Hak Davanın Kaderi
Hatıralar canlanıyor yazı serisi
1969’da başlayan ve günümüze kadar devam eden, kıyamete kadar da devam edecek olan “Milli Görüş Harekâtı” zaman zaman darboğazlara girmekte, zaman zaman da ikbale (iktidara) doğru koşmaktadır.
Biz inanıyoruz ki milletimizin ve bütün insanlığın, altında inim inim inlediği sömürü düzenlerinden kurtulmasını sağlayacak yegâne fikir ve aksiyon “Milli Görüş” harekâtıdır. Çünkü Milli Görüş’ün en önemli özelliği ezilen insanları (bir ayırım yapmadan) koruması ve hakkı üstün tutmasıdır. Tarih boyunca milli görüşe ait bu özellikler, her dönemde açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Yıl 1970 idi. Milli Görüş’ün ilk siyasi partisi olan Milli Nizam Partisi (MNP) çalışmalarını sürdürmekteydi. Ancak onun ve hak dava sevdalılarının önünü kesmek isteyenler ona bir kulp takarak aleyhine açılan kapatma davası açmışlardı. Dava Anayasa Mahkemesi’nde bakılıyordu.
Partinin Genel Başkanlığını Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan, aynı partinin Gençlik Kolları Genel Başkanlığı’nı da ben yürütmekteydim. Bu sıfatımla duruşmaları yakından takip ediyor, iddia ve savunmaları teyple kayıt ederek, banları çoğaltıyor ve bunları Anadolu’da ki teşkilatlarımıza gönderiyordum.
Hocamızın savunmaları, mahkeme hâkimleri ve bantlarla gönderdiğimiz teşkilat mensuplarımız tarafından o kadar ilgi ile takip edilmekteydi ki mahkeme heyeti önceleri mahkemeleri duruşmalı olarak yaparken, aldığı ani bir kararla bundan böyle duruşmasız yapılmasını ve kararın dosya üzerinden verilmesine karar vermişti.
Artık duruşmalar son noktasına gelmiş kararın verilmesine yaklaşılmıştı.
Bizler, henüz 1,5 yıl çalışma yapabilen bir partinin kapatılası hususunda verilecek kararın partimiz ve biz müntesipleri hakkında hayırlı olmasını temin açısından, okunmak üzere “hatimler dağıtmış, selâtinnariyeler çekmekteydik”
HAK DAVANIN SEYRİ BÖYLEDİR
Bizler üzüntü içerisinde olayları mütevekkil bir şekilde takip ederken, doğudan bazı medrese hocaları Ankara’da Mithatpaşa Caddesi’nde ki genel merkezimize geldiler. Hocamızla görüştüler ve bizimle tanıştılar. Bizim böyle üzüntülü halimizi görünce de bize dönerek;
“Hak dava hep bu şekilde yürümüştür. Allah bu harekete bir genişleme gücü verir ve arkasından bir darlık gönderir. Bunun hikmeti, bu davaya çalışanlar içerisinde bulunan sadıklarla kazipleri (yalancıları) ayırmak ve hak davanın sağlam karakterli insanlar elinde ilerlemesini temin etmek içindir” dediler ve bize bir müjde verdiler.
“Hiç üzülmeyin. Çok kısa bir zaman sonra bir kısmınız milletvekili ve bir kısmınız da bakan olabilirsiniz” dediler.
Bizler içinde bulunduğumuz haleti ruhiye (ruh haliyle) ile bu müjdenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususunda doğrusu ya tereddüdümüz bulunmaktaydı.
Milli Nizam Partisi’nin kapatılmasından sonra kurulan Milli Görüş’ün ikinci partisi, Milli Selamet Partisi (MSP) 1973 seçimlerine girdi ve o seçimlerde 48 milletvekili çıkardı. TBMM’de MSP’siz hükümet kuramadılar. MSP’yi koalisyon ortağı olarak yanlarına almaya ve onu iktidarın bir ortağı yapmaya mecbur kaldılar. MSP’ye 8 Bakanlık vermişlerdi.
Hatırımda kaldığı kadarıyla MSP’nin Bakanlıkları ve Bakanları şunlardı.
Devlet Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı Prof. Dr. Necmettin Erbakan,
Devlet Bakanı Süleyman Arif Emre,
Devlet Bakanı Hasan Aksay,
Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu,
Çalışma Bakanı Ahmet Tevfik Paksu,
İç işleri bakanı Oğuzhan Asiltürk,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Fehim Adak,
Sanayi Bakanı Abdülkerim Doğru.
Aradan bir müddet geçip de 1974 ve 75 Kıbrıs Barış harekâtı MSP’li Bakanların azim gayretleriyle zaferle kazanılınca, Başbakan Ecevit tek başına hükümete gelebilmek ve MSP’siz bir hükümet kurabilmek amacıyla 1977’de bir erken seçime gitmek istedi.
Başbakan Ecevit’e yaptığı hareketin yanlış olduğu MSP’liler, “zaferle neticelenen Kıbrıs Barış harekâtımızda, milletimiz tek kalp tek gönül olmuştur. Şimdi bu birlikteliği ülkemizin kalkınmasında değerlendirmeliyiz. Onu seçimlerle uğraştırarak parçalamamalıyız” diyerek izah ettiler. Ancak bu ikazlara kulaklar tıkandı.
Başbakan Ecevit istifa ederek hükümetin düşmesini sağladı. Ancak yaptığı bir açıklamasında Başbakan şöyle diyor ve bir gerçeği itiraf ediyordu.
“MSP’nin sekiz Bakanı, bizim on sekiz Bakanımızdan daha baskın çıktı”
GÜNÜMÜZDE DE AYNI SEYİR
Hak davanın kaderi olarak zamanımızda da değişik versiyonları ile gündeme gelen çeşitli ihtilaflar, dargınlıklar, ayrışmalar ve bölünmelerde bu hikmet görülmeye çalışılmalıdır. Çünkü hak davanın milli görüş adıyla yaptığı siyasi aksiyon aynen devam etmektedir. Ezilen büyük halk kitlelerini sömürü girdabından kurtarabilmek ve “Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni bir Dünya” kurma ideali gönlümüzde yanmaktadır.
Karşılaştığımız her sıkıntı ve buhrandan çıkabilmek için hareket tarzımız, aklın imanın önüne geçirilmesi olmamalı, “iman, mutlaka akıldan önce gelmelidir”
“Bu şunu söyledi, o bunu söyledi, bu şunu yaptı o bunu yaptı” gibi dar ve kısır değerlendirmeler yerine, “…liderinize itaat edin” hakikati her an önümüzde durmalıdır.
Yapılan istişareler bir karar bağlanmışsa, o karara uymak hepimizin ama hepimizin görevi olduğu iyi bilinmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.