İstikrar ve kargaşa
7.Haziran.2015 seçimlerinden takriben 10 -15 gün önce televizyonda bir oturuma katılan AKP’nin ağır toplarından Burhan Kuzu (Kendisi TBMM Anayasa komisyonu başkanı) yaklaşmakta olan seçimleri işaret ederek; “Ya istikrar, ya anarşi…” şeklinde bir cümle kurmuştu.
Bu ifadesiyle Sayın Kuzu, “oylarınızı AKP’ye verir, bizi tekrar iktidar yaparsanız ülkemize istikrar gelir. Yok, eğer bizi iktidar yapmazsanız, ülkede anarşi ve terör çıkar” demeye getirmişti. Bu cümlede açıkça millete bir tehdit vardı.
Yapılan seçimlerde AKP, devletin bütün imkânlarını kullandı. Bir taraftan Başbakan, bir taraftan Cumhur Başkanı halkın huzuruna çıkarak, “400 milletvekili istediler ve başkanlık sistemini kuracağız” dediler.
Millet, 7.Haziran seçimlerinde daha önce AKP’ye verdiği oy oranında % 10 kadar azaltma yaptı ve AKP’yi tek başına hükümet kurma görevi vermedi. Seçimlerden 15-20 gün geçince, ülkede bir büyük kaos ve anarşi yaşanmaya başladı. Bütün medya organları bu terörü PKK’nın çıkardığında ittifak halindeler. Haberler ve yorumlarda hep o nokta vurgulanmaktadır.
PKK, APO’YA BAĞLI DEĞİL Mİ?
PKK’nın başı olarak bilinen ve şu anda mahkûm durumunda bulunan Abdullah Öcalan, HDP’nin Diyarbakır mitingine gönderdiği bir mesajında; “Çözüm sürecine dikkat çekerek, anarşi terörün çıkartılmamasını” istiyordu. Diğer taraftan HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, her konuşmasında “eller tetikten çekilmelidir, taraflar ateş kesmelidir. Çözüm süreci kaldığı yerden devam etmelidir” gibi laflar etmektedir.
Dikkat edilecek olursa hem PKK’nın başı olarak bilinen APO ve hem de HDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, birbirlerine yakın mesajlar verdikleri halde terör azalacağı yerde gittikçe artmakta, şehit haberleri ve cenazeleri ardı arkasına gelmeye devam etmektedir.
PKK’nın kendi başları olduğu bilinen veya söylenen kişiler, “ateş kesme” istedikleri halde niçin terör artmış ve durdurulamaz hale gelmiştir.
PKK örgütünün kendi başlarını bile dinlemedikleri söylenebilir mi?
Hâlbuki daha düne kadar, APO’nun hapis tutulduğu yerde tecrit edildiği haberi karşısında bu tür olaylar yaşamış, ama AKP hükümeti böyle bir tecrit söz konusu değildir diye açıklama yaptığı için işler durulmuştu.
PKK bütün propaganda vasıtaları ile APO’ya bağlılık sözleri vermekte, ondan gelecek küçük bir haber de bile ortalık adeta bir bayram havasına döndürülmekteydi.
Peki, nedir bu seçimlerden hemen 15 -20 gün sonra sanki gizli bir elin düğmeye basması ile harekete geçen PKK terörü ve bu terörü bastırmak için karşı hücuma gecen Türk ordusu…
Sayın Burhan Kuzu, sanki bir keramet sahibi imiş gibi sözlerinin isabet etmesi. Veya Sayın Kuzu, bunun böyle olacağını nereden biliyordu? Hangi istihbarata sahipti ki böyle bir kehaneti konuşabildi. Yoksa millet cezalandırılıyor mu idi?
KOALİSYONLU HÜKÜMETLER
Bu ülke birçok koalisyon dönemleri yaşadı. Bu koalisyonlarda bırakın istikrarlı yaşamayı, ülkemizin birçok derdine çözüm bulunmuş, terörden de tek bir ses çıkmamıştı.
1974 yılında kurulan CHP – MSP koalisyon hükümeti
Hükümet protokolünde yer alan, “binası birmiş 300 İ.H.O açılıyor, 3000 Kur’an kursu eğitime başlıyor ve 10 adet Yüksek İslam Enstitüsü, yüksek dini eğitim veriyordu.”
20.Temmuz.1974 1. Kıbrıs Barış harekâtı
13.Ağustos.1974 2. Kıbrıs Barış harekâtı
1975 yılında kurulan AP – MSP – MHP 1. Milli cephe hükümeti
Bakanlıklar arası Ekonomik kurul başkanı olarak Prof. Dr. Erbakan 26 Temmuz 1976'da Ağır Sanayi ile ilgili bir basın toplantısı yapıyor ve “Her ile bir fabrika…” hamlesini ballatarak, ülkemizde Kars’dan Edirne’ye 200 Ağır sanayi yatırımı kuruluyordu.
1977 de kurulan AP – MSP – MHP 2. Milli cephe hükümeti
1996 yılında kurulan Refah – Yol hükümeti
Hükümet, kesenin ağzını açıyor ve muslukları halkımıza çeviriyordu. İşçiye, memura, emekliye, dul ve yetimlere % 100 - % 300 varan zamlar veriyordu.
Devletin bankalara borçlanmasının yolu kapatılıyor, bir taraftan “denk bütçe” diğer taraftan “Havuz sistemi” devreye giriyordu.
Birleşmiş Milletlerin ve NATO’nun ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarını koruduğu kanaatine varan 8 ülke (Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya) Türkiye’nin liderliğinde bir araya geliyor ve D – 8‘leri kuruyor ve bunu 15.Haziran1997 yılında İstanbul Çırağan sarayında yapılan bir merasimle resmen açıklıyorlardı.
Bu kuruluşun prensipleri ise; 1. Savaş değil, barış, 2. Çatışma değil, diyalog, 3. Çifte standart değil, adalet, 4. Üstünlük değil, eşitlik 5. Sömürü değil, adil düzen, 6. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları hürriyet ve demokrasi olarak açıklanıyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.