Konyalı mimarın projesine Türkiye değil Portekiz sahip çıktı!

Konyalı mimarın projesine Türkiye değil Portekiz sahip çıktı!

Konyalı Mimar İbrahim Aybek bir proje geliştirdi. Bahsi geçen proje Konya'da ilgi görmedi. Portekiz'in Lizbon şehrindeki müze yetkilileri ise projeye destek verdi.

Dünya tarihinde teknoloji ile bilimin gelişmesinde etkili olan birçok alet bulunuyor. Bu aletlerden biri de usturlap. Tarihe yön verdiği belirtilen usturlap, günümüzün unutulan icatlarından. Konyalı Mimar İbrahim Aybek’le ‘usturlap’ı konuştuk.

Usturlap, milattan önceki dönemde bulunmasına rağmen zamanın en iyi aletlerinden biri olarak görülüyor. Yaklaşık 300 yıl öncesine kadar hala birçok matematik işleminde usturlap kullanılıyordu. Bugün usturlap birçok aletin de atası olarak da biliniyor. Özellikle İslam dininde namaz vaktinin belirlenmesinde ve birçok problemin çözümünde usturlap kullanıldı. 5 yıldır usturlap ile ilgilenen Konyalı Mimar İbrahim Aybek, Merhaba Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

b17f0b84-4ca8-49d0-a3ab-7735a5de5919.jpg

**İbrahim Bey biraz kendinizden bahseder misiniz?

-İsmim İbrahim Aybek. Mimarım. Bir süredir Portekiz’de yaşıyorum. Konyalıyım. Portekizceden Türkçeye çeviriler yapıyorum. Uzun zamandır coğrafi keşifler ile ilgili metinleri Türkçeye çeviriyorum. Bu vesile ile orta çağda bulunan navigasyon aletleri ile ilgileniyorum.

“PORTEKİZLİLER SAYESİNDE YENİDEN GELİŞTİRDİM”

**Portekiz’de yaşadığınızı belirttiniz. Usturlap hakkında orada çalışma gerçekleştirdiniz mi?

-2008 yılında Portekiz’e Erasmus’a gitmiştim. Orada bir evlilik yaptım. Yerleştim Portekiz vatandaşı oldum. Türkiye’de ‘Usturlap Kullanım Kılavuzu’ isimli kitabımı yazdığım zaman uzun zaman bu projeme ortak aradım. Götürmediğim kurum kalmadı. Konya’da Bilim Merkezi’ne götürdüm. Ama yine olumsuz dönüşler aldım. Bu kitabımı kendi imkanlarım ile basmaya başladım ama bu işin bittiğini görüyordum. Fakat Portekiz’e yeniden döndüğümde, Lizbon’da deniz müzesi bulunuyor. Onlara gösterdim ve muazzam ilgi duydular. Bu çalışmayı destekleyebileceğini söylediler. Portekizliler sayesinde geri dönüşüm kutusuna attığım bu çalışmayı çıkartarak yeniden geliştirdim. Önceden sadece ‘Kit’ halindeyken, şu anda kitap haline getirdim. O zamandan sonra çalışmalara hız kesmeden devam ettim.

“USTURLAP ANALOG BİLGİSAYARDIR”

**Usturlap nedir ve ne zaman icat edilmiştir? Kısaca anlatır mısınız?

-Usturlap, antik Yunanlardan itibaren gelişmeye başlayan bir alettir. Fakat tam olarak usturlap nedir dediğimizde bunun net bir tanımı bulunmuyor. Çok ilkel ve gelişmiş versiyonları ile usturlaplar bulunuyor. Aslında şunu diyebilirim; ‘Usturlap insanlık tarihinin ortak mirası’ diyebilirim. Kuşkusuz her medeniyet bu alete katkılarda bulunmuş. Ama en büyük faydayı şüphesiz Müslümanlar yapmıştır. Çünkü Abbasiler döneminde Müslüman bilim adamlarının bu aleti öğrenmesiyle, usturlaba ekledikleri fonksiyonlar sayesinde gelişim sağlamıştır. Kâğıdın icat edilmesiyle Müslümanlar, geometri bilimlerinde oldukça ileri seviyeye gelmişlerdi. Bu sayede usturlap aletine muazzam bir perspektif sunmuşlardır. Usturlabın temel üç fonksiyonu bulunuyor. Zamanı, konumu ve yönümüzü bulmada işe yarıyor. Günümüzdeki yön bulma ve konum aletlerinin atasının usturlap olduğunu söyleyebilirim. Sadece bunlarla sınırlı kalmıyor. Kollarımızdaki saatler gibi, saatin kaç olduğunu söylüyor. Usturlap ile gökyüzündeki cisimlerin irtifalarını ölçeriz. Bu irtifadan sonuçlar çıkartarak sorulara cevap verilir. Bunun yanında usturlap bir trigonometrik hesap cetvelidir. Günümüzde matematiksel denklemleri hesaplayabiliyorsak, zamanında bu görevi usturlap yapıyordu. Bu yönüyle de usturlaba ‘bir analog bilgisayardır’ diyenler bulunuyor.

04c8c588-25d3-4f6f-bfbe-8d096fc78e1d.jpg

“TÜRKİYE’DE BU DERS VERİLMİYOR”

**Merak ettiğim hususların arasında şu soru bulunuyor; Usturlaba ilginiz nasıl başladı?

-Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık eğitimi aldım. Bizim fakültemizde Ali Düzgün isimli bir hocamız bulunuyordu. Tasarım ve Geometrisi adlı bir dersimiz bulunuyordu. Bu dersleri Ali hocamız veriyordu. Sürekli söylediği bir konu vardı, ‘Bu ders ben emekli olduğumda Türkiye’de kalkacak. Bunun son hocasıyım’ diye konuşurdu. Söylediği şekilde de oldu. Hocam 2012 yılında emekli oldu. Şu anda Türkiye’de bu ders verilmiyor. Ben de tesadüfen Ali hocamdan bu dersi alan şanslı öğrencilerden bir tanesiyim. Geometri dersi sayesinde Usturlabın nasıl çizildiğini ve nasıl kullanıldığını öğrendim. Ben İngiliz veya Amerikalı olsaydım veya Avrupa dillerinde usturlabı anlatan başka kitap var. Ama maalesef bu İslam medeniyetinin bir aleti olmasına rağmen. Türkçe yazılmış hiçbir kitap bulunmadığı için keşfedilmesi çok zor. Ben Ali hocamın öğrencisi olduğum için o şekilde öğrenebildim. Nasıl çizildiğini ve nasıl kullanıldığını kendi çabalarımızla öğrendim. Usturlabı çözdükten sonra yabancı kaynaklara ulaştım. Fakat orada usturlap ile yazılmış kitap çok karışık. Bunları bu alanda uzman olmayan insanlar anlayamaz. Ama ben bu aleti yeniden herkesin anlayabileceği düzeye indirgeyerek bu aletin yeniden işlemlendirilmesi gerekiyordu. Ben usturlaba pedagojik bir takım işlevler yükleyerek, gençlerin matematiğe ve geometriye ilgisinin artmasını istediğim için bir işlev yükleyerek günümüzde yeniden inşaa ettim.

“ÇOK OLUMLU GERİ DÖNÜŞLER ALIYORUM”

**Anlattıklarınız çok ilginç gerçekten. Peki günümüzde usturlap neden ilgi görmüyor ve çevrenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

-Usturlap ile uğraştığımdan beri birçok olumsuz tepkiler aldım. ‘Ne gerek var. Tarihte kalmış bir alet’ diye konuşanlar oldu. Ülkemizde şöyle bir sorun olduğunu düşünüyorum. Çalışmaların para getirisine göre değerlendiriliyor. Ben diyorum ki bu yanlış, bunu değiştirmemiz gerekiyor. İnsanlar fikri gelişmelere katkı sağlayan, hatta o hususta bile gerek yok, bizi eğlendiren şeylere gerek olduğunu düşünüyorlar. Hayatta para getiren her şey faydalı, kâr getirmeyen her şeyin faydasız olduğunu düşünürsek hayattan zevk alamayacağımızı düşünüyorum. Bu hususa hep bu şekilde baktım. İnsanlar günümüzde hayatı bile meta olarak değerlendiriyorlar. Ben usturlapta asla böyle bir şey düşünmedim. Benim yaklaşımım daha çok pedagojik ve ilmi yönünde. ‘Ülkemin işlerine nasıl katkı sağlayabilirim ve gençlerin ilgisini bilime nasıl çekebilirim’ diye her zaman düşündüm ve buna odaklandım. Bu konuda Türkiye şartlarını göz önüne alırsak başardığımı görüyorum. Türkiye çapında bazı atölyeler kurdum. Çok olumlu geri dönüşler alıyorum ve bu beni mutlu ediyor.

USTURLAP DÜNYACA BİLİNMİYOR

**Türkiye’de sizin gibi usturlap ile ilgilenen çok sayıda uzman var mı?

-Türkiye’de usturlap konusu, sadece ülkemizde değil dünyada oldukça bilinmeyen bir konu. Usturlabı kullanmayı bilen insanlar olabilir ama usturlap yapmayı ve tasarlamayı bilen insan dediğimizde bu sayı oldukça düşüyor. İstanbul’da bazı üniversitelerde hocalar usturlabın nasıl çizildiğinin eğitimini veriyorlar. Ama burada şöyle bir farklılık var. Eğitimler sadece bu alanda yüksek lisans yapan öğrencilere yönelik, bilim tarihi çalışmalarında kısılıp kalmış yani bilim tarihi konusunda doktora veya yüksek lisans yapmıyorsanız, böyle şeylerden hiç haberiniz olmuyor. Bu hususta şöyle görülüyor. Bilgi kısıtlı insanın elinde kalmış. Bu hususa da değinmek istiyorum. Usturlap ile şu zamana kadar uğraşan insanlar biraz sorunlu idi. Ben ilk başladığım zaman sorular sorardım ama cevap vermeye bile üşenirlerdi. Özellikle bilgilerini gizliyorlardı. Hiç unutmadığım bir olay var. Usturlap ile ilgili çok tanınmış birisi mevcut. Usturlapta gölge hesabı dediğimiz bir hesap bulunuyor. Gölge hesabı ile ilgili bir sorumu kendisine iletmiştim. Kendisi sır gibi anlatarak bir şey anlamama sebep olmuştu. Bu tür insanlar meraklıların öğrenmesini istemiyorlar. İnsanlar bunu paraya çevirmek istiyorlar. Biz bunu keşfettik ve insanların bunu bilmesi gerekiyor. Bilginin yayılması ve herkes tarafından bilinmesi gerekiyor.

KÜLTÜR VE SANATA DEĞER VERMİYORUZ

**Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

-Türkiye’de son yıllarda kültür alanında ciddi bir gerileme bulunuyor. İstanbul’da 2008 yılında mimarlık öğrencisiydim. Şu anda İstanbul’a geldiğim zaman gerileme olduğunu görüyorum. Konya buradan daha kötü durumda. Bu bizim suçumuz. Halk olarak sanat ve kültüre değer vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Herhangi bir Avrupa ülkesinde müzeye gittiğimizde müzenin mağazasında müze ile ilgili ürünleri görürsünüz. Ama maalesef Türkiye’de bu alanda ciddi bir sorun var. Fuat Sezgin hocamızın kurduğu müzeye gittiğimizde içerisinde onlarca usturlap var. Mağazasına gittiğinizde anahtarlık kolye falan satılıyor. Bilim tarihi ile ilgili hiçbir şey yok. Bu bizim ne kadar saygıyı gösterdiğimizin kanıtıdır. Koskoca İstanbul, Konya ve diğer illerimiz birden çok medeniyetin yaşadığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Ülkemiz sıradan bir yer değil. Böyle bir kültürden geliyorsanız, bu medeniyeti sizden sonralara aktarmak zorundasınız. Her şeyden önce bu tür kültürel anlamda güncel tasarım yapan insanlara kamu kurumlarının destek vermesi gerektiğini düşünüyorum.

SAİT ÇELİK

Kaynak:Sait Çelik

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum