İttifak hazımsızlığı
Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi “Milli İttifak” kurarak seçime ortak giriyor. Bu ittifaka sağ-sol-marjinal-komünist-sosyalist-ateist-kemalist… cenahtan fazla bir tepki olmadığı halde ideolojik olarak bu ittifaka en yakın cenahda anlaşılmayan bir rahatsızlık var.
Kimi burun kıvırıp küçümseyerek, kimi ittifaka giren birkaç isme kafayı takarak, kimi “Milli” kelimesine takılarak yani bir bahane bularak bir şekilde çatma ihtiyacı hissediyor. “Hayırlı olsun, Allah mübarek etsin” diyip geçecekleri yerde, bu şekilde soğuk tavırlar sergilemeleri doğrusu pek hoş bir tavır değil.
Evela şunu söyliyelim ki, iki müslümanın bir araya gelmesi, kucaklaşması, beraber çalışması mı daha hayırlı, yoksa kavga döğüş yapması mı hayırlı?
Keşke iki-üç değil de tüm inananlar bir araya gelse. Bundan rahatsızlık değil ancak memnuniyet duyulur.
İttifakın oy oranı az veya çok olabilir. Bu ittifak yapanları ilgilendirir. Herkesin bir bildiği, bir hesabı vardır. Tarihte “Allah’ın izniyle nice az topluluklar çok topluluklara galip gelmiştir.”
“Milli” kelimesine gelince oy pusulasına bakıldığında onca partiden herhalde “Milli” kelimesinin en yakıştığı parti Saadet ve Büyük Birlik’tir.
Zira Türkiye’de adı üstünde “Milli Görüş” hareketi olarak bilinen ve bu işin besmelesini “Milli Nizam” ve “Milli Selamet” ile çeken bir partiyle, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun kimliği, duruşu, bıraktığı dava arkadaşları da bu “Milli” vasfını ziyadesiyle hak eden bir harekettir.
Şu ülkede bu iki nezih harekete “Milli” vasfını yakıştıramayanlar, önce bu Müslüman ülkenin caddelerinde, kavşaklarında “Milli Piyango” satılmasının izahını bir yapsalar fena olmaz. Millilik Merhum Erbakan ve Yazıcıoğlu’nun çizgisine yakışmıyor da piyangoya mı yakışıyor?
Söz “Milli” olmaktan açılmışken, yıllardır AB, BOP peşinde koşturmayı, ülkenin en stratejik ve hassas değerlerini, topraklarını yabancılara satmayı milliliğin neresine koyacağız, bunu da hatırlatmakta fayda var!
“Tuzluklar, biberlikler… gelmiş bu ittifaktan aday olmuş” diye eleştiri yapanlar da önce oturup anlı şanlı törenlerle bu tuzluk dediklerini sofraya çizerek mebus yapanların kim olduğunu bir düşünmeleri lazım. O tuzluk dediklerinizin çoğu ittifaktan mebusluğu bırak, aday bile olmuş değil ama bazıları sayenizde şu gün itibariyle bilfiil “mebus” maaşı alıyor ve ömür boyu da almaya devam edecek!
Bir zamanlar adı “teröristbaşı, bebek katili, eli kanlı…” gibi sıfatlarla anılan bir şahsın fikirlerinin ve adamlarının mecliste cirit attığı ve belki yakın bir gelecekte bizzat kendisinin de “mecliste olması gerektiği”nin konuşulacağı günlerde, alnı secdeli insanların meclise girme teşebbüsünden kim, niçin rahatsız oluyor?
Mukaddes kitabımızla alay eden, onu makaraya saranların, hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili kendilerine güvenmeyerek mahkemeye çıkmaya bile cesaret edemeyenlerin, parmak hesabıyla aklandıklarını zannedenlerin milletvekili olduğu bir ülkede Saadet ve Büyük Birlik mensuplarının milletvekili olma ihtimalinden rahatsız olmanın mantığı nedir?
Hem bu iş bir atama, baskı, talimatla olan bir iş değil ki. Halk oy verirse verecek, vermezse vermeyecek ve halk kimi seçerse onlar seçilecek. Kime ne?
Bu işin adına demokrasi deniyorsa, bir kısım insanlar bir kısım insanları aday yapıyor ve bir kısım insanlar da oy verecek veya vermeyecekse niye rahatsız oluyorsunuz ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.