Gâvurdan Dost Olmaz
Cenâb-ı Allah şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?”(Nisâ Sûresi, 144.)
Benzeri ayet ve hadislerle Allah ve Resûlü kâfirlerden bize gerçek dost olamayacağını bildirmişler, yine Yüca Rabbimiz şöyle enteresan bir misalde vermiştir:
“Allah’dan başkalarını dost edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en zayıfı (güvensizi) elbette ki dişi örümceğin (karadulun) evidir. Keşke bilselerdi”(Ankebût Sûresi, 41.)
O gün için bilinmeyen, yakın tarihte keşfedilen bir hususu da Yüce Allah bu ayetinde gözler önüne seriyor. Karadul’un tipik özelliklerinden biri, çiftleşmeye çağırdığı erkek örümceği yani dostunu çiftleşmenin arkasından zehirleyip öldürmesidir. Burada dikkat çekilen ev sahibinin (dostun) kahpeliği. Kâfirin, özellikle de Yahudi ve Hıristiyanların dostluğu buna benzetilmiştir. Tarihi tecrübeler göstermiştir ki; bunlar bize katiyen dost olmamışlar ve olamazlar.
Yahudi’ye dost demişiz, herkesin onları dışladıkları, soylarını kurutmaya azmettikleri dönemde kucak açıp memleketimize alıp, bu vatanın gerçek sahiplerinden daha müreffeh yaşamalarına imkân tanımışız, o neticede Koskoca Osmanlı Devlet-i Aliyyesini mezara gömmüştür. Haçlı âleminin “dostumuz, müttefikimiz” sözlerine inanmışız, o bize yıllarca Moskof’a karşı bekçilik yaptırmış, bizi mayın eşeği gibi kullanmış, şimdi komünist blok dağılıp korkacak bir durumu kalmayınca, Aziz vatanı bölmek için başımıza PKK belasını sarmışlar, yetmedi şimdide Ermeni ve Alevi belalarını sarmak istiyorlar. Daha dün Demirperde Memleketi, Rus Dostu diye kanlı kinli oldukları Bulgarları, Romenleri, Sırpları, Macarları, Çekleri, Slovakları…içlerine aldılar, bizi ise yarım asırdır kapılarında bekletiyorlar.
Atasözleri ibret alınması için tarihe mal olmuş, zaman süzgecinden geçip, darası düşülüp, cürufundan ayrılıp saf altın durumuna gelen sözlerdir ama bize onlarda kâr etmemiş. Atalarımız; “domuz derisinden post, kâfirden dost olmaz” demişler. Gerçekten olmamış ve olamaz. Şâir ne demiş?
Niş-i akrep ne ez reh-i kînest
Muktezay-ı tabiateş înest
Akrebin iğnesini sokup ısırması, acıtması kininden öfkesinden değildir. Onun tabiatının iktizasıdır (mayasının gereğidir). Bunların mayasının gereği de bizimle dost olmaları aklen muhaldir, mümkün değildir.
17. 09. 2004 tarihinde, Türkiye’nin AB’ye alınıp alınmaması görüşülürken, İrlanda AB temsilcisi ve eski Cumhurbaşkanları bayan Mary Robinson fıkraya benzer sözlerle gerçeklere şöyle temas etti ve herkes katıla katıla güldü: “Beyler! Malum AB’ye alacağımız devletlere ev ödevi veririz ve imtihan ederiz. Mesela bir Hıristiyan devlet ise “İkinci Dünya Savaşı’nda ABD Japonya’nın kaç şehrine atom bombası attı?” deriz, o da “iki” der, “peki kazandınız, çıkabilirsiniz” deriz. Başka bir devlete de bu iki şehrin adını sorarız, Hiroşima ve Nagazaki cevabını alınca ona da “peki kazandınız” deriz. Sıra Türklere geldi mi; “bu iki şehre atom bombası atan uçağın adı neydi, pilotun yaşı kaçtı, ölen 200 bin Japon’un isimlerini tek tek sayın bakalım!” diyoruz.
Şöyle bir hikâye anlatılır: Adamın biri virane bir yerde yılanla karşılaşır ve aralarında şöyle bir anlaşma yapılır: Adam her gün bir tas süt getirip yılana verecek, yılanda viranedeki defineden her gün bir altın getirip ona verecek. Bu şekilde anlaşırlar ve uzun müddet bu alış-veriş devam eder, fakat adam birkaç günlüğüne bir yere gitmek mecburiyetinde kalınca, bu görevi genç yaştaki oğluna verir. Oğlan yılanı görünce korkar, heyecanlanır ve süt kabını yılanın kuyruğuna düşürür. Yılanda kuyruk acısıyla oğlanı sokar öldürür. Hırslı adam: “olan oldu altınlardan bari mahrum kalmayayım” düşüncesiyle yılana, dostluklarının devam etmesini teklif eder ama yılan: “Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı olduktan sonra bizim dostluğumuz artık mümkün olmaz” der. M. Akif merhum şöyle der:
Delikanlı incitme ceddini Allah’ı seversen
Milyarla şehidin ebedi varisisin sen
Biz tarih boyunca milyarla şehit vermişiz. Avrupalılarda da; Dünyanın her tarafını Hıristiyan yapmalarına müsaade etmediğimiz, sömürtmeyip, kemirtmediğimiz, Anadolu’yu ellerinden aldığımız, İslâm Âleminin lideri ve ağabeyi olduğumuz için kuyruk acıları vardır. Dolayısıyla onlardan bize dost olmaz, olmayacağı da günümüzde aynel yakın görülüyor. Biz kendi yağımızla kavrulacağız. Japonlar AB’ye girdi de mi kalkındı? hayır.
Benzeri ayet ve hadislerle Allah ve Resûlü kâfirlerden bize gerçek dost olamayacağını bildirmişler, yine Yüca Rabbimiz şöyle enteresan bir misalde vermiştir:
“Allah’dan başkalarını dost edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en zayıfı (güvensizi) elbette ki dişi örümceğin (karadulun) evidir. Keşke bilselerdi”(Ankebût Sûresi, 41.)
O gün için bilinmeyen, yakın tarihte keşfedilen bir hususu da Yüce Allah bu ayetinde gözler önüne seriyor. Karadul’un tipik özelliklerinden biri, çiftleşmeye çağırdığı erkek örümceği yani dostunu çiftleşmenin arkasından zehirleyip öldürmesidir. Burada dikkat çekilen ev sahibinin (dostun) kahpeliği. Kâfirin, özellikle de Yahudi ve Hıristiyanların dostluğu buna benzetilmiştir. Tarihi tecrübeler göstermiştir ki; bunlar bize katiyen dost olmamışlar ve olamazlar.
Yahudi’ye dost demişiz, herkesin onları dışladıkları, soylarını kurutmaya azmettikleri dönemde kucak açıp memleketimize alıp, bu vatanın gerçek sahiplerinden daha müreffeh yaşamalarına imkân tanımışız, o neticede Koskoca Osmanlı Devlet-i Aliyyesini mezara gömmüştür. Haçlı âleminin “dostumuz, müttefikimiz” sözlerine inanmışız, o bize yıllarca Moskof’a karşı bekçilik yaptırmış, bizi mayın eşeği gibi kullanmış, şimdi komünist blok dağılıp korkacak bir durumu kalmayınca, Aziz vatanı bölmek için başımıza PKK belasını sarmışlar, yetmedi şimdide Ermeni ve Alevi belalarını sarmak istiyorlar. Daha dün Demirperde Memleketi, Rus Dostu diye kanlı kinli oldukları Bulgarları, Romenleri, Sırpları, Macarları, Çekleri, Slovakları…içlerine aldılar, bizi ise yarım asırdır kapılarında bekletiyorlar.
Atasözleri ibret alınması için tarihe mal olmuş, zaman süzgecinden geçip, darası düşülüp, cürufundan ayrılıp saf altın durumuna gelen sözlerdir ama bize onlarda kâr etmemiş. Atalarımız; “domuz derisinden post, kâfirden dost olmaz” demişler. Gerçekten olmamış ve olamaz. Şâir ne demiş?
Niş-i akrep ne ez reh-i kînest
Muktezay-ı tabiateş înest
Akrebin iğnesini sokup ısırması, acıtması kininden öfkesinden değildir. Onun tabiatının iktizasıdır (mayasının gereğidir). Bunların mayasının gereği de bizimle dost olmaları aklen muhaldir, mümkün değildir.
17. 09. 2004 tarihinde, Türkiye’nin AB’ye alınıp alınmaması görüşülürken, İrlanda AB temsilcisi ve eski Cumhurbaşkanları bayan Mary Robinson fıkraya benzer sözlerle gerçeklere şöyle temas etti ve herkes katıla katıla güldü: “Beyler! Malum AB’ye alacağımız devletlere ev ödevi veririz ve imtihan ederiz. Mesela bir Hıristiyan devlet ise “İkinci Dünya Savaşı’nda ABD Japonya’nın kaç şehrine atom bombası attı?” deriz, o da “iki” der, “peki kazandınız, çıkabilirsiniz” deriz. Başka bir devlete de bu iki şehrin adını sorarız, Hiroşima ve Nagazaki cevabını alınca ona da “peki kazandınız” deriz. Sıra Türklere geldi mi; “bu iki şehre atom bombası atan uçağın adı neydi, pilotun yaşı kaçtı, ölen 200 bin Japon’un isimlerini tek tek sayın bakalım!” diyoruz.
Şöyle bir hikâye anlatılır: Adamın biri virane bir yerde yılanla karşılaşır ve aralarında şöyle bir anlaşma yapılır: Adam her gün bir tas süt getirip yılana verecek, yılanda viranedeki defineden her gün bir altın getirip ona verecek. Bu şekilde anlaşırlar ve uzun müddet bu alış-veriş devam eder, fakat adam birkaç günlüğüne bir yere gitmek mecburiyetinde kalınca, bu görevi genç yaştaki oğluna verir. Oğlan yılanı görünce korkar, heyecanlanır ve süt kabını yılanın kuyruğuna düşürür. Yılanda kuyruk acısıyla oğlanı sokar öldürür. Hırslı adam: “olan oldu altınlardan bari mahrum kalmayayım” düşüncesiyle yılana, dostluklarının devam etmesini teklif eder ama yılan: “Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı olduktan sonra bizim dostluğumuz artık mümkün olmaz” der. M. Akif merhum şöyle der:
Delikanlı incitme ceddini Allah’ı seversen
Milyarla şehidin ebedi varisisin sen
Biz tarih boyunca milyarla şehit vermişiz. Avrupalılarda da; Dünyanın her tarafını Hıristiyan yapmalarına müsaade etmediğimiz, sömürtmeyip, kemirtmediğimiz, Anadolu’yu ellerinden aldığımız, İslâm Âleminin lideri ve ağabeyi olduğumuz için kuyruk acıları vardır. Dolayısıyla onlardan bize dost olmaz, olmayacağı da günümüzde aynel yakın görülüyor. Biz kendi yağımızla kavrulacağız. Japonlar AB’ye girdi de mi kalkındı? hayır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.