Petrolcüler İz Peşinde
Ortadoğu topraklarında Batılıların iştahını her gün kabartan bir şey var: Petrol... Petrolcüler iz peşinde... Petrol nerede ise petrolcüler de oradadır.
Müslümanların yaşadığı Ortadoğu sahip bulunduğu zenginlikler tükeninceye kadar savaşlardan, saldırılardan, işgallerden, entrikalardan, tehditlerden ve terörden uzak kalmayacak gibidir.
Ortadoğu’daki savaşı çıkaranlar da, yönetenler de petrolcüler. Başka bir ifade ile şişkin midesi doymak bilmeyen emperyalistler.
Bir ülkenin petrolü var da çıkarmak mı istiyor? Hayır, o ülke ne petrolü çıkarabilir nede imtiyaz hakkını istediği gibi kullanabilir. Çünkü petrol, petrolcülerin iznine bağlıdır. Petrolcüler müsaade etmediği sürece, hiçbir şey yapılamaz. Petrolü olan bir ülke, “petrolüm var, ne güzel, artık bağımsız yaşarım” derse, o zaman yandı demektir. Bir defa petrolcüler petrol izini bulmasın. Fırtına koptu demektir. Savaş başlamıştır.
İşte dünya bu haldedir. Petrolcüler iz peşinde... Ortadoğu yanıyor. Ateş her tarafı sarmıştır. Emperyalistler sürdürdükleri savaşla, Müslüman topraklarını işgal ederken, Müslümanların kanını da akıtmaktadırlar. Ortadoğu’da dün savaş vardı, bugün de savaş var.
İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, Çekiç Güç, Somali Operasyonu ve Irak’ın işgali hep petrolcüler tarafından çıkarılan savaşlardır.
Petrolcülerin eli silahlıdır. Önce Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktılar. Sonra işleri kolaylaştı. Petrol olan bölgelere girdiler ve petrol yataklarına kolayca el koydular. Petrolcüler, petrol kuyularını kazmaya koyuldular. Petrol kuyuları kazıldıkça, paralar su gibi akıyordu.
Petrolcüler istedikleri zaman silahlar patlıyordu. Çünkü petrolcüler eli silahlı olarak, petrol coğrafyasını adım adım geziyorlardı. Silahlar Basra Körfezinde patladı. Irak vuruldu ve sonrada işgal edildi. Petrolcülerin silahları Somali’de de patladı. Somali’de petrol kuyusu açan Amerikalı Conoco, Amoco, Chevron ve Pihilips adlı şirketler zorluklarla karşılaşınca, silahlar patladı. Teksaslı eski bir petrolcü olan Amerika eski Devlet Başkanı George Bush imdada yetişti. Somali’deki açlara yardım uydurmacası ile eli silahlı askerler, petrol kuyularını kontrollerine aldıkları gibi yeni kuyular da süratle açıldı. Petrolcülerin silahları susmak bilmiyordu.
Petrolcüler silahlarını İran’a ve Sudan’a çevirerek, tetikte bekliyorlardı. Petrolcüler, çok gizli ve usta plânlarla, ileriye dönük senaryoları yürürlüğe koyuyorlardı. Bu sömürgeci ülkelerin baş aktörleri olan; Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail, Ortadoğu’ya ahtapot gibi uzanmışlardı.
Amerika, Batının petrol deposu olan Ortadoğu’yu kontrol altına almak için öncülük yapmaktadır. Batılılar, Müslümanların yaşadığı coğrafyayı kıskaca almışlar ve umumi bir savaş ilân etmişlerdir. ABD eski Başkanı George Buhs’un yaptığı şu açıklama, bu savaşın kimlere karşı olduğunu açıkça belirtiyordu. 7 Şubat 1991 tarihinde Buhs şöyle diyordu: “Körfezde barışa giden yol uzun ve çetin olacaktır”. Batılı Müttefik Güçler, İslâm Dünyası’nı hedef almışlardı. Çünkü petrol, Müslümanların yaşadığı coğrafya üzerindedir.
1991 yılı verilerine göre dünya petrol rezervlerinin 124 milyar ton olduğu hesaplanmıştır. Bunun 78 milyar tonu Ortadoğu’da bulunmaktadır. Amerika’da 9, İngiltere’de 8 yıllık petrol kaldığı açıklanmıştır. Suudi Arabistan rezervlerinin ömrü 91, Kuveyt’in 138, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 129, Irak’ın 99, İran’ın 88 yıl olarak hesaplanmıştır.
Ortadoğu petrol alanları, Batılı petrolcü ülkeler için daha 100 yıl önemli konumdadır. Yani bir asır daha Ortadoğu Bölgesi petrol kavgasının sürmesine sahne olacaktır. İşte bunun için ilk hedef olarak Irak seçilmiştir. Bugün dünya petrol rezervlerinin % 21’nin elinde bulunduran Irak, petrolcülerin müttefik hedefi olmuş ve işgal edilmiştir. Petrolcüler, 70 yıldan beri sürdükleri işin peşini bırakmamışlardır.
Petrolcüler, Afganistan ve Irak’tan sonra şimdide İran ve Suriye’ye bir operasyona girişmişlerdir. Batılı güçlerin, ABD ve İngiltere öncülüğünde, Ortadoğu’da yeni savaş hazırlıkları yaptıkları görülmektedir. İlk hedef İran ve Suriye’dir. Acaba petrolcüler, Türkiye için ne düşünüyor dersiniz?
Petrolcüler iz peşinde... Eli silahlı olan petrolcüler, petrol uğruna daha nice ülkeleri yıkıp, insanlarının kanını akıtacaklardır. İşte petrolcüler petrol için Ortadoğu’yu ateşe veriyorlar ve Müslümanları da öldürüyorlar.
PETROL SAVAŞI
Batı’da sanayinin gelişmesi ve petrolün sanayide kullanılması dünyada yeni bir savaşın başlamasına neden oldu. O da; Petrol Savaşı. Ama bu savaşın adına hiçbir zaman petrol savaşı denmedi. Petrol politikası öyle sinsi bir biçimde yürütüldü ki, bu savaşın içinde olan devletler bile bunun nedenini anlayamadı. Hâlâ bunun nedenini anlayamamış devletler ve insanlar mevcuttur. Çünkü yürütülen politika gizlilik üzerine kurulmuştur. Bu nedenle çıkarılan savaşlar da amaca ulaşmak için gündeme hep değişik konular getirilmekteydi. Ortadoğu petrol bölgelerinin ele geçirilmesi için, Osmanlı Devleti üzerinde büyük oyunlar oynandı.
Batılı sömürgeci ülkeler, Birinci Dünya Savaşı’nı sudan bahanelerle, sömürge plânları gereği olarak çıkardılar. Savaşın çıkarılmasındaki amaç, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak, Osmanlı topraklarını paylaşarak, zengin petrol bölgelerini ele geçirmekti. Batılı güçler, Birinci Dünya Savaşı sonunda, istedikleri emellerine ulaştılar. Batı, Osmanlı’dan sonra, İslâm Dünyası’nı bir ahtapot gibi sömürmeye başladı.
Batının İslâm Dünyası’nda yürüttüğü petrol politikası ve gizli hâkimiyeti, Körfez Savaşı ile daha açık bir biçimde ortaya çıktı. Irak, 2004 yılında tamamen işgal edildi. Petrolcüler, İran, Suriye ve Türkiye üzerindeki işgal plânlarını çok ustaca yürütmektedirler.
Çünkü Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi, dünyanın en zengin petrol yataklarından birine sahiptir. Adıyaman ili petrol zenginliği bakımından bölgenin merkez üssüdür. 1958’lerde Adıyaman petrol araştırmalarına katılan bir İngiliz bayan mühendisin, o tarihte söylediği söz çok ilginçtir. İngiliz bayan mühendisin; “Adıyaman gelecekte dünyanın altın şehri olacak. Çünkü çok zengin petrol yataklarına sahip” sözü sonucu, petrolle ilgili bilgileri açığa vurduğu için petrol kurbanı olmuştur. Çünkü Batılı güçler, petrol savaşını çok sıkı bir gizlilik içinde yürütmekte idiler.
Ancak 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra bu gizlilik perdesi bir anda aralandı. 1992 yılında Amerikalı Petrol Şirketi Retog, Türkiye’de bulunan petrol rezervlerinin haritalarını dahi kapsayan, dört ciltlik bir rapor yayınladı. Bu ABD Petrol Şirketi raporunda Güneydoğu Anadolu’yu ve Bitlis, Van, Adıyaman, Tunceli illerini “Türkiye Kürdistan’ı” olarak değerlendirmiştir. Retog Şirketi’nin “Yeraltı Jeolojisi ve Petrol Araştırma Fırsatları, Türkiye Kürdistanı” adlı raporda “ 500 bin ölçekli harita, kuyular, büyük petrol ve gaz sahaları, 52 ayrıntılı kuyu jurnali, 517 kuyu bilgi kayıtları, yerüstü coğrafi bilgiler, Bouguer yer çekim bilgileri, Türkiye, Suriye ve Irak’ın sismik derinlik haritaları ile bu ülkeler de çalışan petrol sahalarının ayrıntılı haritaları” yer almaktadır.
Halbuki daha önce Türkiye’nin Amerikan şirketlerine yaptırdığı araştırmalarda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kayda değer petrol olmadığı şeklinde raporlar verilmiştir. Shell firması tarafından 1967 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde açılan bir kuyu “petrol yok” diye kapatılmış, ancak aynı yerde 1991 yılında yapılan sondaj neticesinde petrol bulunmuştur.
Amerikalı Petrol Şirketi Retog’un 1992 yılında yayınladığı raporda, yer alan bir bölümde ilginç açıklamalara yer verilmiştir. Daha önceleri Ortadoğu’nun güney bölgelerinin petrol bakımından zengin olduğu görüşleri üzerine durulmakta idi. Ancak Retog’un raporunda Ortadoğu’nun, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi toprakları da dahil olmak üzere, kuzey bölgelerinin petrol bakımından zengin olduğu belirtilmiştir. 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra bir ABD petrol şirketi, Silopi’de 197 bin metrekare bir alanda petrol arama izni almıştır.
Batı, petrol savaşını sürdürmektedir. Bugün Irak ve Türkiye toprakları üzerinde Kürt ve Ermeni devleti kurma çabaları gündem konusudur. Batı bu sinsi plânını arada bir açığa vurmaktadır. Bu sinsi plânlar Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nin bölünerek, yeni bir sömürge devletin; Kuzey Irak ile Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alarak, kurulacağı şeklinde, Batıda tezgâhlar hazırlanmaktadır. Bu bölgede oluşturulması düşünülen yeni devletlerin gizli haritaları bile zaman zaman Batı basınında yer alarak, duyurulmaktadır.
ABD ve Batılı ülkeler, Ortadoğu’da ve Türkiye üzerinde çok sinsi plânlar yürütmektedirler. Batının İslâm Dünyası’nda yürüttüğü petrol savaşı çok kanlıdır. Petrol savaşını sürdürenler; canidir, acımasızdır.
PETROL SAVAŞI SÜRÜYOR…
20. yüzyılın ikinci yarısında savaşların en önemlisi petrol oldu. Petrol bu özelliğini 21.yüzyılda da sürdürmektedir. Çünkü petrole bağımlı olan Batının, sahip olduğu petrol kaynakları tükenmiştir. Bu nedenle petrolcüler sömürü çarklarını sürdürebilmek için, daha çok ülkenin başını yakmaya karar vermişlerdir.
Petrolcüler, Ortadoğu’da bulunan Müslüman Ülkeleri’ni işgal için harekete geçmişlerdir. Önce Irak işgal edildi. Şimdi sırada İran ve Suriye var. Yarında bir başka Müslüman Ülkesi...
Müslümanlar, petrol sömürgecilerine karşı ciddi tedbirler almak zorundadırlar. Yoksa su gibi Müslüman kanı akacaktır. Petrolcüler, petrol peşindedir. Petrolcülerin eli silahlı ve kanlıdır. İngiliz Churchill’in 1936’da Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada; “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” demiştir. Petrol savaşı sürüyor…
Müslümanların yaşadığı Ortadoğu sahip bulunduğu zenginlikler tükeninceye kadar savaşlardan, saldırılardan, işgallerden, entrikalardan, tehditlerden ve terörden uzak kalmayacak gibidir.
Ortadoğu’daki savaşı çıkaranlar da, yönetenler de petrolcüler. Başka bir ifade ile şişkin midesi doymak bilmeyen emperyalistler.
Bir ülkenin petrolü var da çıkarmak mı istiyor? Hayır, o ülke ne petrolü çıkarabilir nede imtiyaz hakkını istediği gibi kullanabilir. Çünkü petrol, petrolcülerin iznine bağlıdır. Petrolcüler müsaade etmediği sürece, hiçbir şey yapılamaz. Petrolü olan bir ülke, “petrolüm var, ne güzel, artık bağımsız yaşarım” derse, o zaman yandı demektir. Bir defa petrolcüler petrol izini bulmasın. Fırtına koptu demektir. Savaş başlamıştır.
İşte dünya bu haldedir. Petrolcüler iz peşinde... Ortadoğu yanıyor. Ateş her tarafı sarmıştır. Emperyalistler sürdürdükleri savaşla, Müslüman topraklarını işgal ederken, Müslümanların kanını da akıtmaktadırlar. Ortadoğu’da dün savaş vardı, bugün de savaş var.
İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, Çekiç Güç, Somali Operasyonu ve Irak’ın işgali hep petrolcüler tarafından çıkarılan savaşlardır.
Petrolcülerin eli silahlıdır. Önce Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktılar. Sonra işleri kolaylaştı. Petrol olan bölgelere girdiler ve petrol yataklarına kolayca el koydular. Petrolcüler, petrol kuyularını kazmaya koyuldular. Petrol kuyuları kazıldıkça, paralar su gibi akıyordu.
Petrolcüler istedikleri zaman silahlar patlıyordu. Çünkü petrolcüler eli silahlı olarak, petrol coğrafyasını adım adım geziyorlardı. Silahlar Basra Körfezinde patladı. Irak vuruldu ve sonrada işgal edildi. Petrolcülerin silahları Somali’de de patladı. Somali’de petrol kuyusu açan Amerikalı Conoco, Amoco, Chevron ve Pihilips adlı şirketler zorluklarla karşılaşınca, silahlar patladı. Teksaslı eski bir petrolcü olan Amerika eski Devlet Başkanı George Bush imdada yetişti. Somali’deki açlara yardım uydurmacası ile eli silahlı askerler, petrol kuyularını kontrollerine aldıkları gibi yeni kuyular da süratle açıldı. Petrolcülerin silahları susmak bilmiyordu.
Petrolcüler silahlarını İran’a ve Sudan’a çevirerek, tetikte bekliyorlardı. Petrolcüler, çok gizli ve usta plânlarla, ileriye dönük senaryoları yürürlüğe koyuyorlardı. Bu sömürgeci ülkelerin baş aktörleri olan; Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail, Ortadoğu’ya ahtapot gibi uzanmışlardı.
Amerika, Batının petrol deposu olan Ortadoğu’yu kontrol altına almak için öncülük yapmaktadır. Batılılar, Müslümanların yaşadığı coğrafyayı kıskaca almışlar ve umumi bir savaş ilân etmişlerdir. ABD eski Başkanı George Buhs’un yaptığı şu açıklama, bu savaşın kimlere karşı olduğunu açıkça belirtiyordu. 7 Şubat 1991 tarihinde Buhs şöyle diyordu: “Körfezde barışa giden yol uzun ve çetin olacaktır”. Batılı Müttefik Güçler, İslâm Dünyası’nı hedef almışlardı. Çünkü petrol, Müslümanların yaşadığı coğrafya üzerindedir.
1991 yılı verilerine göre dünya petrol rezervlerinin 124 milyar ton olduğu hesaplanmıştır. Bunun 78 milyar tonu Ortadoğu’da bulunmaktadır. Amerika’da 9, İngiltere’de 8 yıllık petrol kaldığı açıklanmıştır. Suudi Arabistan rezervlerinin ömrü 91, Kuveyt’in 138, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 129, Irak’ın 99, İran’ın 88 yıl olarak hesaplanmıştır.
Ortadoğu petrol alanları, Batılı petrolcü ülkeler için daha 100 yıl önemli konumdadır. Yani bir asır daha Ortadoğu Bölgesi petrol kavgasının sürmesine sahne olacaktır. İşte bunun için ilk hedef olarak Irak seçilmiştir. Bugün dünya petrol rezervlerinin % 21’nin elinde bulunduran Irak, petrolcülerin müttefik hedefi olmuş ve işgal edilmiştir. Petrolcüler, 70 yıldan beri sürdükleri işin peşini bırakmamışlardır.
Petrolcüler, Afganistan ve Irak’tan sonra şimdide İran ve Suriye’ye bir operasyona girişmişlerdir. Batılı güçlerin, ABD ve İngiltere öncülüğünde, Ortadoğu’da yeni savaş hazırlıkları yaptıkları görülmektedir. İlk hedef İran ve Suriye’dir. Acaba petrolcüler, Türkiye için ne düşünüyor dersiniz?
Petrolcüler iz peşinde... Eli silahlı olan petrolcüler, petrol uğruna daha nice ülkeleri yıkıp, insanlarının kanını akıtacaklardır. İşte petrolcüler petrol için Ortadoğu’yu ateşe veriyorlar ve Müslümanları da öldürüyorlar.
PETROL SAVAŞI
Batı’da sanayinin gelişmesi ve petrolün sanayide kullanılması dünyada yeni bir savaşın başlamasına neden oldu. O da; Petrol Savaşı. Ama bu savaşın adına hiçbir zaman petrol savaşı denmedi. Petrol politikası öyle sinsi bir biçimde yürütüldü ki, bu savaşın içinde olan devletler bile bunun nedenini anlayamadı. Hâlâ bunun nedenini anlayamamış devletler ve insanlar mevcuttur. Çünkü yürütülen politika gizlilik üzerine kurulmuştur. Bu nedenle çıkarılan savaşlar da amaca ulaşmak için gündeme hep değişik konular getirilmekteydi. Ortadoğu petrol bölgelerinin ele geçirilmesi için, Osmanlı Devleti üzerinde büyük oyunlar oynandı.
Batılı sömürgeci ülkeler, Birinci Dünya Savaşı’nı sudan bahanelerle, sömürge plânları gereği olarak çıkardılar. Savaşın çıkarılmasındaki amaç, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak, Osmanlı topraklarını paylaşarak, zengin petrol bölgelerini ele geçirmekti. Batılı güçler, Birinci Dünya Savaşı sonunda, istedikleri emellerine ulaştılar. Batı, Osmanlı’dan sonra, İslâm Dünyası’nı bir ahtapot gibi sömürmeye başladı.
Batının İslâm Dünyası’nda yürüttüğü petrol politikası ve gizli hâkimiyeti, Körfez Savaşı ile daha açık bir biçimde ortaya çıktı. Irak, 2004 yılında tamamen işgal edildi. Petrolcüler, İran, Suriye ve Türkiye üzerindeki işgal plânlarını çok ustaca yürütmektedirler.
Çünkü Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi, dünyanın en zengin petrol yataklarından birine sahiptir. Adıyaman ili petrol zenginliği bakımından bölgenin merkez üssüdür. 1958’lerde Adıyaman petrol araştırmalarına katılan bir İngiliz bayan mühendisin, o tarihte söylediği söz çok ilginçtir. İngiliz bayan mühendisin; “Adıyaman gelecekte dünyanın altın şehri olacak. Çünkü çok zengin petrol yataklarına sahip” sözü sonucu, petrolle ilgili bilgileri açığa vurduğu için petrol kurbanı olmuştur. Çünkü Batılı güçler, petrol savaşını çok sıkı bir gizlilik içinde yürütmekte idiler.
Ancak 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra bu gizlilik perdesi bir anda aralandı. 1992 yılında Amerikalı Petrol Şirketi Retog, Türkiye’de bulunan petrol rezervlerinin haritalarını dahi kapsayan, dört ciltlik bir rapor yayınladı. Bu ABD Petrol Şirketi raporunda Güneydoğu Anadolu’yu ve Bitlis, Van, Adıyaman, Tunceli illerini “Türkiye Kürdistan’ı” olarak değerlendirmiştir. Retog Şirketi’nin “Yeraltı Jeolojisi ve Petrol Araştırma Fırsatları, Türkiye Kürdistanı” adlı raporda “ 500 bin ölçekli harita, kuyular, büyük petrol ve gaz sahaları, 52 ayrıntılı kuyu jurnali, 517 kuyu bilgi kayıtları, yerüstü coğrafi bilgiler, Bouguer yer çekim bilgileri, Türkiye, Suriye ve Irak’ın sismik derinlik haritaları ile bu ülkeler de çalışan petrol sahalarının ayrıntılı haritaları” yer almaktadır.
Halbuki daha önce Türkiye’nin Amerikan şirketlerine yaptırdığı araştırmalarda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kayda değer petrol olmadığı şeklinde raporlar verilmiştir. Shell firması tarafından 1967 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde açılan bir kuyu “petrol yok” diye kapatılmış, ancak aynı yerde 1991 yılında yapılan sondaj neticesinde petrol bulunmuştur.
Amerikalı Petrol Şirketi Retog’un 1992 yılında yayınladığı raporda, yer alan bir bölümde ilginç açıklamalara yer verilmiştir. Daha önceleri Ortadoğu’nun güney bölgelerinin petrol bakımından zengin olduğu görüşleri üzerine durulmakta idi. Ancak Retog’un raporunda Ortadoğu’nun, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi toprakları da dahil olmak üzere, kuzey bölgelerinin petrol bakımından zengin olduğu belirtilmiştir. 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra bir ABD petrol şirketi, Silopi’de 197 bin metrekare bir alanda petrol arama izni almıştır.
Batı, petrol savaşını sürdürmektedir. Bugün Irak ve Türkiye toprakları üzerinde Kürt ve Ermeni devleti kurma çabaları gündem konusudur. Batı bu sinsi plânını arada bir açığa vurmaktadır. Bu sinsi plânlar Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nin bölünerek, yeni bir sömürge devletin; Kuzey Irak ile Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alarak, kurulacağı şeklinde, Batıda tezgâhlar hazırlanmaktadır. Bu bölgede oluşturulması düşünülen yeni devletlerin gizli haritaları bile zaman zaman Batı basınında yer alarak, duyurulmaktadır.
ABD ve Batılı ülkeler, Ortadoğu’da ve Türkiye üzerinde çok sinsi plânlar yürütmektedirler. Batının İslâm Dünyası’nda yürüttüğü petrol savaşı çok kanlıdır. Petrol savaşını sürdürenler; canidir, acımasızdır.
PETROL SAVAŞI SÜRÜYOR…
20. yüzyılın ikinci yarısında savaşların en önemlisi petrol oldu. Petrol bu özelliğini 21.yüzyılda da sürdürmektedir. Çünkü petrole bağımlı olan Batının, sahip olduğu petrol kaynakları tükenmiştir. Bu nedenle petrolcüler sömürü çarklarını sürdürebilmek için, daha çok ülkenin başını yakmaya karar vermişlerdir.
Petrolcüler, Ortadoğu’da bulunan Müslüman Ülkeleri’ni işgal için harekete geçmişlerdir. Önce Irak işgal edildi. Şimdi sırada İran ve Suriye var. Yarında bir başka Müslüman Ülkesi...
Müslümanlar, petrol sömürgecilerine karşı ciddi tedbirler almak zorundadırlar. Yoksa su gibi Müslüman kanı akacaktır. Petrolcüler, petrol peşindedir. Petrolcülerin eli silahlı ve kanlıdır. İngiliz Churchill’in 1936’da Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada; “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir” demiştir. Petrol savaşı sürüyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.