Adnan Özkafa

Adnan Özkafa

Nerede bu Milli Görüş tabanı?

Nerede bu Milli Görüş tabanı?

Türkiye’de merhum Erbakan Hoca’nın başlattığı Milli Görüş hareketi bağımsız adaylık ve ardından Milli Nizam Partisi ile siyasete merhaba demiş ve 40 yılı aşkın sürede 5 ayrı parti ile kah meclise girmiş, kah meclis dışında kalmış, bazen barajlara takılmış, bazen 1. parti olarak bugünlere gelmiştir.

Aldığı oy oranı itibariyle yıllara göre, Türkiye’nin tuhaf siyasi konjoktüründen dolayı inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir.

5 Milli Görüş partisinden (MNP-MSP-RP-FP-SP) ayrı olarak piyasaya çıkan bazıları, kendi ifadeleri ile “Biz gömleği çıkarttık” diyerek meydana çıktılarsa, elbette onları bu kategoriden ayrı değerlendirmek gerekiyor.

Şu anda bu çizginin son temsilcisi olan Saadet Partisi’nin son birkaç seçimde aldığı oy oranı veya önümüzdeki seçimde alması beklenen/tahmin edilen oy oranı Milli Görüş tabanını gerçekçi olarak tam yansıtan bir oran değildir.

Yani Türkiye’de Milli Görüşe gönül verenlerin sayısı Saadet Partisi’nin aldığı oylardan çok daha fazladır.

Aslına bakarsak Rahmetli Erbakan Hoca’nın dediği gibi Sultan Alpaslan’dan, Sultan Fatih’ten bu tarafa bu milletin yüzde yüzü Milli Görüşçüdür ya da öyle olması gerekir.

Ama bunu engelleyen iç-dış, siyasi, sosyal… pek çok faktörler vardır ve milletin yüzde yüzü her zaman Milli Görüşçü olamıyor.

Peki mevcut realiteye bakarak konuşmamız gerekirse, bu ülkede Milli Görüş tabanı ne kadardır?

Şu bir gerçek ki en az yüzde 15-20-25 puandan başlayıp önü açık olmak üzere daha da yükselebilecek güçlü bir Milli Görüş tabanı her zaman vardır.

Öyleyse nerede bu Milli Görüş tabanı?

 Veya bu oylar neden Milli Görüş’ün şu andaki tek partisi olan Saadet’te değil de başka yerlerde?

Milli Görüşe gönül verenler niçin başka yerlerde gönül eğliyor?

Ortada büyük bir Milli Görüşçü kitle var, bir de Milli Görüşün temsilcisiyim diyen parti var ama bu kitle seçimlerde bu partinin sandığında gözükmüyorsa oturup bu işe ciddi ciddi bir kafa yormak lazım.

Tezgahlarda altın, kristal, billur, teneke, bakır, alüminyumdan… çeşitli vazolar var. Aynı şartlarda, aynı fiyatla satışa sunuluyor. 70 küsur milyon ahali altın dururken bakıra, kristal dururken tenekeye hücum ediyorsa bu işte bir bit yeniği, bir sorun var demektir.

Bir yerlerde bir sorun var ama ısrarla sorun yokmuş gibi davranmak, zaman kaybı ve kendi kendini aldatmaktan başka bir netice vermiyor.

Klişeleşmiş, sloganlaşmış, beylik lafları bırakıp bu işe acilen bir neşter vurmak gerekiyor. Kimsenin “Dediğim dedik, çaldığım düdük” demeye hakkı yoktur.

Siyaset zamana, zemine, şartlara göre formül üretmeyi gerektirir. Aksi halde tutunamazsınız.

"Temel inanç ve çizgilerden sapmamak şartıyla" ciddi ve kapsamlı bir AR-GE çalışması yapılarak usül, yöntem, şekil, çalışma sistemi, toplantı felsefesi, vizyon, teşkilat şeması… yani her şey A'dan Z'ye baştan aşağı gözden geçirilmeli ve taban “Hah şöyle” demelidir.

Unutmayalım ki “Vusülsüzlük usulsüzlüktendir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Özkafa Arşivi