İyiliği Emr Kötülüğü Nehy
Milli Gençlikle yazı serisi
Milli Gençlik, “İyiliği emretmek ve kötülükleri men etmek (caydırmak) görevini yerine getiren…” gençliktir.
Kuvveti üstün tutan ve aralarında kuvvetli bir organizasyon (teşkilat) kuran bazı adamlar, masum ve mazlum insanların haklarını almak, onların çalışarak kazandıklarına sahip olmak için akla hayale gelmeyen oyunlar hazırlamışlardır.
Onlar için kuvvetli olabilmenin birinci şartı “İktidar olmak” tır. Çünkü iktidar, onlara en üst kademede kararları almak ve uygulamak için bulunmaz imkânlar sunmaktadır.
Gerektiğinde kanunlar çıkarmak, emir ve talimatlar üretmek, kendileri ve yandaşları niçin çıkarlar sağlamak, isteklerine itaat etmeyenleri cezalandırmak ve bunu uygulamak için zabıta (kolluk kuvvetlerini) kullanmak tamamen iktidarda olanların hakları olmaktadır.
İkinci şart maddi güçtür, para gücüdür. Bunu elde edebilmek için yine yasalar çıkartarak çevrelerinde ki insanların ellerinden paralarını ve mallarını almaya çalışırlar. Bu adamların en çok başvurdukları metot, faizci bir sistemi yürürlükte olmasını sağlamaktır.
KÖTÜLÜKLERE KARŞI DURMAK
Gerçekte “Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir ekonomik sistemdir.” Kredi verenler hep kazananlar, kredi kullananlar yani halk hep kaybedendir. Faizci ekonomik yapıya sahip hangi ülke olursa olsun bakın, yıllık bilançolarında yüksek kar yapan hep finans kurumları yani faiz verenler olmaktadır.
Kuvvetli olmanın üçüncü şıkkı, taraftarları olmasıdır. Yani insanları kendi istekleri doğrultusunda kullanabilmeleridir. Bunlar, kurmuş oldukları organizasyonlarında birçok insanı boğaz tokluğuna çalıştırlar ama bu adamları istedikleri gibi kullanırlar. Asgari ücretle (en az ücret) çalışan insanları durumu gibi.
Kuvvetin bir dördüncü şıkkı, asalet, üstün ırk, köklü aile gibi sosyal üstünlük sağladıkları mefhumlardır. Onlar, çalışmazlar. Sadece emreder ve kendileri gibi asil olmayan insanları kullanırlar.
Kuvvetli olmak için büyük halk kitlelerine uygulanan bir başka metot, onların boş şeylerle uğraşması ve zamanları boşa geçirecekleri plan ve programlar yapmaktır.
İnternetler, bilgi sayarlar, cep telefonları hep sanal âlemde oynanan oyunlarla doludur. Her “Game over” den sonra bir daha baştan başlanır ve bir daha, bir daha oynanır.
Bu arada zaman su gibi akıp gitmekte, genç bu boş meşgaleden (uğraşıdan) kendi meselelerini (sorunlarını) düşünecek ve çözecek zaman bulamamaktadır.
İspanya eski diktatörlerinden General Franko, “Benim ve yaptığım icraatlarla halkın ilgilenmemesini sağlamak için onları yüz binlik beşiklerde salladım” demesi, zamanımızda gençliğin karşısında kurulan tuzakları deşifre etmektedir.
Kuvveti esas alan bu adamların halka uyguladığı bir başka metot, onların ahlak zafiyeti içerisine düşürülmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Halk ve özellikle gençler cinsel konularla (seksle) meşgul edilmektedir. Bunu temin etmek için hemen hemen bütün gazeteler, dergiler ve televizyonlar bu konuları işleyen filimler göstermekte, diziler yayınlamaktadırlar.
Bana ne, bunlar beni ilgilendirmez, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyebilen bir kısım gençlerin bulunduğu günümüzde Milli Gençlik, bütün bu saydıklarımızı ortadan kaldırabilmenin derdini taşır.
Kaldı ki inançlarımız, yazı girişinde verdiğim değişmez esaslarından birisi ile zaten Milli gençliğe bu görevi vermiş bulunmaktadır.
MİLLİ GENÇLİK NE YAPAR
Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) bu konuda ki Hadis-i Şeriflerinden birinde; “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin, elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin, dilinizle de düzeltemiyorsanız kalbinizle buğz edin (onu içinizden kınayın). Ancak bu hâl (durum) imanın en zayıf olma halidir” buyurmuştur.
Milli Gençlik gördüğü bir kötülüğe bigâne kalamaz. Onu eliyle veya diliyle düzeltmeye çalışır. Ancak bu işleri yaparken de “Yolu yordamıyla, ağacı baltayla…” prensibini de göz önünde bulundurur.
İçkinin serbestçe üretilip içildiği bir ortamda Milli Gençlik, içki satan bir dükkânın çamlarını kırmaz. Bilir ki; “Sivrisineği üreten mevcut bir bataklık vardır. Önce bu bataklık kurutulmalıdır. Yoksa bir değil bin sivrisinek öldürülse bu işi yapanın eline hiçbir şey geçmez”
İnancımızın gençlere verdiği yukarıda ki göreve dikkat edilecek olursa, “…emretmek…” şeklinde gelmektedir.
O halde emredilecek bir makamda olunursa emredilebilir. Yoksa iyilikleri ve kötülükleri anlatmak, nasihat etmek (öğüt vermek) şekli değildir. O makam ise iktidardır, yönetimde bulunmaktır.
Nasihat da dindendir ama bu ancak inanan ve iyi işler işleyenlere yapılabilir. Yoksa bütün hayatı (yaşamı) nefsinin arzularına uymak olan ve bu nefsi isteklerini yasalaştırarak, biz nasıl yapıyorsak sizde bizim gibi olun diyenler için değildir.
Milli Gençlik, “İyiliği emretmek ve kötülükleri men etmek (caydırmak) görevini yerine getiren…” gençliktir.
Kuvveti üstün tutan ve aralarında kuvvetli bir organizasyon (teşkilat) kuran bazı adamlar, masum ve mazlum insanların haklarını almak, onların çalışarak kazandıklarına sahip olmak için akla hayale gelmeyen oyunlar hazırlamışlardır.
Onlar için kuvvetli olabilmenin birinci şartı “İktidar olmak” tır. Çünkü iktidar, onlara en üst kademede kararları almak ve uygulamak için bulunmaz imkânlar sunmaktadır.
Gerektiğinde kanunlar çıkarmak, emir ve talimatlar üretmek, kendileri ve yandaşları niçin çıkarlar sağlamak, isteklerine itaat etmeyenleri cezalandırmak ve bunu uygulamak için zabıta (kolluk kuvvetlerini) kullanmak tamamen iktidarda olanların hakları olmaktadır.
İkinci şart maddi güçtür, para gücüdür. Bunu elde edebilmek için yine yasalar çıkartarak çevrelerinde ki insanların ellerinden paralarını ve mallarını almaya çalışırlar. Bu adamların en çok başvurdukları metot, faizci bir sistemi yürürlükte olmasını sağlamaktır.
KÖTÜLÜKLERE KARŞI DURMAK
Gerçekte “Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir ekonomik sistemdir.” Kredi verenler hep kazananlar, kredi kullananlar yani halk hep kaybedendir. Faizci ekonomik yapıya sahip hangi ülke olursa olsun bakın, yıllık bilançolarında yüksek kar yapan hep finans kurumları yani faiz verenler olmaktadır.
Kuvvetli olmanın üçüncü şıkkı, taraftarları olmasıdır. Yani insanları kendi istekleri doğrultusunda kullanabilmeleridir. Bunlar, kurmuş oldukları organizasyonlarında birçok insanı boğaz tokluğuna çalıştırlar ama bu adamları istedikleri gibi kullanırlar. Asgari ücretle (en az ücret) çalışan insanları durumu gibi.
Kuvvetin bir dördüncü şıkkı, asalet, üstün ırk, köklü aile gibi sosyal üstünlük sağladıkları mefhumlardır. Onlar, çalışmazlar. Sadece emreder ve kendileri gibi asil olmayan insanları kullanırlar.
Kuvvetli olmak için büyük halk kitlelerine uygulanan bir başka metot, onların boş şeylerle uğraşması ve zamanları boşa geçirecekleri plan ve programlar yapmaktır.
İnternetler, bilgi sayarlar, cep telefonları hep sanal âlemde oynanan oyunlarla doludur. Her “Game over” den sonra bir daha baştan başlanır ve bir daha, bir daha oynanır.
Bu arada zaman su gibi akıp gitmekte, genç bu boş meşgaleden (uğraşıdan) kendi meselelerini (sorunlarını) düşünecek ve çözecek zaman bulamamaktadır.
İspanya eski diktatörlerinden General Franko, “Benim ve yaptığım icraatlarla halkın ilgilenmemesini sağlamak için onları yüz binlik beşiklerde salladım” demesi, zamanımızda gençliğin karşısında kurulan tuzakları deşifre etmektedir.
Kuvveti esas alan bu adamların halka uyguladığı bir başka metot, onların ahlak zafiyeti içerisine düşürülmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Halk ve özellikle gençler cinsel konularla (seksle) meşgul edilmektedir. Bunu temin etmek için hemen hemen bütün gazeteler, dergiler ve televizyonlar bu konuları işleyen filimler göstermekte, diziler yayınlamaktadırlar.
Bana ne, bunlar beni ilgilendirmez, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyebilen bir kısım gençlerin bulunduğu günümüzde Milli Gençlik, bütün bu saydıklarımızı ortadan kaldırabilmenin derdini taşır.
Kaldı ki inançlarımız, yazı girişinde verdiğim değişmez esaslarından birisi ile zaten Milli gençliğe bu görevi vermiş bulunmaktadır.
MİLLİ GENÇLİK NE YAPAR
Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) bu konuda ki Hadis-i Şeriflerinden birinde; “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin, elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin, dilinizle de düzeltemiyorsanız kalbinizle buğz edin (onu içinizden kınayın). Ancak bu hâl (durum) imanın en zayıf olma halidir” buyurmuştur.
Milli Gençlik gördüğü bir kötülüğe bigâne kalamaz. Onu eliyle veya diliyle düzeltmeye çalışır. Ancak bu işleri yaparken de “Yolu yordamıyla, ağacı baltayla…” prensibini de göz önünde bulundurur.
İçkinin serbestçe üretilip içildiği bir ortamda Milli Gençlik, içki satan bir dükkânın çamlarını kırmaz. Bilir ki; “Sivrisineği üreten mevcut bir bataklık vardır. Önce bu bataklık kurutulmalıdır. Yoksa bir değil bin sivrisinek öldürülse bu işi yapanın eline hiçbir şey geçmez”
İnancımızın gençlere verdiği yukarıda ki göreve dikkat edilecek olursa, “…emretmek…” şeklinde gelmektedir.
O halde emredilecek bir makamda olunursa emredilebilir. Yoksa iyilikleri ve kötülükleri anlatmak, nasihat etmek (öğüt vermek) şekli değildir. O makam ise iktidardır, yönetimde bulunmaktır.
Nasihat da dindendir ama bu ancak inanan ve iyi işler işleyenlere yapılabilir. Yoksa bütün hayatı (yaşamı) nefsinin arzularına uymak olan ve bu nefsi isteklerini yasalaştırarak, biz nasıl yapıyorsak sizde bizim gibi olun diyenler için değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.