Kartal Doğup Tavuk Gibi Yaşamak
Avcının biri dağda avlanırken bir kartal yuvasına rastlar. Yuvada bir tane kartal yumurtası olduğunu görür ve onu alır. Yumurtayı alarak evine gelen avcı, kümeste kuluçkaya yatmış tavuğun altına bu yumurtayı da koyar. Amaç bir de kartalının olmasıdır. Derken 21 gün sonra yumurtadaki civcivlerle birlikte avcının koyduğu yumurtadan da kartal çıkar.
Gel zaman git zaman civcivler büyümeye başlamış. Bizim kartal yavrusu, kendisinin diğer kardeşlerinden farklı olduğunu düşünmeye başlar. İçinden “Ben kartalım” der; fakat kendisiyle alay edilmesinden korktuğu için bu düşüncesini hiç kimseye açamaz. Bir süre sonra köyün üzerinde kartalların uçuştuğunu görür. Bizim küçük kartal uçan kartalları görünce kardeşlerine:
—“Ben bir kartalım.” der.
Kardeşleri:
—“Hayır, sen bir tavuksun; çünkü senin annen de kardeşlerin de tavuktur. Hem kartallar dağda yaşar ve havada uçarlar. Sense kümeste yaşayan ve uçmayan bir tavuksun.” derler.
Bizim küçük kartal da gücünün farkına varıp uçmayı denemek yerine, biz insanlar gibi öğrenilmiş çaresizlik içinde etrafın sözüne bakar. “Evet, bir tavuğum.” diyerek kartal olarak doğduğu bu dünyada tavuk olarak yaşamaya devam eder.
Düşündüğümüzde bizlerin de buna benzer yaşantıları olduğunu görürüz. Gençliğimizde önce dünyayı kurtarmaya çalışırız; ama bunun zor olduğunu anlarız. Sonra ülkemizi, bunun da zor olduğunu anlarız. Sonra ilçemizi, köyümüzü derken ailemizi kurtarmaya çalışırız. Gelişimin sonunda asıl kurtarılması gereken şeyin kendimiz olduğunu anlarız.
Oysa işe kendimizden başlamış olsaydık kendimizle birlikte kurtarılması gerekenleri de kurtarırdık. Hala elimizde zaman ve imkân olduğu halde kendimiz için bir şeyler yapma gayreti içinde olmamamız da öğrenilmiş çaresizlik içinde olduğumuzu göstermektedir.
Bizler, bu dünyaya farklı yeteneklerle donatılarak gönderildiğimiz halde bunu davranışsal olarak gösterememekteyiz.
Bizler, gücümüzün farkında olduğumuz halde sırf eleştirilecek, alay edilecek veya kabul görmeyecek diye duygu ve düşüncelerimizi açıklamaktan korkmaktayız.
Bulunduğumuz konumdan daha iyi bir konumda olmamız gerekirken iç ve dış engeller yüzünden gerçek konumumuza ulaşamamanın sıkıntısını çekmekteyiz.
Kartal doğup, kartal gibi yaşamak için hiçbir çaba göstermediğimiz zaman da bu dünyada tavuk gibi yaşamak zorunda kalıyoruz. Üzerimize serpilmiş ölü toprağını atmadığımız sürece olmak istediğimiz şekilde değil de olunması istenilen şekilde yaşamak zorundayız.
Hayatta öğrenebildiğimiz tek şeyin öğrenilmiş çaresizlik olduğunu düşünürüz. Ben ne yaparsam yapayım bu dünya böyle gelmiş böyle gider diyerek yapmamız gerekenlerin de önüne geçer bizim öğrenilmiş çaresizliğimiz.
Oysa değişime önce düşüncelerimizden başlasak, çünkü düşünceler değişmedikçe ne biz değişiriz ne de davranışlarımız değişir. Ah, düşüncelerimizin önündeki engelleri kaldırabilsek! Olmak istediğimiz “Ben”le ve bulunmak istediğimiz konum için de içimizdeki engelleri bir kaldırabilsek, o zaman kendimizle başlayan değişim ailemiz, köyümüz, ilçemiz, ülkemiz olarak devam edecektir.
Kartal olarak doğup kartal olarak yaşayabilmek için duygu, düşünce ve davranışlarımızın önüne geçen önce iç engelleri (öğrenilmiş çaresizlik) sonra dış engelleri (çevre ve toplumun yanlışları) aşmamız gerekiyor. Daha önce başarısız olduğumuz durumları imkân ve şartları gözden geçirerek tekrar denememiz gerekir. Denemekle kalmamak ve kararlılıkla devam etmek gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.