Dargınlık Üç Günlükmüş
Sevgili çocuklar,
Arkadaşlarınızla birlikteyken veya onlarla oyun oynarken size yapılan bir hareket sizi incitebilir ve üzebilir.
Öğretmeniniz yaptığınız ödevi beğenmemiştir ve sizi sınıftaki arkadaşlarınızın önünde azarlayabilir veya kulağınızı çekebilir.
Anneniz, bananız veya kardeşleriniz sizin yapılmasını beğenmediğiniz bir hareketi size yapabilirler ve sizin kalbinizi kırabilirler.
Bu şekilde ki olayları istediğiniz kadar artırabilirsiniz…
Size yanlış yapanlara kızarsınız. Belki siz de onlara aynı hareketi yapmak istesiniz.
Ama en azından kalbinizde ki kırgınlık sebebiyle onlara darılır, küsersiniz.
Sevgili kardeşlerim,
Var mı böyle kendisine küstüğünüz insanlar?
Onları görünce kendilerine selam vermiyor, konuşmuyor musunuz?
Peki, şekilde davranışın ne kadar sürecektir, hiç düşündünüz mü?
Belki onlar ellerinde olmadan size böyle bir söz söylemiş veya böyle bir harekette bulunmuşlardır? Ne biliyorsunuz?
Veya onlar yaptıkları şeyin sizin iyiliğinize olacağını zannetmişlerdir ama siz o harekete kırılmışsınızdır, olamaz mı yani?
O halde…
GÜZEL İKİ DÜŞÜNCENİN TERS HAREKETLERİ
Eski insanların anlattığı bir temsili hikâyeyi burada size anlatmalıyım.
Bir yolcu atı ile birlikte yolculuk yaparken, su içebileceği, elini yüzünü yıkayabileceği ve bir müddet oturup dinlenebileceği bir subaşına gelir.
Atını bağlayacağı, terden ıslanan elbiselerini kurutabileceği bir askılık yer arar, fakat bulmaz. Kendi kendine;
“Burası, niçin bir yolcunu ihtiyaçları için hazırlanmamış, acaba?” diye düşünür.
Hemen yakında ki bir ağaçtan ucu çatallı bir dal keser, diğer ucunu sivrilterek onu bir kazık haline getirir ve subaşında uygun bir yere çakar.
“Gelen geçen yolcular buraya hayvanlarını bağlasınlar” der ve biraz dinlendikten sonra oradan ayrılır.
Aradan bir müddet zaman geçer. Aynı subaşına bu sefer bir başka yolcu gelir. Su içmek için suyun kaynağına yönelmişken, bir evvelki yolcunun çaktığı kazığı görmez. Ayağı kazığa takılır ve düşer.
Yere düşünce canı yanan adam;
“Bu kazığı da buraya kim çakmış? Ben düştüm ama başkaları da düşebilir” diye düşünerek kazığı oradan söker ve uzak bir yere atar.
Gördünüz mü sevgili çocuklar,
Her iki yolcu da iyi ve güzel duygularla birbirlerine ters iki hareket yaptılar.
Biri oraya kazık çaktı, diğeri de onu oradan sökerek attı.
Her iki insan da böyle güzel düşüncelerinden ve düşüncelerini uyguladıklarından dolayı tebrike ve takdire layık değiller midir?
DARGIN KALMA SÜRESİ
Biz de bize yapılan hareketlerin görünen yüzünü incelediğimiz kadar görünmeyen yüzünü yani bu söz ve hareketin ne amaçla yapılmış olabileceğini düşünmemiz gerekmez mi?
Biz üzen şeylerin mutlaka bir iyi niyet taşıyan yönünü bulabiliriz. O zaman da o insana karşı dargın kalmamızın manasız olmaz mı?
Kaldı ki biz belki kardeşiz, belki komşu, akraba veya arkadaşız. Aynı vatan da yaşıyoruz. Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz çoğu zaman aynı sebeplere dayanmaktadır.
O halde uzun süre dargın durmamız aramızda aşılması zor engeller çıkarabilir ve bizler birbirlerimizden ayrıldığımız için millet olarak gücümüz zayıflar. Bu da düşmanlarımızın işine gelmez mi?
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v – salli aleyhi vesellem); “Bir mü’minin (Müslüman kişi) kardeşine üç günden fazla küs durması doğru değildir” buyurarak bizim aradığımız ölçüyü koymuştur.
Siz de öyle yapın sevgili çocuklar,
Kendisine küs olduğunuz insanlara üç günden fazla küsmeyin ve barışın.
Barışmak için ilk hareketi yapanın da değerinin çok yüksek olduğunu bilin.
Haydi, göreyim sizi…
Arkadaşlarınızla birlikteyken veya onlarla oyun oynarken size yapılan bir hareket sizi incitebilir ve üzebilir.
Öğretmeniniz yaptığınız ödevi beğenmemiştir ve sizi sınıftaki arkadaşlarınızın önünde azarlayabilir veya kulağınızı çekebilir.
Anneniz, bananız veya kardeşleriniz sizin yapılmasını beğenmediğiniz bir hareketi size yapabilirler ve sizin kalbinizi kırabilirler.
Bu şekilde ki olayları istediğiniz kadar artırabilirsiniz…
Size yanlış yapanlara kızarsınız. Belki siz de onlara aynı hareketi yapmak istesiniz.
Ama en azından kalbinizde ki kırgınlık sebebiyle onlara darılır, küsersiniz.
Sevgili kardeşlerim,
Var mı böyle kendisine küstüğünüz insanlar?
Onları görünce kendilerine selam vermiyor, konuşmuyor musunuz?
Peki, şekilde davranışın ne kadar sürecektir, hiç düşündünüz mü?
Belki onlar ellerinde olmadan size böyle bir söz söylemiş veya böyle bir harekette bulunmuşlardır? Ne biliyorsunuz?
Veya onlar yaptıkları şeyin sizin iyiliğinize olacağını zannetmişlerdir ama siz o harekete kırılmışsınızdır, olamaz mı yani?
O halde…
GÜZEL İKİ DÜŞÜNCENİN TERS HAREKETLERİ
Eski insanların anlattığı bir temsili hikâyeyi burada size anlatmalıyım.
Bir yolcu atı ile birlikte yolculuk yaparken, su içebileceği, elini yüzünü yıkayabileceği ve bir müddet oturup dinlenebileceği bir subaşına gelir.
Atını bağlayacağı, terden ıslanan elbiselerini kurutabileceği bir askılık yer arar, fakat bulmaz. Kendi kendine;
“Burası, niçin bir yolcunu ihtiyaçları için hazırlanmamış, acaba?” diye düşünür.
Hemen yakında ki bir ağaçtan ucu çatallı bir dal keser, diğer ucunu sivrilterek onu bir kazık haline getirir ve subaşında uygun bir yere çakar.
“Gelen geçen yolcular buraya hayvanlarını bağlasınlar” der ve biraz dinlendikten sonra oradan ayrılır.
Aradan bir müddet zaman geçer. Aynı subaşına bu sefer bir başka yolcu gelir. Su içmek için suyun kaynağına yönelmişken, bir evvelki yolcunun çaktığı kazığı görmez. Ayağı kazığa takılır ve düşer.
Yere düşünce canı yanan adam;
“Bu kazığı da buraya kim çakmış? Ben düştüm ama başkaları da düşebilir” diye düşünerek kazığı oradan söker ve uzak bir yere atar.
Gördünüz mü sevgili çocuklar,
Her iki yolcu da iyi ve güzel duygularla birbirlerine ters iki hareket yaptılar.
Biri oraya kazık çaktı, diğeri de onu oradan sökerek attı.
Her iki insan da böyle güzel düşüncelerinden ve düşüncelerini uyguladıklarından dolayı tebrike ve takdire layık değiller midir?
DARGIN KALMA SÜRESİ
Biz de bize yapılan hareketlerin görünen yüzünü incelediğimiz kadar görünmeyen yüzünü yani bu söz ve hareketin ne amaçla yapılmış olabileceğini düşünmemiz gerekmez mi?
Biz üzen şeylerin mutlaka bir iyi niyet taşıyan yönünü bulabiliriz. O zaman da o insana karşı dargın kalmamızın manasız olmaz mı?
Kaldı ki biz belki kardeşiz, belki komşu, akraba veya arkadaşız. Aynı vatan da yaşıyoruz. Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz çoğu zaman aynı sebeplere dayanmaktadır.
O halde uzun süre dargın durmamız aramızda aşılması zor engeller çıkarabilir ve bizler birbirlerimizden ayrıldığımız için millet olarak gücümüz zayıflar. Bu da düşmanlarımızın işine gelmez mi?
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v – salli aleyhi vesellem); “Bir mü’minin (Müslüman kişi) kardeşine üç günden fazla küs durması doğru değildir” buyurarak bizim aradığımız ölçüyü koymuştur.
Siz de öyle yapın sevgili çocuklar,
Kendisine küs olduğunuz insanlara üç günden fazla küsmeyin ve barışın.
Barışmak için ilk hareketi yapanın da değerinin çok yüksek olduğunu bilin.
Haydi, göreyim sizi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.