Onbir ayın sultanı
Daha dündü bir Ramazanı uğurlayışımız… Şimdi yine yürüyoruz onun aydınlık yolunda. Rabbim daha nicelerini idrak ve ihya etmeyi nasib eylesin bizlere!
Ayların Sultanı olarak bilinen Ramazan, Hak yolcusu olan kulu hedefine ulaştıran en güzel vasıtalardan birisidir. Bu yolculuk denizlerin enginliği, göklerin sonsuzluğunda devam ederken kula, bambaşka bir letafet ve doyumsuz bir haz verir. Bu letafet ve haz onda o kadar çok etkili olur ki, ondan ayrılışı büyük bir hüzün olarak yer eder kalbinde. Bütün bunlar Ramazan-ı Şerif'in, sonu bulunmaz bir esrar-ı İlâhîyi nasıl da sakladığını gösterir içinde. Bu esrar-ı İlâhiyi çözümleme gayretinde olan kul, binlerce bininden birini kavrarken, yeni binlerin karşısında tecelli ediverdiğine şahit olur.
Kulluk gayretinde olan insanı kemal derecesine çıkarırken, Cemâl-i İlahî arzusuyla yakan bu mübarek ayın kazancı o kadar çoktur ki, Habib-i Ekrem (s.a.v.)'in lisanından şöylece dökülür onun haberi bizlere:
“İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ,“Ama oruç başka. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır,”buyurmuştur. ”[1]
Yüce Allah (c.c.) ile kul arasında, böylesine bir hoşnutluk köprüsü kuran Ramazan'ın, büyük sermayesi nedir acaba? Onu bu denli kıymetli kılan manâ nedir ki? Bakınız bu hakikat şöyle dile getirilir Rabbimizin Kelâm-ı İlâhî'sinde:
"Doğrusu, Biz, Kuran'ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir."[2]
Evet, Kur'an'ın ifadesiyle "bin ay" gibi bir âb-ı hayat iksirini her gelişinde, isteyen her kula sunan Ramazan, aynı zamanda günahları yakıp kül etmekle de tanınan eşsiz bir simadır. Onun cömertliği öylesine engin bir hale ulaşır ki, içinde barındırdığı Kur'an âyetlerinin derûnî anlam ve eşsiz manâlarını birebir anlatmanın heyecanını yaşar adeta. Bunun içindir ki o, "binbir sırları" taşımakla görevli ilâhî bir vasıtadır. Bundandır ki ona "Kur'an Ayı" denmiştir.
Seksen üç yıl dört ay gibi uzunca bir ömrü Allah'a ibadetle geçirmenin büyük kazancını kula bir gecede sunan Ramazan, gerçekten de "Ayların Sultanı" şanını hak etmiş bir sürûr ayıdır.
Ramazan Orucu ve Fazileti
Taşıdığı Kur'an'ın kendisini böylesine aziz kıldığı Ramazan, yine O'nun hürmetine kendisine has kılınmış bir farziyyeti ile dikkatleri çeker üzerine:
"Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun."[3]
Yukarıda geçen hadis-i şerifte bire binlerin nasıl da verildiğine hatta "karşılığını Ben veririm" ifadesiyle bu mükâfatın sayılamayacağına şahitlik ettik. İşte kişinin Allah için nefsanî istek ve arzularına kilit vurarak böyle bir ibadete yönelişi, ne denli ulvî bir manâ olduğu anlaşılmaktadır.
Cennet yolculuğunda olan Ramazan efradının, yolun sonunda kendilerini bekleyen bir kapı vardır ki adına Reyyân denir. Efendiler Efendisi (s.a.v.) bu müjdeyi şöyle haber verirler bizlere:
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. (Onlar), oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez.”[4]
Evet, bu giriş ne güzel giriştir. Onun yolculuğunun güzelliği gibi. Onun yolcuları da bambaşka bir güzelliğe sahiptir.
İftarı esnasındaki sevinci hepimiz yaşarız. O ne güzeldir.
Aslında onun bu derûnî zevki, kişinin Rabbine kavuştuğu esnada ortaya çıkıyor ki bu, asla anlatılamaz. Onu ancak o ânı yaşayan insan bilir. Rabbimiz bizlere de yaşatsın. İşte bu mana da şöyle haber verilir:
"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, iftar ettiği zamanki sevinci; diğeri, Rabbine kavuştuğu andaki sevincidir. Hiç kuşkunuz olmasın ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”[5]
Demek ki onun bir de ağız kokusunun güzelliği var ki, Allah katında pek kıymetlidir.
O, perdedir kul ile günahlar arasında. Engel olur kötülüklere. Bir zırhtır düşmana karşı. Ne güzeldir o.
Mü'min ulvîleşir onunla. Arınır adeta ruh ve bedeniyle. Derûnî bir zevk ve neş'e âlemi yaşar. Anlatımı imkânsız bir manâya ulaşır. Sabır ve sükûnet bulur özünde. Öfkesini yutar. Bu zoru başarmak ne güzeldir. Bütün bu eşsiz hakikatler şöyle billûrlaşır Allah Rasûlü'nün (s.a.v.) lisanında:
“Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).”[6]
Oruç, ruh ve bedeni tamamlayan bir ibadettir. O sadece aç ve susuz kalmak, şehvetine mani olmak değildir. O, kişiye şahsiyet kazandırır. Ahlakını güzelleştirir. Toplumda saygınlığının artmasına vesile olur. Bilmeli ki insan, sadece bedenle tutulan oruç, oruç değildir.
“Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).”[7]
Ebu Ümâme (r.a.) anlatıyor: “Ey Allah'ın Rasûlü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın.”
“Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur.”[8]
Odur insanı bütün bu ve benzeri özelliklerinden dolayı cehennemden uzaklara taşıyan. Bunca ulvî manaları yaşatıp cennetlere yaklaştıran:
“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.”[9]
Mübarek Olsun Cennet Bayramımız
Oruç güzelliğine ulaşan mü'minlerin öylesine kazançları vardır ki onları özetlemek bile kolay değildir. Gerçekten ruh ve bedeniyle elde ettiği maddi ve manevi kazancını insan ancak yaşamakla bilir.
Nefis onunla dizginlenir. Yeme-içme konusu ve diğer meşru isteklerinde bile bir nevi disiplin elde eder.
Onunla insan yoksulların halini az da olsa hissediverir. Bunun içindir ki Ramazan günleri cömertliğin seller gibi aktığı büyük ırmaklara benzer. Akan gözyaşlarına durgunluk gelir. Yaralar sarılır, dualar alınır.
"Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzad" olan Ramazan günleri bütün bu iyilikleriyle, ibadetin zirveye ulaştığı günlerdir mü'minler için. Dolu dolu cemaatleriyle teravih namazları kılınır. Bütün bunların ve hele bir büyük ömrü dolduran Kadir Gecesinin bereketi mü'min için nasıl anlatılabilir ki! Bunu Kâinatın Efendisi'nden dinleyelim:
“Kadir gecesini, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümidiyle ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.”[10]
Evet. İftarlarında coştuğumuz, sahurlarında enginliğine ulaştığımız, manevi zevkleriyle adeta yoğrulduğumuz Ramazanlarımız ne güzeldir bizim. Onun engin deryalarında yelken açarak yolculuk yapmamızı, ufukta beliren ihtişamlı saraylarımıza ulaşmamızı Yüce Rabbimiz bütün Ümmet-i Muhammed'e lûtfetsin.
Mübarek olsun sonunda ulaşacağımız cennetimiz!
Tebriklerle beliren Cennet Bayramımız…
[1]Müslim, sıyam 164.
[2]97 Kadir 1-4.
[3]2 Bakara 185.
[4]Buhârî,savm 4;Müslim,sıyâm166.
[5]Müslim, sıyam 164.
[6]Buhari, savm 2, 9, Libas 78; Müslim, sıyâm 164.
[7]Buhari, savm 2, 9, Libas 78; Müslim, sıyâm 164.
[8]Nesâî, sıyam 43; Nesâî, sıyam 43.
[9]Buhârî, cihâd 36; Müslim, sıyâm 167-168. Ayrıca bkz. Tirmizî, fezâilü'l-cihâd 3; Nesâî, sıyâm 44,45; İbni Mâce, sıyâm 34, fiten 13.
[10]Buharî, terâvih 1, Müslim, müsâfirîn 174; Ebû Dâvud, Salât 318; Tirmizî, savm 83.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.