Bizler, mesleğini en güzel şekilde icra etmek için mücadele veren meslek grubuyuz.

İçimizde kalemini satanlar olmuş olabilir.

Ama gazetecilik kutsal bir meslektir.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da gazetecilere sadece bir basın kartı vererek, bu güzelim mesleğe karşı sorumluluğunu yerine getirmiş olamaz!

Sadece ulaşımın ücretsiz olmasıyla, bu sorumsuzlukların üzeri örtülemez.

**

Sarı Basın Kartının bir ağırlığı vardı.

Şimdi Turkuvaz ve pembe basın kartına çevrildi.

Basın Kartı, dış görünümüyle değişikliğe uğradı aynı zamanda etkisini de kaybetti.

**

Güya yeni basın kartları dağıtılırken, “Resmi kurumlarda kimlik yerine geçebilecek” denildi.

Gidin sorun bakalım, Konya'da hangi kurum basın kartını resmi kart olarak görüyor?

Basın Kartının bir ağırlığı kalmadı.

Bunun suçlusu kim?

**

Lütfen, bu konuya bir açıklık getirin.

Basın Kartı, kimlik yerine geçiyor mu geçmiyor mu?

Geçiyorsa, kurumların neden bilgisi yok?

Geçmiyorsa neden geçmiyor?

**

Polis, basın kartını görünce , “Bu ne işe yarar, kimliğiniz yok mu diyor?”

Bir devlet kurumuna gidildiğinde “Kimliğim yok, basın kartım var” denildiğinde, “o kart burada işlemez, geçmez” deniliyor.

Bankalarda “Bu ne kardeşim, dalga mı geçiyorsun, kimliğiniz olacak?” deniliyor.

**

Eğer Basın Kartı, kimlik yerine geçiyorsa, Valilik aracılığıyla bu konunun kurumlara iletilmesi gerekmez mi?

Eğer basın kartının bir geçerliliği de yoksa “Kardeşim, kurumlarda işlevsiz” izahını yapmak çok mu zor?

Ayrıca Basın Kartı, kurumlar, bankalar nezdinde bu kadar itibarsız ise bize neden verdiniz?

**

Danıştay, bir dönem “Avukat kimliği, resmi kimliktir” kararı vermişti.

Şimdi kim çıkıp bizim hakkımızı savunacak?

Kim, “Basın kartı, resmi kimliktir” diyecek.

Ya da birileri dediyse ve ben kaçırdıysam, kurumlardaki işlevselsizlik nedir?

Nereden baksanız büyük bir kokuşmuşluğun içindeyiz.

**

2018 yılında bankaya para çekmek için giden bir avukatın Avukat Kimlik Kartıyla para çekememesinin ve bankamatik memurunun Avukata yönelik tutumunun ardından Barolar “Bu haksızlıktır” diyerek, gür sesle haklarını aramıştı.

Gazetecilerin, çoğu kurumda bu kabul görmez muamele karşısında hakkını kim arayacak?

**

Bu konuyla ilgili bir açıklama yapılmalıdır.

Depremde, savaşta, yağmurda, çamurda, karda, sıcağın altında fedakârca çalışan Gazeteciler, gerçekten böyle bir muameleyi hak etmiyor.