı Allah ruhumu iade eder ve selâmını alırım” (6) buyuran Efendimize arkadaşlarının “Ya Rasûlallah sana nasıl salât edelim, sen çürümüş olacaksın” dediklerinde “Allah Nebilerinin cesetlerini yemeyi yer yüzüne haram kılmıştır” (7) diye cevap vermesi, sevgili Peygamberimizin manen diri olduğunu ve gönderilen salât ve selâmları alıp mukabele ettiğini bizlere bildirmiştir. Bu hususta başka hadislerde vardır. Bunlardan bazıları:
“Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları ve şefaatime hak kazananları, benim üzerime en çok salâvat getirenlerdir.” (8)
“Üzerime salâvat getirin, dua edin. Zira nerede olsanız getirdiğiniz salât ve selâm bana ulaşır.” (9)
“Kim kabrimin yanında salât getirirse ben onu duyarım, kim uzaktan salât getirirse o bana ulaştırılır.” (10)
“En bahil adam, yanında anıldığım halde bana salât ve selâm göndermeyen kimsedir.” (11)
“Yanında ben anıldığım halde üzerime salâvat getirmeyen kimsenin burnu yere sürtülsün, hakarete uğrasın.” (12)
Âyet-i Celîle’deki emir, bu ve buna benzer hadislerdeki kesin ifadeler sebebiyle İslâm uleması, Hz. Peygamber üzerine salât-ü selâm getirmenin farz olduğunda müttefiktirler. Bu konuda icma vardır. Fakat vaktinde ve sayısında ihtilaf etmişlerdir:
İmam Malike göre: Ömürde bir defa getirmekle farz ifa edilmiş olur.
İmam-ı Şafi’ye göre: Her namazın ikinci oturuşunda tahiyyattan sonra okumak farzdır.
Diğer imamlara göre her mecliste bir kere okumak farzdır. İsminin zikredildiği her zaman okumak farzdır diyenlerde olmuştur. (13)
“Bir topluluk bir mecliste oturur da, Allahı zikretmezler, Peygamberine salâvat getirmezlerse, muhakkak o topluluk onlar için bir hasret ve eksiklik olur. Allah dilerse onları bağışlar, dilerse azab eder.” (14) “Her duanın başında, ortasında ve sonunda beni anın” (15) “...Beni anmazsanız dua asılır kalır, andıktan sonra göğe (Allah katına) yükselir.” (16)
(Devam Edecek)
-----------------
1- Hidâyet Işık, “Hz. Peygambere Salât ve Selâm Getirme”, “Diyanet Dergisi”, Ekim-Kasım-Aralık, 1989 sayısı, s.263.
2- Ahzâb Sûresi, 56.
3- İsmail Hakkı Bursevî, “Rûhul Beyân”, c.7, s.221.
4- Hamdi Yazır, a.g.e, c.3, s.3910.
5- Bakara Sûresi, 154.
6- Ebu Dâvud, Menâsik, 100, (2041); Beyhakî, “eş-Şifa” c.2, s.657.
7- Ebu Dâvud, Salât, 207, (1047); “Nesaî”, Cum’a, 5, c.3, s.91-92.
8- Nevevî, “Riyâzü’s-Sâlihîn”, D.İ.B.Yay.6. baskı, Ankara, c.3, s.4.
9- Nevevî, a.g.e. c.3, s.14.
10- Beyhakî, “H. Basri Çantay”, c.3, s.755.
11- Nevevî,a.g.e. c.3, s.16.
12- Nevevî, a.g.e. c.3, s.15.
13- Hidâyet Işık, a.g.e. s.263.
14- İbni Kesîr, c.12, s.6590.
15- Muğni’l-Muhtâc, c.1, s.7; “Rûhul Beyan”, c.7, s.227.
16- İbni Kesîr, c.12, s.6593.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.