Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

En Güzel Teşekkür

En Güzel Teşekkür

Namazın önem ve farziyyetini kavrayan insan, onun mahiyet olarak da kendisini halkeden yüce Rabbine karşı en güzel teşekkür ifadesi olduğunu anlar. O ki; yerleri, gökleri, ikisi arasındakileri kendisi için yaratmıştır. Onca nimet de insana bahşedilmiştir. O halde o asla nankör olmamalıdır:
"Gökleri ve yeri yaratan, yukardan indirdiği su ile rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerinde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah'tır. Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür." (14 İbrahim 34)
Yüce Allah (c.c.) yeryüzü ve içindekilerle gökyüzünü ve ondaki nimetleri bahşettiği gibi insana bedenini, eşini, çocuklarını ve daha nice nimetleri lûtfetmiştir. Bütün bunları sayamayacağımızı yukarıdaki âyet-i kerimeden görmekteyiz. Bu manâda Allah'ın şu âyetleri de bize hitap ederek uyarılarda bulunmaktadır:
Bütün bunlar düşünüldüğü zaman insanın, her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten Hâlık'ına teşekkürü gerekmez mi? "Bir fincan kahvenin bile kırk yıl hatırı olduğu" söylenirken, bize bu denli nimet ve lûtuflarda bulunan Allah (c.c.)'a mutlaka teşekkür etmemiz lâzımdır. Bu teşekkür, bize düşen vazifeyi îfa ettirirken aynı zamanda bizi azaptan da kurtaracaktır. Çünkü ibadet, yani şükür bizzat O'nun emridir:
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz. O, yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi; artık Allah'a, bile bile eş koşmayın." (2 Bakara 21-22)
İbadetin zamanı konusunda ise şöyle buyrulur:
"Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et." (15 Hicr 98-99)
Eğer insan kendisine düşen şükür manâsını hayata geçirirse ona asla azap, sıkıntı ve acı yoktur. Aksine ona mükâfat vardır:
"Şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azab etsin? Allah şükrün karşılığını verir ve bilir." (4 Nisâ 147)
Pek tabiidir ki Allah'ın (c.c.) kulları üzerinde hakkı vardır ve bu ne sayıya ne de sayfalara dökülebilir. Çünkü Allah (c.c.) onu kendi dilemesiyle yaratmıştır. Kulun bunda bir payı asla yoktur. O bir hak elde etmemiştir. Hatta yüce Yaratıcı onu insan değil de bir başka mahlûk yaratabilirdi. Bütün bunlar ise onun şükrünü artırmasına bir sebep teşkil edecektir.
Ama burada sahih bir hadise dikkatlerimiz yöneliyor. Acaba insan Rabbine şükrederse o zaman Rabbinden kendisine yönelik bir hak meydana gelebilir mi? İfade etmesi bile bize zor gelen bu hususu, bakınız Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz çok güzel ve dikkat çekici bir usul ve üslupla bizlere nasıl ifade ediyor ve nasıl da sevince ulaşmamıza vesile oluyorlar. Hz. Muaz (r.a.) a buyurdular ki;
"Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir bilir misin? Muaz:
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, diye cevap verdi. Peygamberimiz:
-Allah'a ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır, buyurdu.
Sonra Peygamberimiz tekrar sordu:
-Allah'a ibadet ettikleri takdirde, kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin, dedi. Muaz'ın;
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, demesi üzerine Peygamberimiz:
-Onlara azab etmemektir, buyurdu. (Müslim, iman 12)
O halde şükür, yani ibadet, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Asla başkasına ibadet edilemez. Bu konuda hiçbir zaman bir ortak da olamaz. Ama bunun sonucu da işte böylesine bir müjdedir ki şüphesiz Allah (c.c.) adalet sahibidir.
İşte ibadetin en başta geleni ve şükrün en güzel ifadesi de NAMAZ'dır. Bir başka ifadeyle namaz Rabbimize yönelik en mütekâmil bir ibadettir.
Kıyamından tahiyyatına, tekbirinden selâmına dek bir intizam ve mükemmellik olan namaz, kulu Allah'a yaklaştıran en güzel ibadettir. Onun için âyet ve hadislerde ilk önce o zikredilmiştir. Çünkü o, ruh ve beden anlamıyla insanı kavrar, madden ve mânen olgunlaşıp gelişmesine vesile olur. Allah (c.c.) da kulunun bu ibadetinden pek razı ve memnun olur. Şu hadiste bu gerçeği apaçık görmekteyiz:
 “Kim sabah akşam camiye gider gelirse, her gidip gelişinde Allah Taâlâ o kimseye cennetteki ikramını hazırlar.” (Buhârî, ezân 37; Müslim, mesâcid 285)
Hatta onun Allah'ın (c.c.) cemalini görmekte en müessir sebep olduğunu anlamaktayız. Yeter ki bütün vakitleriyle yani özellikle insanın hassas zamanları olan bazı vakitlere çok dikkat etmesiyle bunun mümkün olacağını şu hadis-i şeriften anlıyoruz:
“Siz şu ayı güçlük çekmeden gördüğünüz gibi, Rabbinizi de açıkça göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan önceki namazları kaçırmamak elinizden geliyorsa, kesinlikle kaçırmayıp kılınız.” (Buhârî, mevâkît 16; Müslim, mesâcid 211)
İşte bu müjde insan için değer. Arzu edilen sonuç da bu değil midir zaten?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi