Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Kazalarda İnsan Unsuru

Kazalarda İnsan Unsuru

Güncel olaylar yazı serisi


 

Bir harp yaşanıyormuşçasına her gün bir çok insanın ölmesine, birçok insanın yaralanmasına ve büyük maddi zararların oluşmasına sebep olan trafik kazalarında aracın, yolun durumlarını bir nebze inceledikten sonra şimdi de aracı kullanan insanın durumuna bir göz atmamızda fayda olur kanaatindeyim.

Trafik kazaları, hangi şart ve şekil altında olursa olsun sürücülerin birbirlerinin ve yayaların haklarına saygı göstermeleri önlenebilir. Ama bizde genellikle “gemisini kurtaran kaptan” mantığına sahip sürücülerimiz, “benim işim olsun, ben geçeyim de sen ne olursan ol…” diye düşünmekte ve kendi dışında ki araçların ve insanların haklarını rahatlıkla çiğneyebilmektedir.

Kavşakta kırmızı ışıkta geçenleri mi ararsınız, sırasına razı olmayıp karşıdan gelenlerin şeridini ihlal edenleri mi? Işıksız kavşaklarda yayaların üzerine aracını sürenlerini mi ararsınız, TIR ve kamyon sürücülerinin “Ben büyük aracım. Karşımdaki düşünsün(!)” diye pervasızca “yollar benimdir” diyenleri mi? Çift şeritli yollarda önü görünmeyen virajlarda veya arkası görünmeyen rampa yollarda ağır araçları sollayıp hızla devam etmek isteyenleri mi? Hâlbuki bütün bu saydıklarım kazların oluşmasında en önemli etkenlerdir.

Karşıdaki insanın haklarına saygılı olmak bir inanç ve bir eğitim işidir. Herkesin kendi hakkına saygı duymasını bekleyen bir kimse önce kendisi başkalarının haklarına saygı göstermeli, “hürmet (saygı) görmek isteyen hürmet etmesini bilmelidir.

Bunun için çocuklarımıza ilköğrenimin ilk sınıflarından itibaren “Hak’ın ne olduğu ve nasıl korunması gerektiği, haklar korunduğu zaman insanın erişeceği üstün mertebeleri, korunmadığı zaman nasıl alçaltıcı bir durumların olabileceği” öğretilmeli ve bunun inancının bir parçası olduğuna inandırılmalıdır. Allah’ın kendi emir ve yasaklarına yapılan hata ve kusurları affedebileceğini ama kul hakkını (o insanın kendisi affetmezse) kesinlikle affetmeyeceğini bilmelidir.

İnsanlarımızın birbirlerinin haklarına hürmet etmeleri, şikâyetçisi olduğumuz her türlü kötülüğün ortadan kalkmasını sağlayacağı gibi trafik kazalarının da azalmasına sebep olacaktır.

KAZA, OLMADAN ÖNCE DÜŞÜNMELİDİR

Direksiyon başına oturan her sürücüye ve özellikle genç kardeşlerime şu önemli trafik kuralını bir kere daha hatırlatmak istiyorum.

“Aracınızı, her şart altında ona hâkim olabileceğiniz hızda sürünüz” ve buna muvazi (paralel) olarak da “Trafik levha ve ışıklarına uyunuz” kurallarının aklın gösterdiği veya göstereceği kurallar olduğunu artık bilmek zorundayız.

Bu kuralı uygulayabilmek, aracın, yolun, zamanın ve iklimin değişen şart ve durumlarına göre araca yeni bir uygun hız bularak o hızla gitmek demektir. Tabii değişen bu şartlara göre değişen uygun hızları bulmak ve o hızla aracı kullanmak sürücü koltuğunda oturan insanın aklının çalışır halde olmasına bağlı olduğu muhakkaktır.

Dikkat edilecek olursa kaza olup olmamasının en önemli şartlarından birisi olan “Aklı (değişen şartlara göre hızını değiştirebilme kabiliyeti)” öne çıkarmaya çalışmaktır

Sürücünün aklının çalışır durumda olması veya uyuşarak çalışmaması hali nasıl oluşur, bunda dikkat edilecek hususlar nelerdir?

AKLIN UYANIKLIĞI VE UYUŞUKLUĞU

Aklı geçici de olsa felç eden onu uyuşturan ve kullananlara aynı zaman da cesaret veren maddelerin başında içki gelir.

“Efendim, “bir kadeh aldım, ne olur?” Veya “efendim bira da içkimidir ki?” gibi bahanelerin bizim kurallarımız arasında asla yeri yoktur.

Televizyonlarda gördüğümüz kazaların birçoğunun, sürücülerin içki kullandıkları için olduğunu, ekranda kazaya uğramış araçların içinde ki boş bira kutularını gördüğümüz de daha iyi anlamaktayız.

Aklı uyuşturan önemli hususlardan birisi yorgunluktur.

Bilhassa “Gurbetçi” dediğimiz insan memleket ve yakınlarına olan hasretlerini bir an önce giderebilmek için gece gündüz durmadan yol almakta binlerce kilometre yolculuk onları yormakta ve artık akıl çalışamaz olmaktadır. Kesinlikle bu duruma düşülmemeli, uygun bir yerde zaman zaman dinlenerek yol almalı, “hiç varamamaktansa geç varmak daha iyidir” diye düşünülmelidir.

Uzun yolculukların sürücüde oluşturduğu diğer önemli husus; kan deveranının (akışının) yavaşlaması beyine ve diğer uzuvlara daha az daha az oksijenin kan ve gitmesidir. Bu durum insanın vücudunun uyuşmasına sebep olmaktadır. Bu duruma gelen bir insanda, kritik anlarda olması gereken “refleksler (ani tedbir alma)” yok olacağından, kaza oluşumunda şartlar hazır demektir.

Aklı gideren diğer önemli bir husus uykusuzluktur.

Yorgunluk gibi uykusuzluk da kazalara davetiye çıkarmak demektir. Bir sürücü durmadan esniyorsa, yakasının düğmelerini çözmeye çalışıyorsa, aracın yan pencerelerini açıyorsa, ara ara alnını, kulaklarını veya yüzünü kaşıyorsa, araç içerisinde bir şeyler yemeye veya içmeye çalışıyorsa genellikle bu hareketler sürücünün uykusunun gelmiş olması anlamına gelmektedir.

Burada dikkat edilecek önemli bir husus sizin kendisine; “Arkadaşım senin uykun gelmiş. Gel direksiyonu bana ver veya sen biraz istirahat et de ondan sonra yolumuza devam edelim” derseniz, bu ikazınız onda ters tepki yapmakta, kendini küçük ve aciz duruma düşürecek endişesiyle sizin tespitlerinizi reddederek yola devam etmeyi yeğlemektedir.

Bu durumda yapılacak en sağlıklı ikaz, “Benim ihtiyacım geldi. Ne olur, ilk dinlenme istasyonunda durur musunuz?” demek ve sürücüye de bir şeyler de içirerek (özellikle demli çay) böylece onun dinlenmesine zemin hazırlamaktır.

İyi ama kardeşim, dediğiniz şekilde araç kullanılırsa bu uzun yollar bitmek bilmiyor ki…” diyecek bir kardeşim çıkarsa onlara, “doğru söylüyorsun ama aşırı hız ve dikkatsizlikle alınan yol esnasına karşılaşılacak bir kaza ile varmak istediğimiz yere hiç gidememekten daha iyi değil midir?” denmelidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi