Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Her Evden Bir Hafız Kampanyası

Her Evden Bir Hafız Kampanyası

Basın ve yayın organlarında baskın bir şekilde gördüğümüz kampanyaları hepimiz bilmekteyiz. Toplumda bunları ilgiyle izleyen önemli bir grup olduğu gibi, onlara hiç itibar etmeyen bir kesimin de olduğu açıktır. Ama bu kampanyalar israf ekonomisinin önemli bir temelini teşkil etmeye devam etmektedir. Bu konu aslında tartışılmaya değer bir önemi de taşımaktadır.
İnsanların kafa ve gönüllerinin maddeyle doldurulmaya çalışıldığı –ve maalesef bu konuda önemli bir başarının sağlandığı– günümüzde, insan huzur ve mutluluğunun da bir o kadar yıprandığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Tamamen dünyevî yapılmaya çalışılan insana gerçekten büyük bir de zulüm yapılmaktadır. Zira insan aslında dünya için yaratılmamıştır. Onun, dünyanın ötesinde hiç bitmeyecek bir hayatı vardır. Ama o hayatın iyi ya da kötü olmasında ise en önemli unsur, dünya hayatının nasıl ve niceliğidir. Dünyasını ahiret kazancına yönelik değerlendirenler bu gerçeği göz önüne alan kişilerdir. Diğerleri ise bu fanî âlemin aldattıklarıdır ki, bu onlar için en büyük acı, en büyük kayıptır.
Her bir insanın sorumluluk alanları vardır. Evi, işi, akrabası, arkadaşı, toplumu vb. Her birisinin çok büyük önem arzettiğini biliriz ama onlar içerisinde en büyük etkinlik aile müessesesine aittir. Eğer o iyi olursa diğerleri iyi, eğer o kötü olursa diğerleri kötü olacaktır. Bir aileyi ilk anda meydana getiren en önemli unsur ise anne-babadır. Onlardan meydana gelen çocuklar da, aile müessesesini tamamlar. Fakat biliyoruz ki onlara şekil vermek ilk önce anne ve babaya düşmektedir.
Bir bahçıvanın özen gösterdiği meyvelerden çok daha kıymet arzeden evlatlara anne-babanın gereken ehemmiyeti göstermesi ise, vazgeçilmesi mümkün olmayan bir hakikattir. Bu hakikati bilen ve gereğini yapanlar çok önemli ve büyük sermayeyi kucaklamış olacaklardır.
İşte bu çerçevede düşünecek olursak, önümüze hangi şıklar çıkacak acaba?
Çocuğum şu ya da bu olsun diyerek dünyevî bütün varlık, makam, şan ve şöhretleri elde etmesine yönelik çalışma ve masraflar edenler acaba o ebedî ahiret yurdunda ne elde edebilecekler ki? Onlara verilmesi gereken manevi değerlerin verilmemesinden dolayı acaba nasıl bir kayba uğrayacaklarını düşünebiliyorlar mı?
Ama dünyasıyla birlikte ahiret kazancının zirvelerini elde etmeyi hedef edinen mü’minler için sayısız ve sonsuz bir servetin elde edilmesi mümkün olacaktır. Bu servet hem kendisi hem de evladı için olacaktır.
İşte bu çerçevede düşünecek olursak son yıllarda aksatılmaya çalışılan, ama bugünlerde yeniden önemi anlaşılmaya ve anlatılmaya gayret edilen, gerçekten değeri ifadelere dökülemeyecek kadar kıymetli bir müessesemiz var. Nedir o? Hafızlık müessesesi.
Şüphesiz o İslâm Toplumunun en önemli unsurudur. Kur’an öncelikli olarak hıfzetmekle muhafaza edildi. Bunun en önemli ve ilk örneği ise Efendiler Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.). Sahabe-i Kiram bunun için adeta yarış yaptılar. Bu, iyiliklerin iyiliğinde yarıştı. Asırlar boyunca da İslam Toplumları ve özellikle ecdadımızda önemli yarışlardan belki de en başta geleni bu idi.
Biliyoruz ki İslam Tarihinde pek çok acılar yaşanmıştır. Onların her birisi başta Rasullulah (s.a.v.) Efendimizde olmak üzere Müslümanlarda büyük bir iz bırakmış ve hâlâ da Ümmet-i Muhammed’de bunların hissiyatı mevcuttur. Onlar içerisinde birisi vardır ki, Kâinatın Efendisi ve mü’minlerde müthiş bir acının hâsıl olmasına sebep olmuştur. Çünkü o, Kur’an’ı ilgilendiriyordu. Allah’ın o eşsiz ve yegâne kitabı Kur’an’ı ezberleyen hafızlarımızı ve hafızlık müessesesini ilgilendiriyordu. Evet, o fecî ve korkunç hadise, Bi’ri Maûne hadisesi idi. Yetmiş hafız sahabinin suçsuz olmasına rağmen haince şehit edilmesi büyük bir acı bırakmıştı. Enes b. Malik (r.a.) şöyle der:
“Rasulullah’ın, Bi’ri Maûne’de şehit edilen ashaba yanıp üzüldükleri kadar hiçbir kimseye, hiçbir şeye yanıp üzüldüğünü görmedim.”
Onların selamını alıp şehadetini ashabına üzüntüyle haber veren Efendimiz (s.a.v.), ertesi sabah namazından itibaren hainlere bir ay boyunca beddua ettiler. Tabii ki bu hıyaneti yapanlar büyük bir musibete dûçar oldular.
Evet, bu mesele Allah’ın kitabının meselesiydi. Büyüktü gerçekten. Kur’an denince konuları daima büyük olur ve olmaya devam edecektir.
Bugün de bu gerçeği düşününce önümüze çıkan bir mana var; hafız olmak, hafız yetiştirmek.
Bu çok önemli konuyu bir vesileyle hafızalara taşımak ve yerleştirmek istiyoruz.
Biz de bir kampanya başlatalım olmaz mı? Nedir o? Hafızlık kampanyası. Hem de hedefimizi yüksek tutuyoruz:
HER EVDEN BİR HAFIZ ÇIKARMAK!
O halde tekrar ediyoruz bütün ailelerimize; “Her evden bir hafız çıkaralım.”
Böyle bir şey ne güzel olur değil mi?
Şimdi bütün İslâm yuvalarının bu hedefi gerçekleştirme uğrunda gayret etmesini arzu ediyoruz. Haydi, hedefimizi gerçekleştirmeye!
Azmedelim ve azmimizi yerine getirmeye çalışalım. Her evden bir hafız kampanyasına katılalım. Allah (c.c.) nesillerimizden ilmiyle amil nice hafızlar çıkarsın!
Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi