Devlete adam öldürmek yakışmaz mı?
Türkiye’nin son bir haftalık gündemine damgasını vuran olay:
Mersin’de bir kız öğrenci minibüste istemediği bir istikamete götürülüyor, tecavüz edilecekken karşı koymaya çalışıyor, çırpınıyor, bıçaklanıyor, elleri kesiliyor, her tarafı delik deşik oluyor, ölmediği anlaşılınca levye ile kafasına defalarca vuruluyor, acılar içerisinde can veriyor, yetmiyor, ölünce izi belli olmasın diye üzerine benzin döküp yakılıyor.
Katil zanlısı yakalanıyor, herkes öfkeli, kızgın.
Devlet yetkilikleri de kızgın.
Avrupa Birliği Bakanımız “Benim kızım olsa çeker tabancayı katili vurur, sonucuna da katlanırdım” demiş. Arkasından da kendisine idam cezası sorulunca “Devlete adam öldürmek yakışmaz” şeklinde bir ifade kullanmış.
Sayın Bakan “Çeker tabancayı vururdum” derken belki namusuna sahip çıkmak adına duygusal bir laf etmiş ama bence biraz daha dikkatli konuşsaydı iyi ederdi. Niye derseniz, bir kere madem herkes kendi işini kendi görecek o zaman devlete ne gerek var, kanuna, polise, mahkemeye, bakana… ne gerek var demezler mi adama?
Verelim herkesin eline bir silah, herkes kendi başının çaresine baksın!
Eğer böyle olacak olsa memlekette başıboşluk, kan davası, kaos olur. Devlet ise bunları önlemek için vardır ve var olmalıdır.
İnsanlar suç işleyebiliyor, vahşice, adice, alçakça cinayetler yapıyor maalesef. Ama işte bunlara hak ettiği en ağır cezayı vermek te şahısların değil, devletin işidir.
İslam Hukukuna göre de Allah devlete böyle bir yetki hatta yetkiden de öte görev vermiştir.
“Devlete adam öldürmek yakışmaz” da neyin nesi? Devlete yakışmaz da, devletin bakanının eline silah alıp adam öldürmesi yakışır mı? Asıl bu yakışmaz!
Devlete; hak edene hak ettiği cezayı vermek bal gibi yakışır ve olması gereken de budur. Bu ceza hapisse hapis, paraysa para, ölümse ölüm… hiç fark etmez.
Devlet “hak edeni” öldürmekle kötü, ayıp, çirkin bir şey yapmış olmaz, adaleti yerine getirmiş olur. Zaten mülkün temeli de adalettir. (Buradaki “mülk” kelimesi bizim anladığımız mal-mülk anlamına değil, otorite, devlet, hakimiyet anlamındadır.) Yani devlet olmanın temeli, şartı, gereği budur.
Eğer Sayın Bakan “Avrupa Birliği” adını taşıyan bir Bakanlık koltuğunda oturduğu için birilerine şirin gözükmek adına, onların hatırına böyle bir laf ediyorsa bu daha da vahim.
Şunu iyi bilelim ki biz idamı kaldırdık diye Avrupa’nın bize “Aferin” dediği, onun gözüne girmişliğimiz falan yok. Bu ülke Avrupa’ya yaranmak, şirin gözükmek gibi bir dert te taşımaması lazım.
Son bir soru:
Bir zamanlar bu ülkede İstiklal Mahkemeleri kuruldu, hem de sebebsiz yere en az 5 bin kişi “devlet” tarafından idam edildi. Şapka’yla ilgili kitap yazdı diye İskilip’li Atıf Hoca asıldı. 27 Mayıs’tan sonra Başbakan sıfatıyla Adnan Menderes ve arkadaşları idam edildi. 12 Eylül’den sonra bulmaca çözer gibi “Bir sağdan-bir soldan” diyerek gençler asıldı.
Devlete adam öldürmek yakışmazsa bunlar yakışmaz ve yakışmamıştır da. Çünkü haksız, adaletsiz, siyasi karar ve infazlar olmuştur. Ama Mersin’deki gibi bir caniyi asmak devlete yakışır mı yakışmaz mı çıkın da sokağa bir sorun cevabını alırsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.