Cehd ve Gayret Etmek
Milli Gençlik yazı serisi
Milli gençlik, bütün insanlığın dünya ve ahiret saadet için çalışır, didinir ve ter döker. Buna dinimizde “Cihat etmek veya cihat farzını yerine getirmek” denir.
Cehd ve gayret etmek, bütün güçle çalışma yapmak demektir.
Dikkat edilecek olursa, birçok lafı bir araya getirmek cihat değildir. Ancak çalışmak ve terlemek, cihat olmaktadır.
Nitekim nerede bir cihat ayeti karşımıza gelse hemen arkasından “…malınızla, canınızla…” ibresi de hemen peşinden gelmekte, bu uğurda mal vermeden, terlemeden cihat olmayacağı beyan edilmektedir.
Bizleri yoktan var eden, koruyup gözeten, yaşatan ve ecel geldiği zaman da ruhumuzu alarak kendine döneceğimiz Yüce Rabbimiz, kesinlikle yeryüzünde zulüm ve sömürü olsun istemiyor. Hakk’ı ayakta tutacak yani zulüm ve sömürüyü ortadan kaldıracak insanların da gönderdiklerine inanmış insanlar olmasını murat etmektedir.
Günümüzde yeryüzü büyük bir kaosun ve terörün içerisinde kıvranmakta, bu zulümlerle ezilen masumlar, “Ya Rabbi… Nezdi ilahiyenden bize bir kurtarıcı gönder” diye dua etmektedirler.
Bu zulmü insanlığa reva görenler, hiç şüphesiz “kuvveti üstün gören” ve hakkın gücüne inanmayan insanlardır.
Bizim kuvvetimiz var, bizim taraftarlarımız var, biz asilzadeyiz, bizim derimizin rengi beyazdır… gibi ortaya attıkları tezlerine önce kendileri inanmakta sonra bütün insanlığa baskı yaparak onları da kendilerine itaat etmeye çalışmaktadırlar. Firavunlar, Nemrutlar, Deccallar bu yapının somutlaşmış isimleridir.
Bunlar, masum ve mazlum toplulukların yer üstü ve yer altı bütün servetler ile mal, can ve ırz gibi değerlerimize tasallut olmakta ve o değerleri onların elinden almak için ordular kurmakta, silahlar üretmektedirler.
Milli gençlik, bütün insanlığın dünya ve ahiret saadet için çalışır, didinir ve ter döker. Buna dinimizde “Cihat etmek veya cihat farzını yerine getirmek” denir.
Cehd ve gayret etmek, bütün güçle çalışma yapmak demektir.
Dikkat edilecek olursa, birçok lafı bir araya getirmek cihat değildir. Ancak çalışmak ve terlemek, cihat olmaktadır.
Nitekim nerede bir cihat ayeti karşımıza gelse hemen arkasından “…malınızla, canınızla…” ibresi de hemen peşinden gelmekte, bu uğurda mal vermeden, terlemeden cihat olmayacağı beyan edilmektedir.
Bizleri yoktan var eden, koruyup gözeten, yaşatan ve ecel geldiği zaman da ruhumuzu alarak kendine döneceğimiz Yüce Rabbimiz, kesinlikle yeryüzünde zulüm ve sömürü olsun istemiyor. Hakk’ı ayakta tutacak yani zulüm ve sömürüyü ortadan kaldıracak insanların da gönderdiklerine inanmış insanlar olmasını murat etmektedir.
Günümüzde yeryüzü büyük bir kaosun ve terörün içerisinde kıvranmakta, bu zulümlerle ezilen masumlar, “Ya Rabbi… Nezdi ilahiyenden bize bir kurtarıcı gönder” diye dua etmektedirler.
Bu zulmü insanlığa reva görenler, hiç şüphesiz “kuvveti üstün gören” ve hakkın gücüne inanmayan insanlardır.
Bizim kuvvetimiz var, bizim taraftarlarımız var, biz asilzadeyiz, bizim derimizin rengi beyazdır… gibi ortaya attıkları tezlerine önce kendileri inanmakta sonra bütün insanlığa baskı yaparak onları da kendilerine itaat etmeye çalışmaktadırlar. Firavunlar, Nemrutlar, Deccallar bu yapının somutlaşmış isimleridir.
Bunlar, masum ve mazlum toplulukların yer üstü ve yer altı bütün servetler ile mal, can ve ırz gibi değerlerimize tasallut olmakta ve o değerleri onların elinden almak için ordular kurmakta, silahlar üretmektedirler.
Cihat farzının bazı önemli özellikleri şunlardır.
Cihat İslam’da ilk farz olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değişik yerlerden bir araya gelmiş olan insanlar birbirlerinin Müslüman oldukları fark ettiklerinde ilk yapacakları iş nedir? Namaz kılmak mıdır? Oruç tutmak mıdır? Zekât vermek midir? Yoksa Hac veya Umreye gitmek midir?
Bu insanlar önce aralarından birini kendilerine baş seçecekler, o başa itaat edeceklerini beyan edeceklerdir. Ondan sonra vakit girmişse namaz kılacaklar, ramazansa oruç tutacaklar ve vakti gelmişse zekât vereceklerdir.
Peygamberimiz, “Üç kişi, (başka bir rivayette iki kişi) bir araya gelince biri imam olsun” buyurmaktadır.
Cihat farzı, Kur’an-ı Kerim’de en çok tekrarlanan bir farzdır.
Mesela namaz ile ilgili ayetler 50 kadar yerde zikredilirken, cihatla ilgili ayetler 500 yerde zikredilmektedir.
Cihat, sürekli olarak yapılacak bir farzdır.
Namaz günde beş vakit kılınmakta, oruç Ramazan ayında bir ay tutulmakta, zekât malın belli bir kısmı olmak üzere yılda bir kere verilmektedir. Hâlbuki cihat farzının belli bir zamanı yoktur. Kesintisiz bütün ömür boyunca yapılması gereken bir farzdır.
Cihat farzı, yapanın bütün gücünü kullanarak yapması gereken bir farzdır.
Gücü ve takati yettiği halde zamanın bir kısmında cihat terk edilirse, bu terk edilen kısmın hesabı verilemeyecek kadar ağırdır.
Cihat ecir ve sevap açısından çok büyük bir farzdır. Yapılan hiçbir farzın ecir ve sevabı cihat farzına erişememektedir.
Peygamberimiz buyurmuşlardır ki; “Cihat eden bir insana küçük bir zorluk dokunsa, o zorluk o insana, bir yıl boyunca her gün yemeden içmeden oruç tutmuş ve her gün hiç uyumadan sabahlara kadar namaz kılmış insanın ecri verilir”
Sahabe-i Kiram sordular; “Ya Resulalallah… Bir küçük zorluk nasıl olur?”
Buyurdular ki; “Atıyla giden bir Mücahidin elinden kırbacı düşse. O da atından inerek kırbacı eline alsa ve tekrar atına binse… İşte bu hareket onun için bir küçük zorluktur”
Cihat, mal kazanmak, kahraman adam olmak, bir güzel kadına erişmek gibi dünyalıklar için yapılamaz.
İnsanların dünya ve ahiret mutluluğu sağlamak için bütün gücüyle çalışan genç kardeşlerimi yani “Milli Gençliği” bu ulvi duygu ve davranışlarından bir kere daha tebrik ederim.
Cihat İslam’da ilk farz olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değişik yerlerden bir araya gelmiş olan insanlar birbirlerinin Müslüman oldukları fark ettiklerinde ilk yapacakları iş nedir? Namaz kılmak mıdır? Oruç tutmak mıdır? Zekât vermek midir? Yoksa Hac veya Umreye gitmek midir?
Bu insanlar önce aralarından birini kendilerine baş seçecekler, o başa itaat edeceklerini beyan edeceklerdir. Ondan sonra vakit girmişse namaz kılacaklar, ramazansa oruç tutacaklar ve vakti gelmişse zekât vereceklerdir.
Peygamberimiz, “Üç kişi, (başka bir rivayette iki kişi) bir araya gelince biri imam olsun” buyurmaktadır.
Cihat farzı, Kur’an-ı Kerim’de en çok tekrarlanan bir farzdır.
Mesela namaz ile ilgili ayetler 50 kadar yerde zikredilirken, cihatla ilgili ayetler 500 yerde zikredilmektedir.
Cihat, sürekli olarak yapılacak bir farzdır.
Namaz günde beş vakit kılınmakta, oruç Ramazan ayında bir ay tutulmakta, zekât malın belli bir kısmı olmak üzere yılda bir kere verilmektedir. Hâlbuki cihat farzının belli bir zamanı yoktur. Kesintisiz bütün ömür boyunca yapılması gereken bir farzdır.
Cihat farzı, yapanın bütün gücünü kullanarak yapması gereken bir farzdır.
Gücü ve takati yettiği halde zamanın bir kısmında cihat terk edilirse, bu terk edilen kısmın hesabı verilemeyecek kadar ağırdır.
Cihat ecir ve sevap açısından çok büyük bir farzdır. Yapılan hiçbir farzın ecir ve sevabı cihat farzına erişememektedir.
Peygamberimiz buyurmuşlardır ki; “Cihat eden bir insana küçük bir zorluk dokunsa, o zorluk o insana, bir yıl boyunca her gün yemeden içmeden oruç tutmuş ve her gün hiç uyumadan sabahlara kadar namaz kılmış insanın ecri verilir”
Sahabe-i Kiram sordular; “Ya Resulalallah… Bir küçük zorluk nasıl olur?”
Buyurdular ki; “Atıyla giden bir Mücahidin elinden kırbacı düşse. O da atından inerek kırbacı eline alsa ve tekrar atına binse… İşte bu hareket onun için bir küçük zorluktur”
Cihat, mal kazanmak, kahraman adam olmak, bir güzel kadına erişmek gibi dünyalıklar için yapılamaz.
İnsanların dünya ve ahiret mutluluğu sağlamak için bütün gücüyle çalışan genç kardeşlerimi yani “Milli Gençliği” bu ulvi duygu ve davranışlarından bir kere daha tebrik ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.