Gül: Tunus, Libya Ve Mısır'daki Gelişmeler Geri Döndürülemez

Gül: Tunus, Libya Ve Mısır'daki Gelişmeler Geri Döndürülemez

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; Tunus, Libya ve Mısır dahil bölgedeki gelişmelerin geri döndürülemez olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; Tunus, Libya ve Mısır dahil bölgedeki gelişmelerin geri döndürülemez olduğunu söyledi.

BM Genel Kurulu'na hitap eden Abdullah Gül, bölgedeki gelişmelerle ilgili Türkiye'nin görüşlerini ortaya koydu ve 2015-2016 BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için destek istedi.

Ortadoğu’nun büyük bir sosyal ve siyasi değişim sürecinden geçtiğini dile getiren Abdullah Gül, 2010 yılında başlayan dönüşüm süreci, bölgedeki yüz yıllık statükonun sonunu getirmiştir. Elbette, değişime karşı tepki dalgaları oluşmaktadır ve oluşacaktır. Bununla birlikte, Tunus, Libya ve Mısır dahil bölgedeki gelişmeler geri döndürülemez.” dedi.

Arap halklarının da diğer toplumlar gibi, çoğulcu toplumlar inşa etmeye eşit derecede muktedirdir olduğunu vurgulayan Gül, “Ancak, bu yeni siyasi sistemlerin bir gecede olgun demokrasilere dönüşmesini beklememeliyiz. Toplumların uzlaşmanın değerini kavrayabilmeleri, yavaş, fakat kesintisiz demokratik süreçler sonunda mümkün olmaktadır. Arap halklarının haklı davaları, tam ve tereddütsüz desteğimizi hak etmektedir.” şeklinde konuştu.

FİLİSTİN'DE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM

Filistin sorununun yarım yüzyıldan fazla bir süredir devam etmesinin, adalet kavramını derinden zedelediğini dile getiren Gül, Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olma hakkını inkârın, ne ahlaki, ne siyasi ne de hukuki bir zemini vardır. Uluslararası toplumun ısrarlı çağrılarına rağmen Filistin topraklarındaki yasadışı yerleşimlerin genişletilmeye devam edilmesi, iki devletli çözüme ulaşma şansını azaltmaktadır.” şeklinde konuştu.

Barışa olan ihtiyacın aşikar olduğunu belirten Gül, şöyle devam etti: “Bu itibarla, ABD’nin himayesinde taraflar arasında başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılıyor ve güçlü biçimde destekliyoruz. Bu çabaların başarısı, İsrail Hükümeti’nin toprak bütünlüğüne sahip, yaşayabilir bir Filistin Devleti kurulmasını kabul etmesine bağlıdır. Ayrıca, uzlaşmış ve birleşik bir Filistin cephesinin mevcudiyetine de ihtiyaç vardır.”

'KIBRIS'TA RUMLARIN MÜZAKEREYE BAŞLAMASINI BEKLİYORUZ'

Kıbrıs’ta barışçı bir çözüme ulaşmaya yönelik müteaddit girişimlerin Annan Planı’nın 2004’te reddedilmesi de dahil olmak üzere başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlatan Abdullah Gül, Türkiye, garantör devlet olarak, adil ve müzakere edilmiş bir çözüm bulunması hedefine tam anlamıyla ve samimiyetle bağlıdır. Bu nedenle uluslararası toplumun, sonuca odaklı ve belirli zaman çerçevesine bağlı müzakerelere iyi niyetle başlanmasını Kıbrıslı Rumlara kabul ettirmesini bekliyoruz.” dedi.

Gül, “Bu sorunu çözmesi gerekenler Kıbrıslı Türkler ve Rumlardır. “Eğer”ler ve “ama”lar olmaksızın, en geç önümüzdeki ay müzakerelere başlamalarını bekliyoruz. Kıbrıs meselesinin çözümü, istikrarlı ve barış içinde bir Doğu Akdeniz için elzemdir.” ifadelerini kullandı.

KARABAĞ İÇİN KADEMELİ ÇEKİLME

Donmuş ihtilafların etkin bölgesel işbirliğine engel olduğuna dikkat çeken Gül, Dağlık Karabağ ihtilafının barışçı çözümü için çağrıda bulundu. Gül, “Kafkasya’da toprak bütünlüğü temelinde kapsamlı ve sürdürülebilir barışın tesisi çabalarına desteğimiz devam etmektedir.

İşgal altındaki topraklardan kademeli olarak çekilmeyle birleştirilecek bölgesel ekonomik işbirliği ve kalkınma odaklı kapsamlı bir strateji önerdik. Bunun bölgesel barış için sağlam bir temel oluşturabileceğine inanıyoruz.” dedi.

BALKANLAR VE AFGANİSTAN

Bölgesel işbirliğine ihtiyaç duyulan diğer bir coğrafyanın ise Balkanlar olduğunu kaydeden Gül, Son birkaç yıldır Türkiye, tüm Balkan uluslarıyla güçlü ilişkiler kurma çabalarına hız vermiştir. Hedefimiz bir diyalog, güven, karşılıklı anlayış ve uzlaşı atmosferi yaratmaktır.” ifadelerini kullandı.

Afganistan meselesine de değinen Gül, “Güvenli, müreffeh ve barışçı bir Afganistan olmasında hepimizin çıkarı vardır. Burada da, bölgesel işbirliği ve sahiplenme şarttır. Bu sebeple, Afganistan, Pakistan ve Türkiye arasındaki Üçlü Zirve Süreci’nin kurulmasına yönelik çabaları bizzat başlattım ve önderlik ettim. 2007’den bu yana bu süreçte gerçek anlamda ilerleme sağlandı. Yeni başarılara imza atılacağına da inanıyorum.” diye konuştu.

TERÖR VE İSLAMOFOBİ İLE MÜCADELE

Herkesi etkileyen terörizmin gerçek bir tehdit olduğunu dile getiren Gül, “Terörizm son derece tehlikelidir, insanlığa karşı suçtur ve mutlaka yenilmesi gerekir.” dedi. Gül, şöyle devam etti: “Bunu ancak “benim teröristim/senin teröristin” ayrımlarından kurtulduğumuzda başarabiliriz. Terörizme karşı etkin uluslararası işbirliği, Türkiye için ana bir öncelik olmayı sürdürmektedir.”

İslamofobi’nin maalesef ırkçılığın yeni bir türü haline geldiğini kaydeden Gül, “Dünya üzerindeki milyonlarca barışsever Müslümandan soyut ve hayali bir düşman yaratmayı hedeflemektedir. İfade özgürlüğünü korumak ile inanca saygıyı muhafaza etmek arasında bir denge tesis edilmesi elzemdir.” dedi.

TÜRKİYE, EN BÜYÜK DÖRDÜNCÜ DONÖR

Türkiye’nin, dünyanın En Az Gelişmiş Ülkeleri’ne yönelik olarak kapsamlı bir yardım ve doğrudan yatırım paketi uyguladığını dile getiren Gül, İnsani diplomasi Türk dış politikasının temel bir önceliğidir. Esasen, Türkiye geçtiğimiz yıl en büyük dördüncü resmi donör olmuştur. Türk STK’larının sağlık, eğitim ve kapasite inşası alanlarındaki katkılarıyla birlikte, Türkiye’nin toplam insani yardımları yıllık 2 milyar dolara ulaşmaktadır. Somali’deki varlığımız örnek niteliğindedir. Bu ülkeye bugüne kadar 300 milyon ABD Doları tahsis etmiş bulunmaktayız.” şeklinde konuştu.

Afrika’ya eşit ortaklık anlayışına dayalı bir yaklaşıma sahip olduklarını belirten Gül, “Bunu en veciz şekilde bir Afrika atasözü yansıtmaktadır: ‘Hızlı yol almak istiyorsan, yalnız git. Ama uzun yol kat etmek istiyorsan, birlikte gidin’. Türkiye için Afrika’yla ilişkiler temel öncelik olmaya devam etmektedir.” dedi.

TÜRKİYE, 2015-2106’DA GÜVENLİK KONSEYİ’NE ADAY

Türkiye’nin 2015-2016 döneminde BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine aday olduğunu hatırlatan Gül, “Seçildiği takdirde Türkiye, Güvenlik Konseyi’ne herkesi dinleyen ve diyalog yoluyla kapsamlı ve kalıcı çözümler bulmaya çalışan bağımsız bir ses getirecektir.” sözleriyle BM üyelerinden destek istedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerine şu ifadelerle son verdi: “İnanıyorum ki, yeni bin yıl demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarına saygının ve küresel refahın yayılmaya devam edeceği bir dönem olacaktır. Özgürlük, adalet, haysiyet, toplumsal ilerleme ve iktisadi refahla şekillenen uluslararası bir barışın erişilebilir olduğuna inanıyorum. BM Şartı’ndaki ilkeler doğrultusunda, kalıcı bir uluslararası düzen inşa etmek için güçlerimizi birleştirmeliyiz. İstikrarlı, güvenli ve müreffeh bir dünya tüm çıkarlarımızı gözetmek ve ilerletmek için en iyi yoldur. Böyle bir dünyayı tesis etmek kendi milletlerimize karşı temel sorumluluğumuz olmaya devam etmektedir.” CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.