Mehmet Akif’i örnek almalıyız

Mehmet Akif’i örnek almalıyız

Kutuplaşan ve birbirine düşman gözü ile bakmaya başlayan topluma Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’u örnek gösteren Prof. Dr. Caner Arabacı, araştıran ve erişen bir neslin, çamur içinde ortaya çıkan elmas olduğunu söyledi

Bir duruş ve karakter sorunu ile karşı karşıya olan Türkiye toplumunda, yaşanan bu sorunun tarihte nasıl vücut bulduğunu Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı ile konuştuk. Arabacı, Türkiye’nin ihtiyacının Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un duruşu olduğunu ve taviz verilmeyen karakter abideliğini anlattı. Mehmet Akif Ersoy’un en keskin ve net beliren özelliğinin düşündüğü gibi yaşaması ya da yaşadığı gibi düşünmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Caner Arabacı, ‘sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek’ sözleri ile Akif’in, şiirine de yansıyan doğruluğu öne çıkartan bir anlayışa sahip olduğunu belirterek, “Mehmet Akif’te karakter düzgünlüğü ve dürüstlük, şiirinde, konuşmasında, dostluğu ve arkadaşlığında da her yönü ile ortaya çıkıyor. Düşmanını veya sevmediğin birine dürüst davranmak, bu özellik 2. Meşrutiyet günlerinde de ortaya çıkıyor. Şiirinin doğru olması ve odun gibi olması, sanat ve inceliği düşük olsun ama doğru olsun düşüncesi hâkim” diye konuştu.

MEHMET AKİF, BUGÜN YAŞASA NE YAPARDI?

Milli şairin yaşadığı dönemde doğruları ifade edebilmenin daha kolay olup olmadığı hususunda da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Arabacı, şunları kaydetti; “Mehmet Akif’in yaşadığı özellikle meşrutiyet dönemi, İlk, orta, üniversite tahsili ve ilk memuriyet dönemi tümüyle Abdülhamit devrinde geçmiştir. Abdülhamit ve meşrutiyet dönemi, sosyal tarihimiz açıdan bu dönem görülmemiş düzeyde fitne ve fesadın olduğu bir dönemdir. Yani propaganda, fitne, fesat, partizanlık, particilik, taraf tutma gibi yönlerden baktığımızda önceki tarihimizde hemen hemen görülmemiş düzeydedir. Hatta o sosyal ifsat dönemi balkan harbi gibi bir felaketi getirmiştir. Koca Osmanlı Devleti, dünkü vilayetlere, küçük küçük devletlere 15 gün gibi bir süreçte, savaşmadan yenilmiş ve bozgun yaşamıştır. Ordu savaşmamış, toplum birbirine düşmüş, siyaset meydanı arena gibi, rakiplerin birbirini yok etmeye çalıştığı bir arenaya dönüşmüştür.”

“KORUDU VE SATMADI”

Dönemsel değişimlerin yaşandığını belirten Konya NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “İrade ortaya koyan, yanlış gören, dürüst olmak isteyen, her dönem vardır. Şartları farklıdır ama şuna kanaat olarak emin olabiliriz; Akif, bugünde yaşasa öyle olurdu. Dürüstlük ana karakteri olduğu için, doğru bildiği ve gördüğünü yaşamaya gayret ederdi, ondan menfaat, makam ve mevki elde etmek üzere taviz vermezdi. Mehmet Akif’in en ana özelliği, bir karakter abidesi olabilmesidir. 2. Meşrutiyet ortamında, mandacılığın, bozgunluğun, bir yabancı devlete bağlanarak hayatta kalma düşüncesinin en uçta olduğu devirde, karakterini korudu ve satmadı” diye konuştu.

Toplumun genel tavrının fertleri yönlendirdiğini belirten Prof. Dr. Arabacı, “Genellik dürüstlük, yardımseverlik, mertlik, doğruluk bu yönde ise yetişenlerde bu meyilde yönelir. Ama fert, belli bir yaşa gelip irade ortaya koyacaksa, kendi ile karakteri ile ilgili topluma rağmen seçimde bulunabilir. Şahsiyet abidesi olacak tiplerin toplum tarafından yönlendirilmeyi beklemesi doğru değildir. Mesela Akif, çamur içinde ortaya çıkmış elmas gibidir. Bu tavrını hiçbir dönemde bozmamıştır. Yanıldığı yerler olmuştur, onlarda da daha sonra dönüşler yapabilmiştir” dedi.

“ KURU FASÜLYE YEDİKTEN SONRA HAPİSTEN KORKMAM”

Mehmet Akif’in en çok dikkat çeken yönünün siyasi tavrı olduğunu belirten Prof. Dr. Caner Arabacı, tarihte yaşanmış ilginç bir hadiseyi şöyle paylaştı; “Şairliğini eleştirebilmek için onun kadar güçlü olmak gerekir, bizim boyumuzu aşar. Şairliğine, duruşuna bir şey diyemeyiz ama siyasi anlamda eleştirebileceğimiz yönleri var. Mesela, İttihad Terakki’ye girmese olur muydu, olabilirdi. 1908’e kadar girmemişti zaten. Akif, başyazar olduğu halde parti yönetiminin eli ile defalarca yayın organı kapatılır. Zaman zamanda tehditler alır, İttihat Terakki’ye yakın olduğu halde. Sebilürreşad’ın yönetim yerinde otururken, dışarıdan biri gelir ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın selamını söyler, nazırın selamı emir gibi algılanmalıdır ve Akif anlar tabii, dediği yapılmazsa oradan bir şey çıkar, ‘Nazır’ın selamı var, yayınla ilgili işte şöyle yapsanız’ gibi bir teklif ifade edilir, Akif, yerinden kalkmadan, ‘Nazırına selam söyle, ben yere oturup kuru fasulye kaşıkladıktan sonra hapisten korkmam’ der, tam Akif’e yakışan bir tavır. Kendi partisi ama yanlışlar gördüğünde yazabilen ve duruşunu savunabilen biri. Duruşunu değiştirmeyen birisi.”

ARAŞTIRAN VE ERİŞEN BİR NESİL

Gençliğim, en çok tanıdığı ve bildiği şöhret sahiplerini örnek aldığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Arabacı, “Gençliğin okuma oranı yüksek olsa, tarihi şahsiyetleri kendine model alabilir. Şuan, okuyarak model alacak bir seviyede görünmüyor. Okumadan duyduğu ile yetişen bir kitle sığ kalır. Yüksek modelleri, örnekleri alamaz. Fatih’i düşünün kendinden bin yıl önceki Büyük İskender’e dair kitaplar başucunda ve tarihi okuyor. Gençlerimiz, birilerinin kendisine sunduğunu alma değil de geçmiş başarılı isimleri alması lazım. Bilinçlendirme ve okumaya yönlendirme anlamında eğitim sisteminin büyük kusurları var. Popüler değil, araştıran ve erişebilen bir nesli yetiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

İBRAHİM BÜYÜKEKEN

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.