Adnan Özkafa

Adnan Özkafa

İfrat - Tefrit

İfrat - Tefrit

Pensilvanya’daki zat, yıllardır siyasete soğuk ve mesafeli olduğunu iddia ettiği halde bundan birkaç sene önce 12 Eylül referandumu yapılırken işe çok hızlı bir dalış yapmıştı. Hiçbir engeli olmadığı halde kendisi uçağa atlayıp bir oy kullanmıyor ama tuhaf bir şekilde mezardaki ölüleri bile kalkıp hararetle iktidar iradesi doğrultusunda oy kullanmaya çağırıyordu.

Muhal olduğu üzere mezardaki ölüler oy vermek için hortlayıp kalkamadılar ama dünyanın her tarafındaki cemaat mensupları emre itaat edip seferber olarak canla başla mevcut iktidarın iradesini desteklemek için havaalanlarında kuyruk olmuşlardı.

O zamanki Başbakan da bu abartılı destekten ziyadesiyle memnun olmuş ve “Taa okyanus ötesinden bu sürece destek veren gönül dostlarına gönül dolusu teşekkürler” etmişti.

Başbakan grip oluyor, gazetelerde taa okyanus ötesinden gelmiş “Geçmiş olsun” mesajları okuyorduk.

Daha düne kadar iktidar ileri gelenleri yurt dışında nereye gitseler cemaat okulları da mutlaka ziyaret programına dahil edilir, yağlı-ballı vıcık vıcık her toplantıda hizmet hareketi öve öve bitirilemezdi. “Ne istedilerse verilir,” bir dedikleri iki edilmezdi.

Türkçe olimpiyatları aşkla şevkle icra edilir, bu tuhaf ritüellere Peygamber Efendimizin bile bizzat iştirak ettiği(?) ya da iştirake teşvik ettiği dillendirilir, tüm bu garipliklere ses çıkarmak bir tarafa, o zamanlar devlet erkanı ellerinde mikrofon, hocaefendiye methiye üstüne methiyeler düzerlerdi.

Ne oldu bilinmez(!) araya kara kediler girdi ve bugünlere gelindi.

Daha sonra Peygamberimizin bir dizide kamyona bindirildiği şiddetle tenkid konusu yapıldı. Ne “Hoca” kaldı, ne “Efendi”.

Son zamanlarda hiç ayırım yapmadan iki tarafın birbirine kullandığı kelimelere karışık olarak şöyle bir bakarsak “Şaklaban, hoca bozuntusu, haşhaşi, inlerine gireceğiz, Firavun, Yezid, dengesiz, densiz, muvazenesiz, Lenin’den beter, Hitler’den kötü, diktatör, şizofren…” gibi seviyesi çok düşük bir lügatçe ile karşı karşıya kalıyoruz.

Halbuki iki tarafın da kabul ettiği, inandığı Peygamber Efendimiz Tirmizi’de geçen bir hadis-i şeriflerinde “Sevdiğin kimseyi çok aşırı sevme, bir gün düşman olabilirsin. Düşmanlık yaptığına da fazla aşırı gitme, bir gün dost olabilirsin” uyarısında bulunmuş.

Şimdi her iki taraf ta bu hadisteki uyarıya kulak asmamaktan kaynaklanan bir paradoks (çelişki) içinde.

Yine Peygamber Efendimiz bir sözlerinde (Arapça olarak) “Hayrul umuri evsatuha” buyurmuşlar, Konyamızın manevi mimarı Hacıveyiszade Hocamız da bu ibareyi “Hayrul umuri ortasüha” diye yarı Türkçe, yarı Arapça esprili bir şekilde terceme edivermiş.

Yani işlerin hayırlısı orta olanıdır. İfrat ta tefrit te yanlıştır, hayırsızdır.

Cümle alemin malumudur. Fethullah Hoca ile Rahmetli Erbakan Hoca’nın yıldızları oldum olasıya barışmamıştı. O zamanlar da arada bir takım soğuk sözler, nifaklar dolaşır dururdu. Ama seviye hiçbir zaman bu kadar düşmemişti.

İki taraf da, gönüllerinde biraz soğukluk olsa bile bunu bu kadar aleni, açıkça dışa vurmaz, bu kadar galiz, ağır ve çirkin ifadeler kullanmaktan sakınırdı. Erbakan Hoca’nın Tansu Çiller’i bile hizaya getiren o müthiş nezaketi ve Fethullah Hoca hakkında çok sevmese de “Biz onunla günde 5 vakit beraber oluruz” sözü hala kulaklardadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Özkafa Arşivi