Yenilmeyiz Diyenlerin Yenildiği Yer ÇANAKKALE -3-
Çanakkale’de bu vatan için can veren Şehitlerimize bir anıtı bile, bir asırda zor yapabildik. Anıt komitesi 1952'de toplanmış karar almış, 19 Nisan 1954'de temeli atılmış, 1960'da bir bölümü açılmış, tamamı 18 Mart 2004'te açılmıştır. (24) Şair:
Gök kubbenin altında yatar al kan içinde
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler
Hakkın bu veli kulları taş türbeye girmez
Gufrana bürünmüş, yalnız fatiha bekler (25)
diyor ama biz onu bile hakkıyla yapamıyoruz.
Çanakkale şehitleri için Atatürk şöyle der: “Siz vatanı için, milleti için, namusu için canını ortaya koyan böyle insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımazsanız; geleceğinizi göremezsiniz. Hedeflerinizi bilemezsiniz.” (26) Yani Atatürk de seneler önce Japonların söylediklerini söylemiş ama, hesabına gelmeyenler, gençliğin bilinçli ve şuurlu yetişmemesi için gereken ne varsa yapmış ve büyük bir bölümünü tenzih ederim ama neslimizi; Gayesiz, hedefsiz, şuursuz, bilinçsiz, inançsız... bir nesil haline getirmiştir. Yani Batılı yine yapacağını yapmış veya misyonerleri kanalıyla yaptırmıştır.
Çanakkale zaferimizin yıldönümlerinde teâmül haline gelmiş, İstanbul Belediyesi yeteri kadar gemi tahsis eder ve gitmek isteyenleri bedava savaşın cereyan ettiği yerleri görmek ve törene katılmak üzere Çanakkale’ye götürürmüş. Bir seferinde Şeyhü’l Muharrirîn diye yad edilen merhum Ahmet Kabaklı da bu gemilerden biri ile gitmek ister. Gemiye, kıyafetleri ve tutumları biraz tuhaf olsa da, binlerce gençle geminin hınca hınç dolu olduğunu görünce sevinir. Fakat bir müddet sonra bu sevincinden eser kalmaz ve: “çok kısa bir zamanda bu kadar bira ve içki nasıl içilebilir, böyle bir gemi nasıl olur da fuhuş gemisi haline gelebilir...” diye hayretler içinde kaldığını yazar. Fakat daha kötüsü, Çanakkale’ye varınca bu pop veya metal gençlerin 253 bin şehidin yattığı yerleri değil de, 3000 sene önce cereyan eden Turoya harabelerini, Yunan’ın hatıralarını, Elen kültürünün kalıntılarını... görmek üzere dağılıp gittiklerini görünce kahrolur, içi parçalanır ve bunu bir makalesinde dile getirir. Halbuki bu vatanın bizlere bırakılabilmesi için nelerin yaşandığını anlatan ve Barbar dedikleri biz Türkler ile, medeni dedikleri Avrupalıları kıyaslayan birkaç anekdotla yazımı bitiriyorum.
Çanakkale savaşlarında, Fransız Kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sahasında bırakarak yurduna dönmüş bir askerdir. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa, çevremizde en nefis güzellikteydi. Su çiçekleri, papatyalar, Peygamber çiçekleri, leylaklar bir gökkuşağı âlemi yaratıyordu. Ve şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zâyiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeri kendi gömleğini yırtmış, O’nun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık:
-Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun?
Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
-Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmini çıkardı. Bir şeyler söyledi. Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benimse kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!...
Bu asil ve âlicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk Askeri’nin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan gözyaşlarımın donduğunu hissettim! Çünkü; Türk askerinin göğsünden, bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
Az sonra ikisi de öldüler!...” General Guro. Fransız Kuvvetleri Komutanı. (27)
Bir İngiliz Teğmen hatıralarında şöyle yazar: “...Türkler büyük bir yarma harekâtına kalktı, fakat başarılı olamadılar. Yanki diye bir İngiliz binbaşısı vardı. Onun büyük fedakârlığı sayesinde Türklerin yarmasının önüne geçtik. Ama çok zayiat verdik. Bu arada 20 dolayında Türk askerini esir aldık. Yüzbaşı Weistoch, büyük bir baraka yaptırdı. Karşıda seyreden Türklere ibret olsun diye bu esirlerin hepsini barakaya doldurdu ve ateşe verdi. Batılı olduğum için utanıyorum.” (28)
“25 Nisan 1915 günü Conk Bayırı’nda Türkler ve birleşik kuvvetleri arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 metre mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşısı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak siperlerden, kimse çıkıp yardım edemiyordu. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor O’na bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor. Siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı. Bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp, kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.”
Üsteğmen Casey (Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur.) (29)
Son söz yine şairden olsun:
Şehitlik üstün makam ona paha biçilmez
Kalpte iman oldukça Çanakkale geçilmez
Ve Çanakkale geçilememiş.
-------------------
24) Milliyet Gazetesi, 18.03.2004.
25) M. Akif, a.g.e. s.485.
26) Çanakkale Şehitleri Der. Yay. a.g. dergi, s.3.
27) Çanakkale Şehitleri Der. Yay. a.g. dergi, s.6.
28) Mehmet Niyazi, a.g. dergi, s.32.
29) Çanakkale Şehitleri Der. Yay. a. g. Dergi, s. 6.
-Son-
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.