Mutluluğu Yakalamak (2)
Yuvamız yazı serisi
Bir ailenin mutluluğu yakalaması, onun eşler ve çocuklar arasında olduğunu bilmesiyle başlar. Bir düşünürün; “Mutluluk ağacını kendi bahçende ara, başkasının bahçesinde değil” şeklindeki ifadesi ne kadar doğrudur.
DİNİ SAMİMİ OLARAK YAŞAYIN
Erkek, cami ve cemaatte, ilmî toplantı ve sohbetlerde öğrendiklerini ailesiyle paylaşmalıdır. Aynısı kadın için de geçerlidir. Yüce Allah, “Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennemden koruyun” (66/6) buyururken, öncelikle bilgilendirme yöntemini işletilmelidir.
Kişi, çoluk çocuğunu sağlam bir inançla donatmaya, onları her türlü zararlı bilgi ve telkinlerden korumaya çalışmalıdır. Bunu da tatlılıkla yapmalıdır.
Söylediği her şeyi eşine mutlaka kabul ettirme yoluna gidilmemeli, bazı şeyleri zamana bırakabilmelidir. Çoğunda da yaşayarak örnek olmalıdır. Hanımının bilgisine de saygı duymalı, dinleme nezaketini göstermelidir. Erkek, hanımına lüzumlu bilgiler öğretmez, öğrenme ortamını hazırlamaz veya gidip öğrenmesine izin vermezse günahkâr olur. Kadının bilgisizlikten dolayı yapacağı yanlışlıkların sorumluluğuna ortak olur. Dolayısıyla, faydalı ve nezih ortamlardaki ilim meclislerine gitmesine engel olmamalı, hatta teşvik etmelidir.
PROBLEM DEĞİL “ÇÖZMEK” ÖNEMLİ
Aile mutluluğun, evde hiçbir problemle karşılaşmamana değil, problemlerin üstesinden gelebilmene, onları çıktığı noktayla sınırlı tutmana, eşinle olan ilişkilerini olumsuz etkilemesine fırsat vermemene bağlıdır.
Problemden kaçmak, çözemeyince de evi terk etmek çözüm değildir. En iyisi karşınıza problem olarak çıkan konuyu sakin kafayla düşünüp, çözümüne hemen başlamaktır.
Bir tartışma esnasında eşinin güzel yönlerini ve iyiliklerini de hatırlamaya çalışmak, beğenmediğin yönlerini öne çıkarmaktan çok iyidir. Ailevî tartışmalarda, yaralayıcı sözler sarf etmekten sakın, yoksa küçük bir mesele yüzünden onun sevgi ve ilgisini tümden kaybedebilirsin. Zira “Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez” demiş atalarımız.
Onurum - gururum türü kelimeler, şeytanın aralarını bozmak istediği eşler arasında sıkça tuzak olarak kullandığı sözlerdir” Bir tartışma esnasında şeytan bunları bahane ederek taraflara hatalarını güzel göstererek, barışma kapısını kapatmaya çalışır.
TARTIŞMANIN DA BİR ADABI VAR
Çocukları veya yakın akrabaları yanında bile olsa kişi eşiyle tartışmaya girmemelidir. Çözecekleri bir mesele varsa baş başa kaldıklarında çözmeye çalışmalıdırlar. Eşini kendine en yakın dost ve arkadaş kabul etmeli (ki öyledir, ondan daha yakını yoktur) onun varsa bazı hata ve noksanlıklarını en uygun ve inandırıcı bir metotla düzeltmelidir.
Ciddi bir anlaşmazlığa düşüp bunu kendi başlarına halledemedikleri zaman, Allah’ın şu tavsiyesini uymalıdırlar: “Eğer karı kocanın birbirinden ayrılacaklarından endişe ederseniz, o vakit kendilerine erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf işi düzeltmek isterlerse, Allah onları uyuşmaya muvaffak eder” (Nisa, 35)
Özellikle çocukların yanında eşinle tartışmaktan veya sesini yükseltmekten sakınılmalıdır. Çünkü çocuklar, öncelikle ebeveynlerini örnek alarak ve taklit ederek öğrenirler. Bu tür problemler ve çözüm yolu çocuğun zihninde yer edecek ve ileride üzerinde olumsuz etkisini gösterecektir.
Hanım, eşinin, bağlanılmaya lâyık ideal bir kişilik olduğunu, kendisiyle iftihar ettiğini ona hissettirmelidir. Akıllı hanım, gerek kendinin gerekse çocuklarının ihtiyaç ve isteklerini sunmak ve eşinde düzeltmesini istediği bir davranışı düzelttirmek için en uygun vakti kollar.
Bir demet çiçek, bir küçük hediye eşler arasındaki problemleri daha başlamadan bitirir. Hediyeleşin ki birbirinize sevginiz artsın ve bu sizin mutluluk ve sevinci yakalamada önemli bir âdetiniz olsun. Eğer bunu yapamıyorsanız bir tebessüm ve/veya bir iltifatın da ona yakın ortamı doğuracağını bil.
EVDE BİR KÖŞEYE ÇEKİLME
Evde bir köşeye çekilip tek başına oturmayı âdet haline getirmemeli, mümkün mertebe insanın eşiyle ve çocukları ile ilgilenmesi ve onlara değer verdiğini göstermesi gerekir.
Çalışan bir kadın, birinci sorumluluk alanının kendi evi olduğunu unutmamalıdır. Evinin işleriyle, işyerinin işlerini birbirinden ayrı tutmasını bilmelidir.
Eşinin akrabaları ziyarete geldiklerinde hoşnutsuzluk göstermemeli. Aksine, onları güzel bir şekilde karşılayıp ağırlamada örnek bir tutum sergilemeli. Özellikle kaynanaya hürmet etmeli, ona ailenin geleneklerine göre en güzel şekilde hitap edilmelidir. Onunla tartışmaya girilmemelidir. Sen ileride gelininin sana nasıl davranmasını istiyorsan öyle davranmalısın.
Hazret-i Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), komşu hakkı üzerinde çok durmuştur. Komşuya iyilik etmek, sevinç ve tasalarına ortak olmak, onların ihtiyaçlarını gidermek ve yardımı esirgememek dinimizin emridir.
SIRLARINI ORTAYA DÖKME
Ahiret işlerinde de eşler birbirine yardımcı olmalı. Dünya kadar ahireti de arzulamalı ve önem vermeli. Savurganlık aile mutluluğunu bozar. Allah’ın nimetini yok eder. Allah savurganları sevmez. Tutumlu ol ki, yokluk çekmeyesin.
İyi niyet ve hayırhahlık bahanesiyle de olsa, arkadaşlarının senin özel hayatına karışmasına izin verme. Evinin sırlarını ne bir dostuna, ne de bir yakınına anlat. Unutma ki, “Açma sırrın dostuna. Dostunun da dostu var oda açar dostuna…”
FEDAKÂRLIKTAN KAÇINMA
Sürekli görüş ayrılığı, zamanla gönül ayrılığını da doğurur. Bazen, ikna olmasan da eşinin görüşüne katıl. Yeter ki, yapılan iş Allah’a isyan sayılan bir şey olmasın.
Evde eşinin ihtiyaç duyduğu sükûneti sağlamak için çocukları zihin geliştirici oyuncaklarla oynamalarını sağla. Çocuklar Allah’ın büyük nimetidir. Onları ihmal ederek, iyi terbiye etmeyerek veya başka herhangi bir işi daha önemli sayarak bu nimeti azap vesilesine çevirme. Çocuk bakımı ve terbiyesiyle ilgili sağlıklı bilgiler edinmeli ki, her aşamada onlara nasıl davranılacağı bilinsin. Böylece çocuklar ruhen ve bedenen sağlıklı yetişsin, kendileri, aileniz ve toplum kuvvetli olsun.
Gelecek yazı: MUTLULUK VE SİYASET (2)
DİNİ SAMİMİ OLARAK YAŞAYIN
Erkek, cami ve cemaatte, ilmî toplantı ve sohbetlerde öğrendiklerini ailesiyle paylaşmalıdır. Aynısı kadın için de geçerlidir. Yüce Allah, “Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennemden koruyun” (66/6) buyururken, öncelikle bilgilendirme yöntemini işletilmelidir.
Kişi, çoluk çocuğunu sağlam bir inançla donatmaya, onları her türlü zararlı bilgi ve telkinlerden korumaya çalışmalıdır. Bunu da tatlılıkla yapmalıdır.
Söylediği her şeyi eşine mutlaka kabul ettirme yoluna gidilmemeli, bazı şeyleri zamana bırakabilmelidir. Çoğunda da yaşayarak örnek olmalıdır. Hanımının bilgisine de saygı duymalı, dinleme nezaketini göstermelidir. Erkek, hanımına lüzumlu bilgiler öğretmez, öğrenme ortamını hazırlamaz veya gidip öğrenmesine izin vermezse günahkâr olur. Kadının bilgisizlikten dolayı yapacağı yanlışlıkların sorumluluğuna ortak olur. Dolayısıyla, faydalı ve nezih ortamlardaki ilim meclislerine gitmesine engel olmamalı, hatta teşvik etmelidir.
PROBLEM DEĞİL “ÇÖZMEK” ÖNEMLİ
Aile mutluluğun, evde hiçbir problemle karşılaşmamana değil, problemlerin üstesinden gelebilmene, onları çıktığı noktayla sınırlı tutmana, eşinle olan ilişkilerini olumsuz etkilemesine fırsat vermemene bağlıdır.
Problemden kaçmak, çözemeyince de evi terk etmek çözüm değildir. En iyisi karşınıza problem olarak çıkan konuyu sakin kafayla düşünüp, çözümüne hemen başlamaktır.
Bir tartışma esnasında eşinin güzel yönlerini ve iyiliklerini de hatırlamaya çalışmak, beğenmediğin yönlerini öne çıkarmaktan çok iyidir. Ailevî tartışmalarda, yaralayıcı sözler sarf etmekten sakın, yoksa küçük bir mesele yüzünden onun sevgi ve ilgisini tümden kaybedebilirsin. Zira “Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez” demiş atalarımız.
Onurum - gururum türü kelimeler, şeytanın aralarını bozmak istediği eşler arasında sıkça tuzak olarak kullandığı sözlerdir” Bir tartışma esnasında şeytan bunları bahane ederek taraflara hatalarını güzel göstererek, barışma kapısını kapatmaya çalışır.
TARTIŞMANIN DA BİR ADABI VAR
Çocukları veya yakın akrabaları yanında bile olsa kişi eşiyle tartışmaya girmemelidir. Çözecekleri bir mesele varsa baş başa kaldıklarında çözmeye çalışmalıdırlar. Eşini kendine en yakın dost ve arkadaş kabul etmeli (ki öyledir, ondan daha yakını yoktur) onun varsa bazı hata ve noksanlıklarını en uygun ve inandırıcı bir metotla düzeltmelidir.
Ciddi bir anlaşmazlığa düşüp bunu kendi başlarına halledemedikleri zaman, Allah’ın şu tavsiyesini uymalıdırlar: “Eğer karı kocanın birbirinden ayrılacaklarından endişe ederseniz, o vakit kendilerine erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf işi düzeltmek isterlerse, Allah onları uyuşmaya muvaffak eder” (Nisa, 35)
Özellikle çocukların yanında eşinle tartışmaktan veya sesini yükseltmekten sakınılmalıdır. Çünkü çocuklar, öncelikle ebeveynlerini örnek alarak ve taklit ederek öğrenirler. Bu tür problemler ve çözüm yolu çocuğun zihninde yer edecek ve ileride üzerinde olumsuz etkisini gösterecektir.
Hanım, eşinin, bağlanılmaya lâyık ideal bir kişilik olduğunu, kendisiyle iftihar ettiğini ona hissettirmelidir. Akıllı hanım, gerek kendinin gerekse çocuklarının ihtiyaç ve isteklerini sunmak ve eşinde düzeltmesini istediği bir davranışı düzelttirmek için en uygun vakti kollar.
Bir demet çiçek, bir küçük hediye eşler arasındaki problemleri daha başlamadan bitirir. Hediyeleşin ki birbirinize sevginiz artsın ve bu sizin mutluluk ve sevinci yakalamada önemli bir âdetiniz olsun. Eğer bunu yapamıyorsanız bir tebessüm ve/veya bir iltifatın da ona yakın ortamı doğuracağını bil.
EVDE BİR KÖŞEYE ÇEKİLME
Evde bir köşeye çekilip tek başına oturmayı âdet haline getirmemeli, mümkün mertebe insanın eşiyle ve çocukları ile ilgilenmesi ve onlara değer verdiğini göstermesi gerekir.
Çalışan bir kadın, birinci sorumluluk alanının kendi evi olduğunu unutmamalıdır. Evinin işleriyle, işyerinin işlerini birbirinden ayrı tutmasını bilmelidir.
Eşinin akrabaları ziyarete geldiklerinde hoşnutsuzluk göstermemeli. Aksine, onları güzel bir şekilde karşılayıp ağırlamada örnek bir tutum sergilemeli. Özellikle kaynanaya hürmet etmeli, ona ailenin geleneklerine göre en güzel şekilde hitap edilmelidir. Onunla tartışmaya girilmemelidir. Sen ileride gelininin sana nasıl davranmasını istiyorsan öyle davranmalısın.
Hazret-i Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), komşu hakkı üzerinde çok durmuştur. Komşuya iyilik etmek, sevinç ve tasalarına ortak olmak, onların ihtiyaçlarını gidermek ve yardımı esirgememek dinimizin emridir.
SIRLARINI ORTAYA DÖKME
Ahiret işlerinde de eşler birbirine yardımcı olmalı. Dünya kadar ahireti de arzulamalı ve önem vermeli. Savurganlık aile mutluluğunu bozar. Allah’ın nimetini yok eder. Allah savurganları sevmez. Tutumlu ol ki, yokluk çekmeyesin.
İyi niyet ve hayırhahlık bahanesiyle de olsa, arkadaşlarının senin özel hayatına karışmasına izin verme. Evinin sırlarını ne bir dostuna, ne de bir yakınına anlat. Unutma ki, “Açma sırrın dostuna. Dostunun da dostu var oda açar dostuna…”
FEDAKÂRLIKTAN KAÇINMA
Sürekli görüş ayrılığı, zamanla gönül ayrılığını da doğurur. Bazen, ikna olmasan da eşinin görüşüne katıl. Yeter ki, yapılan iş Allah’a isyan sayılan bir şey olmasın.
Evde eşinin ihtiyaç duyduğu sükûneti sağlamak için çocukları zihin geliştirici oyuncaklarla oynamalarını sağla. Çocuklar Allah’ın büyük nimetidir. Onları ihmal ederek, iyi terbiye etmeyerek veya başka herhangi bir işi daha önemli sayarak bu nimeti azap vesilesine çevirme. Çocuk bakımı ve terbiyesiyle ilgili sağlıklı bilgiler edinmeli ki, her aşamada onlara nasıl davranılacağı bilinsin. Böylece çocuklar ruhen ve bedenen sağlıklı yetişsin, kendileri, aileniz ve toplum kuvvetli olsun.
Gelecek yazı: MUTLULUK VE SİYASET (2)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.