Yabancı gezginler Konya’da köy odalarına hayran kaldı
Kültürümüzün önemli bir parçası olan köy odaları günümüzde her ne kadar unutulmaya ve yok olmaya yüz tutsa da tarihte önemli bir yere sahip. Orta Anadolu’nun neredeyse her bölgesinde bulunan köy odaları, özellikle Konya’nın ova köylerinde oldukça yaygın. Konya’nın Çumra, Karapınar, Altınekin gibi ilçelere bağlı köylerde ve Karaman’ın Türkmen köylerinde hala varlığını sürdüren köy odaları geçmişte yolcuların misafir edilip, yeme içme, barınma gibi her türlü ihtiyaçların karşılandığı ayrıca köy halkının dini bayramlar, düğün, cenaze gibi özel toplantılar ve eğlence amacıyla bir araya geldiği yapılar olarak kayıtlara geçti. Köy odaları tarih boyunca Türklerin misafirhaneleri olduğu gibi önemli karargah merkezi de olarak da hizmet verdi.
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ÖNEMLİ YERE SAHİP
Osmanlı zamanında ve daha sonradan ülkemize gelen yabancı gezginler köy odalarına hayran kaldı. Bu hayranlıklarını ve övgü dolu sözlerine kitaplarında ve anılarında da yer verdiler. Araştırmacı-Yazar Murat Yaylacı, ülkemizdeki gezginlerin köy odaları hakkındaki görüşlerini kaleme aldı. Köy odalarının genellikle tek göz oda ve mabeyinden oluştuğuna dikkat çeken Yaylacı, “Misafirlerin binek hayvanlarının barınacağı ahır ve samanlık gibi yapılar da odanın alt kısmında veya bağımsız bir bölümde bulunur. Türk kültüründe misafirperverlik önemli bir husustur. Misafire son derece önem verilmiştir. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun tanrı misafiri gözüyle bakılmıştır. Konya kırsalında özellikle ova köylerinde bulunan odaların girişleri genellikle sokak veya caddeye bakar, odanın duvarının dış cephesinde köşede üst kısmında basamak şeklinde kertikler bulunur bu, odanın herkese açık olduğunu işaret etmektedir. Köy odaları yerli ve yabancı birçok yolcunun misafir edildiği meskenlerdir. Büyük yerleşim yerlerinde hanlarda konaklayan yabancı gezginler, kırsalda misafirperver köylüler tarafından karşılanıp köy odalarında ağırlanmışlardır” dedi.
GÖRKEMLİ SOFRAYA ÜCRET ALINMADIĞI İÇİN ÇOK ŞANSLIYDIK
1835 yılında Halep’ten İstanbul’a doğru yolculuğunu kaleme aldığı, “Aleppo to Stamboul” isimli eserinde Rev. Vere Monro Konya Ovası’nın kırsalında mola vermek için uğradıkları İsmil’de karşılanma biçimlerini ve odada misafir edilişlerini şöyle anlatmıştır: “Saat 10.00’da İsmil’e ulaştık. Köye yaklaştığımızı ölüleri bile uyandıracak şevkle haber veren köpekler dışında hiçbir yaratık görünmüyordu. Belli bir süre sonra birisi evden çıktı, yanımıza gelerek bizi içeriye girmemiz için karşıladı. Atlarla onu takip ettik. Onların oturduğu evin yan tarafında bir odaya geçtik. Evin çirkin yapısını odanın temizliği telafi ediyordu. Zemin süpürüldü ve yere paspaslar serildi. Önümüze mükemmel bir kebap, pilav ve yoğurt konuldu. Yiyecekler belki bizimkinden azdı ama en iştahsız adamın bile iştahını açacak şekildeydi. Temiz bir tepside cilalanmış bardaklardaki içecekler yemeğe lezzet kattı. Bu görkemli sofraya hiçbir ücret alınmadığı için çok şanslıydık. Gün doğarken atlarımızı hazırladık, fakat ayrılmadan önce bizi kahvaltıya çağırdılar. Kremalı tatlı (kaymak) çok güzeldi. Ben daha önce böyle bir lezzet tatmadığımı söyledim.”
İNGİLİZ KADIN SEYYAHTAN ÖVGÜ
İngiliz kadın seyyahlardan Mary Esme Gwendoline de 1881 yılında eşi ve arkadaşları ile birlikte geldikleri İsmil’de konakladı. Mary Esme Gwendoline, hatıralarında köy odası ile ilgili şunları kaydetti: “Öğleye doğru İsmil’e ulaştık. Konuksever bir şekilde karşılanıp misafir odasına götürüldük. Atlarımız iyi bir ahıra bağlandı. Yaşlı bir Türk bizi iyi bir şekilde karşıladıktan sonra kahve hazırlamaya başladı. Bu sırada birkaç yaşlı Türk daha geldi ve bu yaşlı adamların saygı konusunda tuhaf bir şekilde birbirine benzediklerini fark ettim. Bu ağırbaşlılık ve saygı törelerinden gelen bir olgunluktu. Yabancıların kaldıkları odalar çok temizdi ve fazla kullanılmıyordu. Kayseri ve Nevşehir’den bu yana konuk odaları baya iyileşmişti. Biz küçük Asya’nın en Muhammedî kesiminin merkezindeydik. Onları dinleri böyle olmaya zorluyordu, şüphesiz Hıristiyanlardan daha temizlerdi. İmkân buldukça birçok Hıristiyan evinde de yemek yedik ama bir Müslümanın evini tercih ederdik.”
ALMAN SEYYAH YARMA’DAKİ KÖY ODASINDA KALDI
1900 yılına gelindiğinde ise Alman seyyah Bodemayer Konya’dan yola çıkarak Ereğli istikametine doğru ilerlerken Yarma’ya ve İsmil’e gelir bu yerlerdeki izlenimleri ve köy odaları hakkındaki düşünceleri şöyledir; “Bir saatlik yolculuktan sonra, Yarma’ya geldik. Köyü çevreleyen sadece bir girişi çıkışı olan uzunca bir kerpiç duvar vardı. Kerpiç evlerin pencereleri çok küçüktü, hemen hemen hiç ışık girmiyordu. Evler birbirine çok benziyordu ve çok yakın yapılmıştı. Yola en yakın yapılan ev köy odasıydı. Bu Anadolu’da bir gelenekti. Her Türk köyünde yolcu ve misafirlere tahsis edilmek üzere bir oda muhakkak bulunurdu. Bu şekilde misafirperverlik kolay kolay bulunamazdı. Burada uzunca süre dinlendik. Konservelerimizi çıkardık, açık havada öğlen yemeğimizi yedik. Yemek yerken köylüler bizi merakla izlediler. Yarma’da gecelemek istemediğimizden altı saatlik bir yolculuktan sonra İsmil’e ulaştık. Yol boyunca birçok şey topladık. Bizi İsmil’de adeta bir tören havasında çok iyi karşıladılar. Bizim için köy odasında düzgün bir yer ayırmışlardı. Odanın altı ahır olarak kullanılıyordu. Yerler temiz halılarla kaplıydı ve köşelerde oturak minderleri vardı. Köylüler köşelere bizi oturttular.
KÖY ODASINDA GÜNDEM ALMAN-TÜRK-RUS İLİŞKİLERİYDİ
Uzunca bir süre yolculuktan sonra dinlenmeyi tercih ederdik ama bir saat boyunca onlarla sohbet etmek zorunda kaldık. Bize fincanlarla yarıya kadar telve olan kahve ikram ettiler. Sigaralar da bendendi. Anadolu’da köylülerle yorucu sohbetler olurdu. Çünkü onlar her şeyi öğrenmek isterlerdi. Sohbet sıklıkla siyasete gelirdi. Türklerle Alman ilişkileri ve özellikle Rus ilişkileri konuşulurdu. Köy odasında kalan misafirleri bir köylü öğlen yemeğine diğeri akşam yemeğine götürür böylece ikramlarda bulunurlardı. Onları kırmamak için davetlerini kabul ederdik. Bu ikramlar karşısında para verdiğimiz zaman kabul etmezlerdi. Ancak hediyeyi reddetmiyorlardı. Türkiye ziyaretimizin bu kadar ucuza mâl olacağını tahmin etmemiştik. Ziyaretimizde sohbetin en zor olan kısmı da bizim burada olma sebebimizi anlatmaktı. Bizi hep ajanlıkla ve casuslukla suçluyorlardı. Bizim iznimizin olup olmadığını soruyorlardı. Bizim başka işle meşgul olup olmadığımızı anlayana kadar sıkı bir kontrole tabi tutuyorlardı. Yanımızdakilerle genellikle işaret dili ile anlaşıyorduk. Bu taraflar avcılar için vazgeçilmez yerlerdi. Bir sürü kuş türü vardı. Gökyüzünde akbabalar ve kartallar sürekli uçuşuyorlardı.”
HOTAMIŞ’TAKİ KÖY ODASINDA DA KONAKLADILAR
1907 yılında Karaman, Karapınar ve Aksaray bölgesinden geçen İngiliz gezgin William Ramsay’ın da notlarında Karaman’dan Karapınar’a kadar olan bölgede ilerlerken Hotamış’ta bir köy odasında kaldıkları yazmaktadır: “Yetersiz çitlerle çevrili birkaç küçük dağınık köy gördük. Öğle yemeği için bunlardan birinde durduk. Büyüleyici bir köy odasına alındık. Köyün ileri gelenleri geldi ve benimle uzunca bir süre sohbet ettiler. Onlar bu köyde yaşayan Türkmenlerdi. Hotamış’ta, büyükçe bir köy odası vardır. Çadır kurduk, köy odasında dinlendik, ekşi süt ve kahve içtik, gözün alabildiğince bir düzlük vardı.”
MACAR ARAŞTIRMACI YAĞLIBAYAT’TA KONAKLADI
1913 yılında Temmuz ayında Macar araştırmacılardan Bela Hovart Konya’dan yola çıkıp doğuya doğru ilerlerken Yağlıbayat köyüne uğramış burada bir gece konakladığı köy odası hakkında şu ifadeleri kullanmıştır: “Köy odası kavramı ilginç bir kavram Türklerde, köyün misafir odası gibi anlaşılıyor. Evler tek göz odalardan oluştuğu için, aslında bu kavram köyde misafirler için ayrılan bir binayı ifade ediyor. Köyden gelip geçen tanrı misafirleri geceleri burada konaklayabiliyorlar. Çatısı çamurdan yapılmış küçük bir kulübe. Duvarlar delinerek pencere açılmış. Kapısı o kadar alçak ki, eğilmeden içeriye geçemiyorsunuz. İçeride birkaç hasır veya battaniye bulunuyor. Köy odası köylülerin toplanma ve eğlence yeri olarak da kullanılıyor.”
“Bu notlarda görüldüğü gibi, Konya’nın ovadaki köy odalarının durumu ve köylülerin misafirperverlikleri yabancılar üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır” diyen Yaylacı, “Günümüzde bu odalardan halen ayakta kalmayı başarabilenler olsa da, artık imkânların artması ve ulaşımın kolaylaşması ile odaların misafir ağırlama işlevi yok denecek kadar azalmıştır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İBRAHİM BÜYÜKEKEN
Kaynak:İbrahim Büyükeken
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.