Ağlamanın Psikolojik Faydaları -1-
"Gözyaşlarıyla dağıtılmayan keder¸ diğer organları ağlatabilir." (Moudsley)
Millet olarak yufka yürekli olduğumuzdan mıdırnedendir bilmem ama; nerde bir ağlayan görsek hemen onu teselli etmeye çalışırız. Ağlamayı âcizlik ve zayıflık olarak görür ve; “Ağlamayı bırak, ayıp oluyor¸ sana yakışmıyor.” gibi cümleler kurarak onu teskin etmeye çalışırız. Oysa ağlamak; ağlayarak dünyaya gelen insanoğlunun, tıpkı bebeklikte olduğu gibi yetişkinlikte de ihtiyaçlarının ve sıkıntılarının giderilmesi için kurduğu bir iletişim şeklidir.
Ağlamak; duygu yoğunluğunun beden diliyle ifade edilen bir şekli olmakla beraber bir rahatlama ve bir tepki ifadesidir de.
İki damla gözyaşının insanı rahatlattığı bir gerçektir. Ağlamak insanın en zor zamanlarındaki en iyi arkadaşı¸ en iyi sırdaşı ve yoldaşıdır.
İki damla gözyaşı¸ cümlelerle anlatılmayan ve sayfalara yazılamayan duyguların ifadesidir. Anlatamadığımız birçok şeyi iki damla gözyaşı ile anlatıveririz.
Ağlamak; kişinin karşısındaki ile sessiz ve duygusal olarak iletişim kurması demektir. Ağlamak kişinin kendini başkasının yerine koyması ve karşıdaki kişinin acılarını paylaşması demektir.
Ağlamak; sözel olarak anlatılamayan duygu yoğunluklarının iki damla gözyaşıyla duygusal olarak anlatılması demektir.
Ağlanması gereken yerde ağlanması kişinin benliğinin parçalanmasını önlemektedir. Düşünün bir yerde yapayalnızsınız ve çok korkmuşsunuz; yapabileceğiniz tek şey dua etmek ve ağlamaktır. Bu; bir kaybolma¸ terk edilme¸ korkunç bir yaratıkla burun buruna gelme¸ bir deprem¸ bir kaza olabilir. Bizim bu durumda yapabileceğimiz tek şey ağlamaktır.
Vücudumuzun katatonik (donup kalma) hâle geçmemesi için ağlamamız gerekir. Ani şoklarda ya donup kalacaksınız ya da oturup ağlayacaksınız. Üçüncü şıkta ya benliğini kaybetme ya da kriz geçirme vardır.
İnsanlar yine bir yakınını veya değerli bir malını kaybettiği zamanlarda ağlar. Bunun yanında korktuğunda¸ âciz kaldığında¸ heyecanlandığında¸ duygulandığında¸ ani tepkilere ve haksızlığa maruz kaldığında da ağlar.
Ağlanması gereken yerlerde ağlamak, insan vücudunun fizyolojik dengesini koruduğu gibi insanı strese bağlı psikolojik hastalıklara karşı da korur.
Ağlamak¸ insanı strese bağlı psikolojik bir hastalık olan psikosomatik bozukluklar dediğimiz (migren¸ damar hastalığı¸ hipertansiyon¸ mide ülseri¸ sinirsel kusma¸ sinirsel kabızlık¸ baş ağrıları¸ diyabet¸ anoreksiya ve bulimiya nevrozu¸ aşırı şişmanlık¸ egzama türü deri hastalıkları¸ âdet düzensizlikleri¸ kabızlık¸ alerjiler¸ kas ağrıları ve bazı kanser türleri gibi) ruhsal faktörlerin önemli rol oynadığı bedensel rahatsızlıklardan korumaktadır.
Yine bunun yanında sıkıntıları içe atmayıp ağlanması gereken yer ve zamanda ağlamak insanı; dolaşım ve kalp rahatsızlıklarından¸ saldırganlık ve öfke nöbetlerinden¸ depresyondan¸ sinir ve kasların gevşetilmesinden ve uyuşturucuya sığınmaktan korur.
İlk çocuğunu 5 yaşında¸ ikinci çocuğunu 7 yaşlarında¸ üçüncü çocuğunu da 25 yaşında torununa hamile iken kaybeden bir anne şöyle anlatıyor:
"Büyük kızım torunuma hamile iken ciğerlerine su toplamasına bağlı olarak vefat edip cenazesi İstanbul'dan köye getirildiğinde tüm köylü başsağlığına geldi. Başsağlığına gelen herkes gibi köyün ileri gelenleri de bu duygu yoğunluğunun içinde konuşamadılar. Onlar aslında bana bir şeyler anlatmak istiyorlar; fakat duygu yoğunluğundan dolayı anlatacaklarını anlatamıyorlardı. Onların döktüğü ve benim döktüğüm iki damla gözyaşı her şeyi anlatmaya yetiyordu."
(Devam Edecek)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.