Dini Bayramların Hayatımıza Katkıları
Bayramların sevinç günleri olduğu gerçeğinden hareketle yola çıkarsak, mes’eleyi düşünmemiz daha kolay olacaktır.
Gerçekten de sevinç duyduğumuz, huzura kavuştuğumuz, hatta milletçe kucaklaştığımız bugünler bizim için çok büyük önem arz eder.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri zaman orada gördükleri neş’e ve sürûr günlerini, “bunlar nedir?” diye sorduktan sonra, “bugünler bizim sevinç ve neş’e günlerimiz ya Rasûlallah!” demeleri üzerine Efendimiz (s.a.v.)’in; “Allah (c.c.) size bunlardan daha hayırlı iki bayram günü vermiştir. Birisi Ramazan, diğeri de Kurban” diyerek müjdeledikleri bugünler, biz inananları büyük bir mutluluğa kavuşturuyor. Allah’a hamd ediyoruz ki böylesine eşsiz güzellik ve özellik arz eden bugünler, aynı zamanda dayanışmamıza da katkılar sağlıyor.
Mesela Ramazan günlerine bakacak olursak, onun manevi havası, gönül ve beden âlemlerimize getirdiği huzur, sükûn ve haz ile birlikte, toplum hayatımıza da aynı kazançları getirmektedir. Dolayısıyla fert ve toplum olarak büyük bir kârın içerisine girmiş oluyoruz. Bunlar dünya hayatının getirileridir ama bununla kalmayıp daha nice kazançlarla birlikte, aynı zamanda âhiret kazancını da getiriyor hepimize. Sonra bayram yapıyoruz. Adeta cenneti kazanmanın bayramını. Zira Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz’den öyle güzel mesajlar alıyoruz ki, onlar bizlerin tertemiz bir hale gelebileceğini ve cenneti hak edeceğimizi haber veriyor. O bir ayın kazancı içerisinde bir de “bin aydan daha hayırlı” olduğunu bildiğimiz Kadir Gecesini de ihya edince, nûr üzerine nûr oluyor Elhamdülillah.
Bu güzel günlerden sonra çok geçmeden bir de Kurban günlerine, aynı zamanda Hac günlerine kavuşuyoruz. Hacılarımız Hicaz’da temizlenip Rahman’ın rahmet ve mağfiret deryasına gark olurken, bizler de kestiğimiz kurbanlarla bu manevi iklime dahil oluyoruz. “İlk kanı yere düşerken” bağışlanacağımız Kurban ibadeti; Allah için kesmenin, Allah için vermenin ve Allah için ikram etmenin lezzetini yaşatıyor bizlere. Onların “Mahşer gününde âzâlarıyla birlikte gelerek bizlere şefaatçi olacağını haber veren” Efendimiz’in hadisleri, bizleri daha da sevindiriyor. Evlerimizde, yurtlarımızda, köy, kasaba ve şehirlerimizde huzur rüzgârları esiyor. Uzaklardan gelenler anne-baba ve yakınlarını görüyor, anne-babalar evlatları ve torunlarına kavuşmanın sevincini gözyaşlarıyla kutluyor ve Allah’a hamd ediyor. Her bir gülümseme, musafaha yapma ve bayramlaşmayla günahlar dökülüyor. Kesilen kurbanlardan eti verilen fakirler et görmenin heyecanını yaşıyor. Çoluk-çocuk çok farklı bayramlar yaşıyor. Bu hizmette yarış yapan kuruluşlarımız ise, bu manevi kazancın en büyük dilimini elde ediyor.
Dargınların barıştığı, soğuklukların sıcaklığa dönüştüğü, lokmaların paylaşıldığı bu manevi atmosfer gerçekten ne güzeldir. Bunu ancak iman lezzetini tadanlar bilir. Bunun dışında olanlar anlamaz. Bunun için ileri-geri konuşurlar. Eh, ne demeli! Allah hidayet versin. Acımak lazım onlara.
Saydığımız ve sayamadığımız nice katkıları olan bayramlarımız, bize asıl cennet hayatının bayramlarını hatırlatmalı. Ama oranın bayramı her gün, her an. Ya cehennem! Oranın da acısı ve hüznü her an. Rabbimiz bizleri korusun! Yatırımını şuursuzca yapan ve nereye gideceğini düşünmeyen ehl-i gafleti de uyandırsın. İnşaallah bu gerçekleri kavramak hepimize nasip olur.
Bu duygu ve düşüncelerle bayramlarınızı tebrik eder ve daha nice güzel bayramlara Ümmet-i Muhammed’in huzur ve başarıları içerisinde kavuşturmasını Rabbimizden niyaz ederim.
Gerçekten de sevinç duyduğumuz, huzura kavuştuğumuz, hatta milletçe kucaklaştığımız bugünler bizim için çok büyük önem arz eder.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri zaman orada gördükleri neş’e ve sürûr günlerini, “bunlar nedir?” diye sorduktan sonra, “bugünler bizim sevinç ve neş’e günlerimiz ya Rasûlallah!” demeleri üzerine Efendimiz (s.a.v.)’in; “Allah (c.c.) size bunlardan daha hayırlı iki bayram günü vermiştir. Birisi Ramazan, diğeri de Kurban” diyerek müjdeledikleri bugünler, biz inananları büyük bir mutluluğa kavuşturuyor. Allah’a hamd ediyoruz ki böylesine eşsiz güzellik ve özellik arz eden bugünler, aynı zamanda dayanışmamıza da katkılar sağlıyor.
Mesela Ramazan günlerine bakacak olursak, onun manevi havası, gönül ve beden âlemlerimize getirdiği huzur, sükûn ve haz ile birlikte, toplum hayatımıza da aynı kazançları getirmektedir. Dolayısıyla fert ve toplum olarak büyük bir kârın içerisine girmiş oluyoruz. Bunlar dünya hayatının getirileridir ama bununla kalmayıp daha nice kazançlarla birlikte, aynı zamanda âhiret kazancını da getiriyor hepimize. Sonra bayram yapıyoruz. Adeta cenneti kazanmanın bayramını. Zira Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz’den öyle güzel mesajlar alıyoruz ki, onlar bizlerin tertemiz bir hale gelebileceğini ve cenneti hak edeceğimizi haber veriyor. O bir ayın kazancı içerisinde bir de “bin aydan daha hayırlı” olduğunu bildiğimiz Kadir Gecesini de ihya edince, nûr üzerine nûr oluyor Elhamdülillah.
Bu güzel günlerden sonra çok geçmeden bir de Kurban günlerine, aynı zamanda Hac günlerine kavuşuyoruz. Hacılarımız Hicaz’da temizlenip Rahman’ın rahmet ve mağfiret deryasına gark olurken, bizler de kestiğimiz kurbanlarla bu manevi iklime dahil oluyoruz. “İlk kanı yere düşerken” bağışlanacağımız Kurban ibadeti; Allah için kesmenin, Allah için vermenin ve Allah için ikram etmenin lezzetini yaşatıyor bizlere. Onların “Mahşer gününde âzâlarıyla birlikte gelerek bizlere şefaatçi olacağını haber veren” Efendimiz’in hadisleri, bizleri daha da sevindiriyor. Evlerimizde, yurtlarımızda, köy, kasaba ve şehirlerimizde huzur rüzgârları esiyor. Uzaklardan gelenler anne-baba ve yakınlarını görüyor, anne-babalar evlatları ve torunlarına kavuşmanın sevincini gözyaşlarıyla kutluyor ve Allah’a hamd ediyor. Her bir gülümseme, musafaha yapma ve bayramlaşmayla günahlar dökülüyor. Kesilen kurbanlardan eti verilen fakirler et görmenin heyecanını yaşıyor. Çoluk-çocuk çok farklı bayramlar yaşıyor. Bu hizmette yarış yapan kuruluşlarımız ise, bu manevi kazancın en büyük dilimini elde ediyor.
Dargınların barıştığı, soğuklukların sıcaklığa dönüştüğü, lokmaların paylaşıldığı bu manevi atmosfer gerçekten ne güzeldir. Bunu ancak iman lezzetini tadanlar bilir. Bunun dışında olanlar anlamaz. Bunun için ileri-geri konuşurlar. Eh, ne demeli! Allah hidayet versin. Acımak lazım onlara.
Saydığımız ve sayamadığımız nice katkıları olan bayramlarımız, bize asıl cennet hayatının bayramlarını hatırlatmalı. Ama oranın bayramı her gün, her an. Ya cehennem! Oranın da acısı ve hüznü her an. Rabbimiz bizleri korusun! Yatırımını şuursuzca yapan ve nereye gideceğini düşünmeyen ehl-i gafleti de uyandırsın. İnşaallah bu gerçekleri kavramak hepimize nasip olur.
Bu duygu ve düşüncelerle bayramlarınızı tebrik eder ve daha nice güzel bayramlara Ümmet-i Muhammed’in huzur ve başarıları içerisinde kavuşturmasını Rabbimizden niyaz ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.