28 Şubat tarihe kara leke

28 Şubat tarihe kara leke

Demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat sureci, yıl dönümünde bir kez daha sorgulanıyor

Bin yıl süreceği iddia edilen süreç kimilerine göre son bulsa da 28 Şubat'ın açtığı yaralar hala kapanmadı. Post modern darbenin üzerinden 22 yıl geçti. Bir yandan özel yetkili cumhuriyet savcılığının başlattığı soruşturmalar ilerlerken, bir yandan da kamuoyu hafıza tazeliyor. 28 Şubat’ta asker 'demokrasiye balans ayarı' çekerken 'Devlet elden gidiyor, irtica her yeri ele geçiriyor' yaygarası ile Yüksek yargının başını çektiği Ankara bürokrasisi ve medyanın öncülüğündeki İstanbul sermayesi postmodern darbeyi gerçekleştirdi. Siyaset sınıfına ise bu oyunda piyon vazifesi görüyordu. Cuntacılar, mevcudu yok etmenin çözüm olmayacağının farkındaydı. Asıl maksat yeniden üremenin önüne geçmekti. 18 maddelik yol haritasına baktığınızda o psikoloji kendini ele veriyor. Eğitim kurumları birinci hedefti. 8 yıllık kesintisiz eğitim ile birlikte Özel okul, yurt ve benzeri kurumlara el konması emrediliyordu. Kur’an kursları ve imam hatip liseleri hem budanacak hem de yaş sınırı yükseltilerek eğitim imkânı sınırlanacaktı. 18 maddelik kararların içinde; tarikatların faaliyetlerine son verilmesi, Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı gibi maddeler de bulunuyordu.

ZARARLARI HALA SÜRÜYOR

Türkiye tarihine “post modern darbe" olarak geçen ve toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan 28 Şubat'ı geride bırakalı 21 yıl oldu. “Hakkında duruşmaları devam eden davalar açıldı. 28 Şubat, 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanmasıyla yaşandı. 27 Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Askerlerin hükümeti görevden zorla almaması da 28 Şubat'ın "post-modern darbe" olarak anılmasına yol açtı. Askerlerin deyimiyle "demokrasiye balans ayarı" yapıldı. Necmettin Erbakan'ın genel başkanı olduğu Refah Partisi, tüm medya baskısına rağmen 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini Erbakan'a vermemek için çok uğraşsa da sonunda mecbur kaldı. Refah'ın hükümeti kurması ve Erbakan'ın Başbakan olmasıyla birlikte Türkiye'de toplu bir cinnet senaryosu sahneye kondu. Halkın seçtiği bir partinin ülkeyi halk adına yönetecek olması başta işadamları olmak üzere pek çok cenahı rahatsız etmişti. TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Başarılı bir algı operasyonuydu, çünkü bütün fatura da o günlerde darbe yapılan insanlara kesildi. 28 Şubat'ta onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca dolar zarara uğratıldı. Gayrı safi milli hasılanın üçte biri buharlaştırıldı. Dönemin kuvvetli ve kudretli bir paşası '28 Şubat bin yıl sürecek' demişti. 28 Şubat bin yıl sürmedi şüphesiz ama ülkeye verdiği zararlar hala sürüyor.

HABER MERKEZİ

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum