Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Bir İnsan-ı Kâmil: Hacı Veyis Zâde Mustafa Sabri Efendi

Bir İnsan-ı Kâmil: Hacı Veyis Zâde Mustafa Sabri Efendi

Bugünlerde nereye baksanız bir güzel insan çıkıyor karşınıza; Hacı Veyis Zâde Mustafa Sabri Efendi. Vefatının 49. yılında yine çeşitli etkinliklerle anılıyor.

İnsan olmanın güzelliğini yaşamış ve güzel izler bırakmış bir kimse o. İnsan-ı Kâmil. Allah için sevginin ve Allah için hizmetin en geniş anlamıyla yer bulduğu bir kimse.

Tabii ki bizler onu göremedik. Ancak bizden iki-üç kuşak öncesi onu gördü ve nasîbi olanlar da epeyce sebeplendi. Ama bizler de Elhamdülillah onun talebelerinden hem okuduk ve hem de onu dinledik.

Onun o ilim, ibadet ve hizmet aşkı hep hafızalarımızda yer etti. Ama belki de onun öncesinde yer eden bir hali vardı. O da peygamberî ahlâkıydı. Gerek talebeleri muhterem hocalarımız ve gerekse herhangi bir sebeple onunla irtibatı olmuş olan halkımızdan daima bu gerçeği işittik.

O, hayatına nasıl yerleştirdi bilmiyorum –Rabbimiz bizlere de nasîb etsin–. Başta İmam-Hatip Okulu olmak üzere diğer hayır müesseseleri, talebe yetiştirmek ve onların maddi ve manevi ihtiyaçları, fakirler, cenazeler, açılışlar vs… Her kesimden insanın anlattığı o kadar çok şey var ki! Bu insan evine ve çoluk çocuğuna ne kadar zaman ayırabiliyordu ki! Ama onların da ihmal edilmediğini açıkça görüyoruz. Kız çocuklarının dâhil oğullarının da Allah’ın eşsiz kitabı Kur’an’ın hizmetinde olmalarından… Ne güzel bir aile, ne güzel bir hizmet aşkı!

Muhterem yeğeni Ali Ulvi Kurucu Efendi’nin “Hatırât”ını okuduğumuz zaman ise, Hacı Veyis Zâde Hoca Efendi’nin böyle olmasının gerçek sebebi de açıkça anlaşılmaktadır. Merhum babası Hacı Veyis Efendi ki, ondaki o Kur’an aşkı, ibadet ve tebliğ aşkı gerçekten hayran bırakıyor insanı. Bir de zühd ve takvası… Evet, “Peygamber Varisi” insanlar böyle oluyorlarmış meğer. Gönülleri Allah (c.c.) sevgisiyle dolup taşan bu güzel insanlara gıpta etmemek ne mümkün! Onlar hayatlarını Allah yoluna vakfetmişler, bununla kalmamış, mallarını da çocuklarını da… Evet, onlar cennet ve Cemâl-i İlâhî karşılığında vermişler bunları. İçtikleri soğuk bir suyun şükrünü îfa edememekten korkmuşlar. Üstad’ın hatıralarını okurken belleklerimizden çıkmayacak o eşsiz sözler… Dedesi Veyis Efendi şöyle diyordu eşine: “Herkesin bağı var, bahçesi varsa bizim de suyu buz gibi yapan testimiz var. Bunun şükrünü nasıl eda edeceğiz?”

Onlar bu hizmet aşkında o kadar ileriydiler ki, baskı ve zulümler onları Kur’an hizmetinden asla uzaklaştıramamıştı. Karakolda sorgulanma sırasını bekleyen o mübarek insan Veyis Efendi, oradaki polise bekleme esnasında Fatiha sûresini öğretmeyi teklif edecek kadar müşfik ve cesaretliydi.

O devirde Allah (c.c.) hemen hemen her ilde birer Hacı Veyisler çıkarmıştı. Onlar, “Kur’an’ı biz indirdik, onu biz muhafaza edeceğiz” (15 Hicr 9) âyet-i kerîmesinin sırrını hayata geçirmeye vesîle olan bahtiyar insanlar olmuşlardı. Allah hepsine rahmet eylesin ve şefaatlerine nâil kılsın.

Ahlâkın, edebin, ilim, hikmet ve mârifetin timsali olan bu güzel insanlar, insanlara Allah’ı sevdirmede çok başarılı olmuşlardır. Onlar hiç kimseyi dışlamamışlar, sarhoş bir insana bile insanca davranış sergileyerek onun hidayetine vesîle olmuşlardır. Şüphesiz ki o insanların anlatılan pek çok kerameti vardır ama asıl kerametleri bu gerçeklerdir. Kendisi de “oğlum bugünün kerameti hizmettir”, dermiş. Zaten böylesine güzellikleri olan kullarına ikram eder Cenab-ı Hakk. Sonuçta Allah da onları sevmiş ve kullarına sevdirmiştir.

Kendisine yetişememekle birlikte, onu sanki “hocam” gibi gördüğüm Hacı Veyis Zade Hocam gerçekten dinlediklerimle en çok etkilendiğim insan-ı kâmillerden birisidir. Tabii ki onu gören ve özellikle onun ilim ve hikmet deryasından tadan hocalarımız ise, çok daha fazla istifade etmişlerdir. Allah onlara uzun ömürler versin.

Bir toplumda ne kadar çok Hacı Veyis Zadeler varsa, o toplumun insanları o kadar bahtiyar olacaktır. Çünkü onlar insanlara Allah ve Rasûl’ü sevgisini sunan birer pınar, ya da o pınarın birer kurnalarıdır. İşte bunun içindir ki, Müslüman ailelerimizin nice Hacı Veyis Zadeler yetiştirme gayretinde olması gerekir. Hafız, âlim, âbid, zâhid, çağın gerektirdiği ilim ve eğitimle yetişmiş nice velî zatlara ihtiyacımız var. Ki o zatlar hem âlim hem de âriflerden olurlar. Tıpkı Hocamızın duasında olduğu gibi; “Hafız ol, âlim ol, âlimlikte kalma sonra da veli ol!” Onlar ki, o ailenin ve toplumun göz aydınlığı olacak ve İbrahim (a.s.)’ın duasındaki büyük mirasa da sahip olacaklardır. Kur’an-ı Kerim bu gerçeğe şöyle işaret eder: "(Onlar ki;) Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl, derler." (25 Furkan 74)

Bizler, Kur’an hizmetinde böylesine fedakârlıklar yapmış, “aman dinimize bir zarar gelmesin” diyerek üzerine titremiş bu fedakâr insanlar yanında ne yapıyoruz ki acaba? Yevmiyesini vererek kendisine Kur’an öğreten Süleyman Efendi ya da aldığı maaşın önemli bir kısmını eve gidinceye kadar bu yolda sarf eden Hacı Veyis Zâdelerden ne alabiliyoruz ki? İşte, sorgulamamız gereken asıl mesele burası. Hadislerde geçen “bir insanın hidayetine vesîle olmada”ki büyük mükâfatı anlayıp hayatımızda anlamlaştırmadıkça kulluk hedefine ulaşmamız asla mümkün değildir. Allah (c.c.) bu manayı sözümüzde ve fiiliyatımızda lûtfetsin inşaallah! Bu vesîleyle Hacı Veyis Zâde Hocamız ve onun gibi güzel insanlara yüce Rabbimizden rahmetler dilerken, yollarında olmamızı da ayrıca niyaz ediyoruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi