Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Müslüman ve güçlü toplum

Müslüman ve güçlü toplum

Gençlik inceleme yazı serisi

 

Tarihin hangi kesitini alırsanız alın, dünyada yaşayan insanların fert, toplum ve sistem olarak üç boyutu bulunmakta, ayrıca iç ve dış âlem olarak tasnife tabi tutulmaktadır. Bundan önce ki yazılarımızda İslam’ın ferde ve topluma ait bazı emirleri görmüştük. Şimdi de İslam’ın toplumda oluşturmak istediği yapı ile o insanlığın eriştiği yüksek dereceleri görelim.

Hemen ifade etmem gerekir ki İslam’a inanmış onu kendine din yapmış insanları İslam, “…birbirlerinin kardeşi” olarak ilan etmektedir. Ayette; “Müminler birbirlerinin kardeşleridir” buyurarak bu emrini sağlamlaştırmaktadır. Saf suresindeki bir ayette ise; “…Bünyan-ı mersus” olarak ele aldığı Müslümanları sanki “bir duvarın taşları gibi birbirlerine sımsıkı bağlı olmaları…” gerektiğini vurgulamaktadır.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v); “Müminler bir vücudun uzuvları (organları) gibidirler. Hangisi bir acı duysa diğer organlar da bunu hissederler – İman etmedikçe Cennet giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek) iman etmiş olmazsınız – Müminler birbirlerine üç günden fazla dargın durmazlar – Müminin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir – Kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe, bir mümin iman etmiş olamaz” gibi ve benzeri Hadis-i şeriflerinde, sosyal yapıda yer alan Müslümanlarda olması gereken özellikleri açıklamaktadır.

İSLAM IRKÇILIĞI YASAKLIYOR

Toplumun parçalara bölen, insanları renklerine, kafatasına göre tasnif eden veya tuttuğu takıma göre insanları değerlendirerek karşısında ki insanları sanki bir düşman gibi algılayan ve böylece toplum yapısını zayıflatan “Irkçılık hastalığını” da İslam’da yasaktır.

İslam; “Biz insanları bir erkek ve kadından yarattık. Sonra onları kabile kabile ayırdık ki bunlar birleriyle tanışıp kaynaşsınlar” hükmünü koymaktadır.

Peygamberimiz ise “İslam’da Arap’ın Acem’e (Arap olmayanlara) Acem’in de Arap’a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır (her işinde Allah’ın rızasını öne almak)” buyurarak derinin renklerine göre insanların ayrılamayacağını beyan etmiştir.

Asr-ı saadette bunun bizzat örneğini de koyan Peygamberimiz, bir taraftan Arap Hazreti Ebu Bekir’e, bir taraftan Habeşli bir siyahî köle olan Bilal-i Habeşi’ye ve diğer taraftan Farslı (İranlı) Selman-i Farisi’ye aynı derecede iltifat etmişler ve kıyamete kadar gelecek Müslümanlara da örnek olmuşlardır.

Bu gün bu uygulamayı, Hicaz’a hacca giden dünya Müslümanları Kâbe’nin huzurunda yaşamakta, beyazıyla, siyahıyla, zencisiyle, kırmızı derilisiyle aynı safta aynı elbiseler içinde birbirleriyle kardeşliklerinin hazzını yaşamaktadırlar.

Meşhur Amerikalı zenci lider Malkom X, önceleri beyaz ırka karşı büyük bir düşmanlık beslerken, bir vesile Müslüman oluyor ve hacca gidiyor. Orada gördüğü manzara kendisini hayretler içerisinde bırakıyor. Zira orada ki beyaz Müslümanlardan hiç birini yine orada bulunan zencilere karşı düşmanca bir tavır ve hareket içinde görmüyor. Ve anlıyor ki “Bu beyazlar farklı, Amerika da yaşayan beyazlar ise yine farklı insanlarmış

BİR VE BERABER OLMAK ESASTIR

Irkı, dili, rengi ne olursa olsun bütün Müslümanları birbirine kardeş ilan eden İslam, bunların dağınık olmalarına izin vermemiş, mutlaka toplu olmalarını istemiştir. Bu konu da Kur’an-ı Kerim; “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Ayrılıp tefrikaya düşmeyin” buyurmuştur.

Ayette, “Allahın ipi…” olarak tarif edilen Kur’anı kerimdir. “…sarılın…” ifadesi ise Kur’an da bildirilen emir ve yasaklara uyun demektir. Hemen sonra gelen ifade de ise “Ayrılıp tefrikaya düşmeyin” yasağı Müslümanların bir vücut ve bir kalp olmalarına işaret etmekte her hangi bir şekilde birbirleriyle çekişmeye düşmemeleri istenmektedir.

Yukarıda verilen ayette Allahın ipine sarılmak böylece İslam’a inanan insanların bir bütün olmaları emredilirken, ayrılıp tefrikaya düşmeleri ise yasaklanmış bulunmaktadır.

Bu gün adı Müslüman olduğu halde İslam’ın toplumun oluşmasında ortaya koyduğu bu ana hükümlere uymayarak “ayrışanlar ve tefrikaya düşenler” yine bir takım adı Müslüman kişiler tarafından büyük destek görmekte böylece bu tip ayrışmacı insanlara ve dolayısıyla inançlarından pirim vermektedirler.

Başka bir ayette; “Allah’a, Resulüne ve sizden olan Emir sahiplerine itaat edin” emriyle de Müslümanların nasıl birlikte olacaklarının tarifi yapılmaktadır. Müslümanlar, tek olan Allah’a ve onun Resulüne itaat ederlerken kendi dönemlerinde ki Emir sahiplerine (başkan, lider, reis, kumandan v.b) itaat etmeleri onların birlik içinde olmalarını sağlayacaktır.

Allah’a ve Resulüne itaat ise ancak “…sizden olan…” Emir sahiplerine itaatle mümkündür. Emirin, Min küm (sizden olan) tarifine uyanı, onun İslam Birliğini ve Adil düzeni kurma azminde olması ile mümkündür. Sadece “Ben Müslüman’ım…” demek burada yetmemektedir.

ASKER MİLLET OLMAK

Bir başka Hadis-i Şeriflerinde Peygamberimiz fertten topluma geçişi şu şekilde açıklamakta ve kesinlikle dağınıklığa izin vermemektedir. “Üç kişi yola çıkarsa biri İmam (baş) olsun” Bir başka rivayette ise “İki kişi yola çıkarsa biri imam olsun” buyurmaktadır.

Bu yol bildiğimiz seyahat olabildiği gibi her hangi bir iş yapmak için bir arada bulunmak da olabilir. İkincisi de “İmamın imamlığı, ona tabi olanın bağlılığı ile mümkündür.” Bağlı olan kişi bağlılığını keserse, imamın da imamlığının geçerliliği kalamaz. Bu hal toplumun dağınıklığı ve ihtilaflara düşmesine sebep olur.

Atasözü olarak dilimizde dolaşan ve bizim iftiharla kullandığımız bir söz vardır. Bize; “Asker millet” denmektedir.

İşte bu söz, toplum yapımızın yukarıda ki ayet ve hadislerde belirtilen şekilde olmasındandır. Eğer bu ölçülere uyulmazsa o zaman bu sözün bir anlamı kalmaz ve bizler o özelliği kaybederek “Askere giden millet” olmuş, oluruz. Her halde bu iki söz arasında anlam bakımından çok büyük bir farkın mevcut olduğu aşikârdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi