Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Hikaye

Hikaye

Bir kimse çarşıya uğrar. Gezer, dolaşır, seyreder, vakit geçirir. Başını kaldırıp da etrafa bakmaz. Saatlerini öylece tüketir. Vakit akşamın arifesi olmuştur.
Daha sonra başını bir kaldırır ki:
“Eyvah, yazık ettim onca saatlerime! Neden şu ana kadar bir kez olsun etrafıma bakınmadım? Niçin boş güzelliklere takıldım kaldım? Heyhat! Akşam oldu. Vakit tamam oldu. Hava kararmak üzere. Âh nefsim âh! Âh gafletim âh! Günüm hebâ oldu. Ömrüm bitti, tamam oldu. Yarın bu güneş bana doğmayacak! Acı ve ıstırabım son bulmayacak. Âh, bir de bunların hesabını vereceğim. Çünkü gerçek görevimi unuttum. Sahibim beni cezalandıracak. Kalamam da biraz daha buralarda. Çünkü bana verilen süre doldu. Gitmem lazım ama halim ne olacak?” dedi durdu. Ama ne akşamı gündüze alabildi, ne de bir miktar daha kalabildi. Üzüntü, gam ve kederi içini doldurdu. Başka çare yoktu. Gidecekti, dönecekti asıl yurduna…
*** ***
Ey yolcu! Yolunu şaşırma! Gideceğin mekânı iyi düşün de, ona göre yolculuk yap.
Ey yolcu! Bu dünya yolculuğunun sona ereceğini, asıl yurdun olan ahirete gideceğini unutma!
Ey insan! Dalıp gitme şu fanî alemin geçici güzelliklerine! Aldatır seni o. Baki olanı unutturur sana. Sonra çok pişman olursun ama iş işten geçer.
Ey Mü’min! Gözün Hakk’tan gayri hiçbir şeyi görmesin. Zaten Hakkı görürsen, görülmesi gereken güzellikleri de görürsün.
Ey kardeş! Dünyaya gönderiliş maksadın Allah’ın Cemalini görmeye hak kazanmak değil midir? O halde arzun, gayretin ve çalışman buna yönelik olsun.
ARILARIN HİKÂYESİ
Bir çiçeğin üzerinde birleşen iki arı vardı. Birisi bal, diğeri eşek arısı idi. Eşek arısı sordu:
—Ne arıyorsun?
—Bal yapmak için öz arıyorum.
—Boşveer, iyilik yarar mı bu insanlara?
—Öyle deme! Birisi olmasa, birisi duacı olur.
—Hıh, duacı olurmuş.
Bu defa bal arısı sordu ona:
—Ya sen ne diye dolaşıyorsun? Sen de alıyorsun çiçeklerden bir şeyler ama ne yapıyorsun onları.
—Zehir…
Bal arısı şaşkındır:
—Zehir mi? Ne yapacaksın zehiri?
—İnsanlara ya da başkalarına aktaracağım onu.
—Yani sokacaksın onları?
—Evet, ne var ki bunda? Bunlar hep buna layık zaten.
—Öyle deme! Bakışın yanlış senin. İyi bak da iyi düşün. İyi düşün de iyi şeyler yap.
—Neye yarar ki onlar? Belki bazen senin dediğin gibi yapmaya kalksam da yapamıyorum işte.
—Hemen aslına dönüp sokuyorsun değil mi?
—Evet, biz böyleyiz işte. İnsanlar bizden kaçar, sizi de tutup bir yerlere katmaya çalışırlar. Sanki sizi sevdiklerinden mi? Hayır. Menfaatleri var da ondan.
—Eh, o onları ilgilendirir. Bize ise onlara hizmet etmek. Biz görevimizi yapalım da, kul görmezse Yaratan görür. Hani ne demişler: “İyiliği yap, denize at. Balık görmezse Hâlık görür.”
—”Amma da nasihat edermişsin ha. Benim karnım böyle sözlere tok diyerek uçar gider eşek arısı.”
Bal arısı ardından bakarken şöyle mırıldanır kendi kendine:
—Evet, herkes sütünün iktizasını yapar. Nasihatlere aldırış etmedi. İlla bildiğini okuyacak. Eh, ne ekerse onu biçecek. Bize düşen böyle zararlılardan uzak durmaktır. Neyse görevime bakayım ben. Öyle ya benden hizmet bekleyenler var. Fakat bilmeli ki kötülüklere mani olunmazsa, o, başkalarına da zarar verir. Tıpkı bununki gibi. Nasıl da zehirliyor başkalarını. Bir de hayret edilen şudur ki çiçeklerden o da alıyor ben de. Ama o zehir yapıyor, ben ise bal. Demek ki niyeti bozuk. O halde ben, beni bu işe sevk eden Rabbime çok şükretmeliyim.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi