Krize çare adil düzen
Kriz, kapitalizmin iflasıdır
Bir gerçeği tekrar vurgulayarak yazıma başlamak istiyorum. Bu, adına “Küresel Ekonomik kriz” denilen ve bütün insanlığı sıkıntılara düşüren, “Irkçı emperyalistlerin” bütün insanlığı sömürmek için kurduğu “Kapitalist sistem”in iflasından başka bir şey değildir. Sistemi kuranlar, oturdukları yerde milyarlar elde ederlerken bir gün sistemlerinin sona ereceğini hesap edemediler. Haksız kazanç yoluyla insanlığı sömür, sömür, sömür… Bunun bir gün sonu gelecekti. İşte şimdi bütün insanlık artık verecek bir şeyimiz kalmamıştır. Şimdi gelin de bizim canımızı alın demektedirler. Kapitalist sistemin dev şirketleri, holdingler ve kartelleri artık yürüyememektedir.
Ülkemiz bu sistemle 1900’lü yıllarda tanıştı ve yöneticilerimizin kraldan fazla kralcı olmaları sebebiyle kapitalist sistemi çok koyu bir şekilde uyguladı. Görüleceği gibi bizde ki ekonomik kriz onlardan daha derin ve daha acıtıcı boyutlarda sürmektedir.
Bu sistemi ihraç eden ve denetleyen kurum ve kuruluşların başında IMF (Avrupa Para Fonu) Avrupa yatırım bankası gelmektedir. Bu işe teşvik edenler ise AB ve ABD’dir.
Kriz, insanımızın yoksullaşmasını, işsiz kalmasını, aç kalmasını sağladığı gibi onun dinini ve maneviyatını da alıp götürmüştür. Ülkemiz bölünmenin eşiğine gelmiş, bölünen tarafların kıyasıya birbiriyle dövüşmesini sağlamıştır.
ÇARE NEREDEDİR
Bütün ülkeler de olduğu gibi ülkemizde de ekonomik krizin önlenebilmesi için bir takım çareler aranmaktadır. Ancak Batılı ülkelerin yöneticileri kapitalist sistemin fikir ve uygulamalarına alışkın olduklarından çareyi yine aynı yanlışlık içerisinde arayacaklar ve tabii kurtuluş yerine daha çabuk uçurumun içerisine yuvarlanacaklardır.
Bizde dünya ülkelerinin hiç birinde olmayan ve ancak bizde bulunan ve kendi milli değerlerimizden kaynaklanan bir çözüm bulunmaktadır. Yöneticilerimizin bir an önce bu modeli benimsemeleri, acilen kendi milletimizi bu sıkıntılardan kurtarmaları demek olacaktır. Bu örnek uygulamanın iyi sonuçları görülür görülmez Batı ülkelerinin de bunu alarak kendilerini ve halklarını kurtarmaları beklenir.
Bu ekonomik çözümün adı “Adil ekonomik düzen”dir. İşleyişi de çok basittir.
Derler ki Osmanlı döneminde bir paşamıza sormuşlar; “Paşam sizin işlerinizdeki bu başarının sırrı nedir?” O da demiş ki; “Bir mesele (sorun) ile karşılaştığımda konuyu Rus Sefirine (Rus Büyük elçisine) sorarım. O ne derse onun tersini yaparım. İşte başarımın sırrı budur.”
Lozan anlaşmasının imzalanması esnasında ülkemizi temsil eden delegasyonun başındaki Mısır Baş Hahamı (din adamı) Hayım Naum’un İngiliz, Fransız, İtalyan delegasyonlarına verdiği taahhütle (Hayım Naum Doktirini) ile bize o günden bu yana nelerin uygulanmakta olması gerektiğini bir kere daha hatırlayalım.
- Türk milleti iç ve dış borca esir edilmelidir.
- İşsiz bırakılmalıdır.
- Açlığa mahkûm edilmelidir.
- İnancından ve dininden ayrılmalıdır.
- Ülke sosyal ve fiziki açıdan bölünmeye götürülmelidir.
- Bölümler birbirleriyle savaştırılmalıdır.
- Böylece yumuşak lokma haline getirilmelidir.
SON YILLARDAKİ BORÇLARIMIZ
Dikkat edilecek olursa 30 – 40 senedir IMF reçeteleriyle hareket eden ülkemiz
yukarıda yaydığımız olumsuzluklara hızla gelmiş ve maalesef düşmanlarımızın “Yumuşak lokması” durumuna düşürülmüştür.
Hemen itirazların yükseleceğini duyar gibi oluyorum. Denecektir ki; “Efendim. Bu borç önceki hükümetler zamanında alınmış borçlardır. Bu hükümete ise bu borcu ve faizlerini ödemek düşmüştür”
İlk görüşte doğru gibi olan bu cümle baştan sonra yanlıştır. Zira AKP hükümet icraata başladığı 2002 yılında ülkemizin toplam borcu, 80 milyar dolardı. Şimdi yıl 2015’dir ve bu hükümet 12 senedir icraatın başındadır ve borcumuz 600 milyon (600 katrilyon) TL dir. 2015 bütçesi meclisten geçerken 54 milyar lira borç ve faiz ödemesi kalemi konması, bizim bu yıl ödeyeceğimiz miktardır.
Borçlanmalar; “kamu borçları + KİT’lerin borçları + Belediyelerin borçlar + Özel sektör borçları (ki bu krediler devlet garantisinde verilmektedir) şeklindedir.
İşte hükümetler üretime, imalata ve ihracata ağırlık vermeyerek işin kolayını seçmeleri halinde (genellikle bu yolu seçmişlerdir) yaptıkları tek şey; borç ve faiz mi ödenecek yeni vergiler koy, yeni zamlar yap, açıktan para bas, dövizlerin fiyatlarıyla oyna ve bu hükümetin icadı “yabancı sıcak para gelmesi”ni sağla. Tabii bunun için de faizleri yüksek tut ki yabancı paralar Türkiye’ye gelsin. Aman “yabancı sıcak para faizinden vergi bile alma” ki sıcak para kaçmasın, denmektedir.
Evet. Biz, “Küresel ekonomik krizin ilk dalgasından kurtulduk Ancak bu dalgalar devam edecek ve bir tusunami gibi belli periyotlarda daha büyük dalgalar gelecektir.” u incelemeye mecburuz. Yoksa Allah vermesin, işsizlik, yokluk, kıtlık, bereketsizlik ve açlıktan ülke insanı birbirinin boğazına sarılacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.