Beşer Şaşar!
Biliriz ki insan farklı sıfatlarla yaratılmıştır. Onun fıtratında meleklerin sıfatı da vardır, hayvanatın sıfatı da. O ne sadece melekler gibidir ve ne de hayvanlar gibi.
Allah (c.c.) ona irade-i cüz’iyye vermiştir. Îman edip etmemekle o, iyilik ya da kötülük yolunu seçebilir. Îman ettiği zaman, melekût âlemine adım atmış olur. Ama îmanının gereklerini yerine getirmesi lâzımdır. O bu konuda ne kadar gayret ederse o kadar başarı elde edecek ve meleklere de o derece yaklaşmış olacaktır. İnanmayanların ise bu konuda bir başarısı olamaz.
İnanan insan îmanının istediği şeyleri yerine getirmesi gerekir demiştik. Eğer o emir ve yasaklara riayet etmeyecek olursa o zaman günahkâr olacaktır. Evet insan nefsine uyabilir, günahlara dalabilir. Zira o, nihayet insandır. “Beşer şaşar” ifadesiyle eskilerimiz bu manâyı kısa ve özlü bir şekilde dile getirmişler. Kul olmak da bunu hatırlatır. Çünkü bizler eksiz ve âciz yaratıklarız. Günah bizim işimizdir, af ve mağfiret ise Rabbimize âittir.
Kul günah işler ama tevbe etmezse kalben kararmaya başlar. Nasıl ki kalp güzellik ve iyiliklerle huzur bulur, Allah’ın zikriyle mutmein bir hale gelirse, kötülük ve günahlarla da hastalanır. Buna Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle işaret etmiştir:
“Kul bir hata işlediğinde, kalbine siyah bir nokta konulur. Eğer bunlardan vazgeçer ve istiğfar ederse kalbi parlar. Eğer hataya tekrar dönerse, kalbindeki siyah nokta artırılır, sonunda kalbini kaplar. İşte bu durum Allah’ın: “Hayır! Öyle değil, tam tersine onların kazanmakta oldukları, kalplerini kaplamış örtmüştür” (Muttaffifîn: 4) âyetinde zikrettiği kaplama budur.” (Tirmizî, tefsir, Muttaffifîn: 74; İbn Mâce, zühd 29)
İnsan, işte böyle küçük de olsa günahlardan uzak olmadığına göre, o zaman kulun daima tevbe etmeye ihtiyacı vardır.
Meselâ midede oluşan ülser rahatsızlığına baktığımız zaman, belki onun ufak tefek rahatsızlıklarla başladığını görürüz. Eğer erken tedavi edilmez, perhizlerine dikkat edilmezse günden güne artacak ve mideyi kaplayacaktır. Bundan sonra ise başka hastalıklara da kapı açabilecektir.
Gerçi hastalıklar hep böyledir. Erken teşhis ve tedavi ise hepsi için, en önemli şifa unsurudur. O halde kişi maddî yönde olduğu gibi, mânevî yönden de perhizine dikkat etmelidir. Bu da günahlardan kaçınmaya ve emredilenleri yapmaya bağlıdır. Ama eğer günaha meyletmişse işte burada da aynı şey, yani erken teşhis ve tedâvî gereklidir. Yani tevbe ve ibadete yöneliş…
Tevbe bir temizlik işidir. Bu temizlik ise ancak ibadetle birlikte tevbe ve istiğfara aralıksız devam etmeye bağlıdır. Cenab-ı Hakk da işte bu kullarını sever:
“Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.” (2 Bakara 222)
Zira insan daima kirlenmeye müsaittir. Hatalar, yanlışlar yapar ve günahlara dalar. Bir anlık bir dalgınlık bile bazen hayret verici bir yanlışı beraberinde getirir. Çünkü onda nefis vardır ki, o daima kötülüğü emredicidir:
“Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (12 Yusuf 53)
Gerçekten de insan bunu daima yaşar. Eğer Allah’ın yardım ve inayeti kula ulaşmasa, daha da kötü durumlara düşer.
İşlemiş olduğu günah ve yanlışlar sebebiyle Rabbi ile arasına perde çekilen insan, onu açtırmak için yine Rabbine yönelecektir. Pişman olduğunu dile getirerek gözyaşı dökecek, bağışlanma talebi ile istiğfar edecek, böylelikle Allah’a dönmüş olacaktır. İşte tevbe ve istiğfar bütün bu manâları içine alır. Yüce Rabbimiz de böyle kullarını bağışladığını şöyle dile getirir:
“Şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri, son derece bağışlayıcıdır.” (17 İsrâ 25)
Allah’a yönelmek sûretiyle nefse ve şeytana sırtını çeviren insan, bu gayret içerisinde hayatına devam ederken, yine O’na istiğfara devam edecektir. Zira insan hatadan hâli değildir. Ufak tefek kusurları olmaya devam ettiği için, hep kulun Rabbiyle olan rabıtasını (bağını) kesmeyecek ve böylelikle kulluk şuuru içerisinde yaşamasını sağlayacaktır. Hayatına böyle devam eden mü’min ise, vakti geldiği zaman Rabbine temiz bir şekilde kavuşacaktır. Allah (c.c.) hepimize, böylesine bir kavuşma lûtfetsin. Amîn!..
Allah (c.c.) ona irade-i cüz’iyye vermiştir. Îman edip etmemekle o, iyilik ya da kötülük yolunu seçebilir. Îman ettiği zaman, melekût âlemine adım atmış olur. Ama îmanının gereklerini yerine getirmesi lâzımdır. O bu konuda ne kadar gayret ederse o kadar başarı elde edecek ve meleklere de o derece yaklaşmış olacaktır. İnanmayanların ise bu konuda bir başarısı olamaz.
İnanan insan îmanının istediği şeyleri yerine getirmesi gerekir demiştik. Eğer o emir ve yasaklara riayet etmeyecek olursa o zaman günahkâr olacaktır. Evet insan nefsine uyabilir, günahlara dalabilir. Zira o, nihayet insandır. “Beşer şaşar” ifadesiyle eskilerimiz bu manâyı kısa ve özlü bir şekilde dile getirmişler. Kul olmak da bunu hatırlatır. Çünkü bizler eksiz ve âciz yaratıklarız. Günah bizim işimizdir, af ve mağfiret ise Rabbimize âittir.
Kul günah işler ama tevbe etmezse kalben kararmaya başlar. Nasıl ki kalp güzellik ve iyiliklerle huzur bulur, Allah’ın zikriyle mutmein bir hale gelirse, kötülük ve günahlarla da hastalanır. Buna Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle işaret etmiştir:
“Kul bir hata işlediğinde, kalbine siyah bir nokta konulur. Eğer bunlardan vazgeçer ve istiğfar ederse kalbi parlar. Eğer hataya tekrar dönerse, kalbindeki siyah nokta artırılır, sonunda kalbini kaplar. İşte bu durum Allah’ın: “Hayır! Öyle değil, tam tersine onların kazanmakta oldukları, kalplerini kaplamış örtmüştür” (Muttaffifîn: 4) âyetinde zikrettiği kaplama budur.” (Tirmizî, tefsir, Muttaffifîn: 74; İbn Mâce, zühd 29)
İnsan, işte böyle küçük de olsa günahlardan uzak olmadığına göre, o zaman kulun daima tevbe etmeye ihtiyacı vardır.
Meselâ midede oluşan ülser rahatsızlığına baktığımız zaman, belki onun ufak tefek rahatsızlıklarla başladığını görürüz. Eğer erken tedavi edilmez, perhizlerine dikkat edilmezse günden güne artacak ve mideyi kaplayacaktır. Bundan sonra ise başka hastalıklara da kapı açabilecektir.
Gerçi hastalıklar hep böyledir. Erken teşhis ve tedavi ise hepsi için, en önemli şifa unsurudur. O halde kişi maddî yönde olduğu gibi, mânevî yönden de perhizine dikkat etmelidir. Bu da günahlardan kaçınmaya ve emredilenleri yapmaya bağlıdır. Ama eğer günaha meyletmişse işte burada da aynı şey, yani erken teşhis ve tedâvî gereklidir. Yani tevbe ve ibadete yöneliş…
Tevbe bir temizlik işidir. Bu temizlik ise ancak ibadetle birlikte tevbe ve istiğfara aralıksız devam etmeye bağlıdır. Cenab-ı Hakk da işte bu kullarını sever:
“Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.” (2 Bakara 222)
Zira insan daima kirlenmeye müsaittir. Hatalar, yanlışlar yapar ve günahlara dalar. Bir anlık bir dalgınlık bile bazen hayret verici bir yanlışı beraberinde getirir. Çünkü onda nefis vardır ki, o daima kötülüğü emredicidir:
“Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (12 Yusuf 53)
Gerçekten de insan bunu daima yaşar. Eğer Allah’ın yardım ve inayeti kula ulaşmasa, daha da kötü durumlara düşer.
İşlemiş olduğu günah ve yanlışlar sebebiyle Rabbi ile arasına perde çekilen insan, onu açtırmak için yine Rabbine yönelecektir. Pişman olduğunu dile getirerek gözyaşı dökecek, bağışlanma talebi ile istiğfar edecek, böylelikle Allah’a dönmüş olacaktır. İşte tevbe ve istiğfar bütün bu manâları içine alır. Yüce Rabbimiz de böyle kullarını bağışladığını şöyle dile getirir:
“Şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri, son derece bağışlayıcıdır.” (17 İsrâ 25)
Allah’a yönelmek sûretiyle nefse ve şeytana sırtını çeviren insan, bu gayret içerisinde hayatına devam ederken, yine O’na istiğfara devam edecektir. Zira insan hatadan hâli değildir. Ufak tefek kusurları olmaya devam ettiği için, hep kulun Rabbiyle olan rabıtasını (bağını) kesmeyecek ve böylelikle kulluk şuuru içerisinde yaşamasını sağlayacaktır. Hayatına böyle devam eden mü’min ise, vakti geldiği zaman Rabbine temiz bir şekilde kavuşacaktır. Allah (c.c.) hepimize, böylesine bir kavuşma lûtfetsin. Amîn!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.