Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Esad Gidene Kadar

Esad Gidene Kadar

Medyadan öğrendiğimize göre, Türkiye’nin parolası: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad gidene kadar. Güzel. Komşuda yangın varken seyirci kalmak doğru değil. Yangının söndürülmesi için ya Suriye rejiminin yanında yer almak gerekir veya karşısında yer almak gerekir.
Türkiye toprakları bize yeter, bizim işimiz yoktur, Suriye’de, komşu ülkelerde, demek doğru değil. Ergenekon zaman zaman böyle demektedir. Hatırlıyorum, bir general şöyle demişti: “Osmanlı’nın Yemen’de ne işi vardı, hâlâ anlamıyorum.” Anlayamaz, insan şövenist olunca. Bunun siyasi, egemenlik, kültürel ve ekonomik boyutları vardır. Dünyaya bir el hâkim olur. Bu el ya din ve vicdan hürriyetini sağlamak için var olan el veya bunu kısıtlamak için var olan el. Şu anda dünyaya din ve vicdan hürriyetini kısıtlayan el hâkim. Yukarıda Ergenekon’u böyle konuşturan el, bu eldir.
Komşudaki yangına seyirci kalındığında bu yangın bir gün bize de sıçraya bilir. Onun için yerimizi belirlememiz lazım. Bu sebeple Rusya, Çin ve İran Şam yönetiminin yanında yer almıştır. Türkiye, Suudi Arabistan ve NATO muhaliflerin yanında yer almıştır. Suriye rejiminin yanında yer almak, demek, din ve vicdan hürriyetini kısıtlayan elin yanında yer almak, demektir. NATO da bu eldir; ama bu elin bir kısmı Arap Baharı’nın yanında yer almasının sebebi, ekonomik çıkarları içindir. İran’ın Suriye’nin yanında yer almasının sebebi ise mezhepseldir. Yani “Ehli Sünnet”in tarihte olduğu gibi Şia’ya üstünlük sağlamasını önlemektir.
 Arap Baharı gerçekleşmek üzeredir. Suriye’de takılmasının sebebi, bu baharın gerçekleşmesini önlemektir. Bu bahar gerçekleşecektir; çünkü Mısır’da “İhvan-ı Müslim’in” adayı Muhammed Mursi devlet başkanlığı seçimini kazandı. Bunu rüyada görmek bile mümkün değildi. Rabbimin lütfuyla gerçekleşti. Egemen güç bunu da görünce kudurdu, can havliyle Lazkiye açıklarında keşif uçuşu yapan uçaklarımızdan birisini düşürdü. Suriye bunu üstlendi; ama tek başına gerçekleştirmesi mümkün değildir, diye düşünmekteyim.
Bu sebeple Türkiye, bu konuda sabırlı olmalı, acele etmemeli, işin üzerine teenni ile gitmelidir. Arap Baharı gerçekleşecektir; sancı olmadan doğum olmaz. Türkiye bu konuda acele etmektedir. Lazkiye açıklarında uçaklarımızın işi nedir? Bu uçakları oraya kim gönderdi? Ergenekon’un bu işte parmağı var mı? Bunlar araştırılmalı. Hükümet göndermiş ise uçağın düşürüleceği düşünülmedi mi? İsrail, uluslararası alanda, Mavi Marmara Gemisi’ni vurmadı mı? “Müslüman basiret sahibi olur, yılanın deliğine iki defa elini sokmaz. Uluslararası hukuk, hâkim güç için geçerlidir; bunu bilmiyor musunuz?
 Türkiye savaşa zihnen, kalben hazır değil; çünkü Türkiye’ye de Ergenekon zihniyeti hâkimdir. Komşuda çıkan yangın beni ilgilendirmez, demektedir! Bizim geçmişte olduğu gibi günümüzde de komşuların toprağında gözümüz yok, bizim komşularımızda ve dünyada gücümüzün olmasını istememizin sebebi, din ve vicdan hürriyetini gerçekleştirmektir. Müslüman bunun için vardır. Bu dinin bir öğretisidir.
 Türkiye hükümeti basiretsizlik yapar ve bu provokasyona aldanırsa sonunu hazırlamış olur. Arap Baharı’nın gecikmesine sebep olur. Ayrıca egemen gücün ekmeğine yağ sürmüş olur.
NATO’ya güvenmeyelim, NATO, Türkiye’nin çıkarları için asla savaşa girmez, kendi çıkarları için girer. Türkiye’nin NATO’ya girmesinin sebebi, psikolojik rahatlamadan ibarettir.
Bir gün NATO’nun kendi çıkarı söz konusu olduğu zaman Türkiye’yi vuracağını unutmayalım. Nitekim Eski Cumhurbaşkanlarından Kenan Evren şöyle demişti: “Türkiye’ye şeriat gelirse NATO müdahale eder.”
Onun için Türkiye, kültürel ve ekonomik bakımından güçlü olma ve silah bakımından caydırıcı bir güce erişmezse yollarına ağırlık vermelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi