'Yakınlarımızla Her Türlü Hesaba Açık Olmanın Vicdani Huzurunu Yaşamalıyız'

'Yakınlarımızla Her Türlü Hesaba Açık Olmanın Vicdani Huzurunu Yaşamalıyız'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, demokrasinin olduğu yerde, hesap verildiğini belirterek, "Hesap verilecek makam ve merci de, sadece aziz millettir.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, demokrasinin olduğu yerde, hesap verildiğini belirterek, "Hesap verilecek makam ve merci de, sadece aziz millettir. Başka kimseye hesap vermek zorunda değil, yürütme erkinde olanlar. Ve tabi herhangi bir şekilde hukuki bir mesele varsa, o hukuku mesele ile ilgilide -dünde Sayın Başbakan’ın vurguladığı gibi- en yakınlarımızla ilgili olsa da, her türü hesaba açık olmanın vicdani huzurunu yaşamak durumundayız.” dedi.


Adana Hilton Oteli’nde düzenlenen 6. Büyükelçiler Konferansı’nda konuşan Davutoğlu, insan onuruna dayanmayan hiçbir siyasal sistemin kalıcı olamayacağını kaydetti. Davutoğlu, “Meşruiyet zemini sağlam olmayan, meşruiyetini halktan almayan hiçbir siyasal veya toplumsal düzen, hamle gücü kazanamaz. Vatandaşlık bilincini güçlendirerek yol alabiliriz.” dedi. Demokrasinin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da güçlendirilmesinin zaruri olduğuna işaret eden Davutoğlu, “Demokraside inhiraf etmek, insan haklarından, temel hukuk devleti normlarından ve etkin yürütme kavramıyla desteklenmiş demokrasi anlayışından feragat etmek mümkün değil.” ifadelerini kullandı.

DEMOKRASİNİN OLDUĞU YERDE HESAP VERİLEBİLİR OLUR.

Son yıllarda 178 vatandaşı çok zor şartlarda alıp ailelerine kavuşturduklarını dile getiren Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “O sırada daha mutlu olduğumuz bir an yoktur. ‘Bizde 1 kişi kaybolduğunda her gün o soruya muhatap oluyoruz. Doğru sorular. Çünkü bu makamda olanların 1 kişiyle de 75 milyon gibi ilgilenmek zorundadır. Demokrasinin bereketi bu. Otoriter rejimlerde 1, 100, 1000 kişinin kıymeti olmaz. Bakın Suriye’de 150 bin insanın katledildiği bir sistem hala ayakta kalıyorum iddiasında. 2 milyon Suriyeli mülteci halinde. Ama hesap vermiyor. Varil bombaları, kimyasal silahlar; her şey kullanıldı. Çünkü demokrasi yok. Demokrasinin olduğu yerde, hesap verilebilir olur. Hesap verilecek makam ve merci de, sadece aziz millettir. Başka kimseye hesap vermek zorunda değil, yürütme erkinde olanlar. Ve tabi herhangi bir şekilde hukuki bir mesele varsa, o hukuku mesele ile ilgilide -dünde Sayın Başbakan’ın vurguladığı gibi- en yakınlarımızla ilgili olsa da her türü hesaba açık olmanın vicdani huzurunu yaşamak durumundayız.”

Son 10 yılda Türkiye’nin büyük yükseliş yaşadığını ve şu an dünyanın her yerinde yükselen bir güç olarak telaki edildiğini anlatan Ahmet Davutoğlu, “Tabi ki sıkıntılar olacak. Bunlar üzerinde elbette konuşacağız. Nihayetinde bakıldığında, 1990’ların Türkiye’siyle 2000’lerin, 2010’ların Türkiyesi arasındaki büyük fark herkesçe malumdur.” şeklinde konuştu.


Kendi coğrafyası ve tarihini doğru değerlendiren ülkelerin siyasi hareketler, büyük çığırlar açtığını hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi: “Bu topraklar hiçbir zaman pasif ve edilgen olanların varlığını sürdürebileceği yerler değildir. Edilgen, pasif olanlar; dünyanın şu veya bu köşesinde tarihin daha yavaş seyrettiği yerlerde bekleyebilirsiniz. ‘Biraz görelim, bakalım ne olacak’ diyebilirsiniz. Ama eğer bütün tarihin aktığı Avrasya’nın merkezindeyseniz Adanalılar gibi öne çıkmanız lazım. ‘Biz varız’ demeniz gerekir. ‘Biz varız demediğiniz’ bir coğrafyada hayatiyetinizi sürdüremezsiniz. Biz 11 yıldır her yerde varız, diyoruz. Biz varız deyişimizin arkasında bir zemin varsa, bunun üç ayağı vardır: Güçlü demokrasi, dinamik ekonomi ve etkin diplomasi. 2001 Türkiye’si ile 2014 Türkiye’si karşılaştırılsın. Ortaya konulan devrimsel adımları düşünün. Birçok devrim yaşandı. Bütün bu atılımların arkasında nihai bunu dayandırabileceğimiz bir devrim tanımlayın dersiniz, ben özgüven devrimi derim. Kendine, halkına güvenmek. Ondan güç aldığının bilincinde olmak. Aynen Adanalıların özgüveni gibi. 12 yıl içinde Türkiye’ye bir özgüven aşısı yapıldı. Bugün bu aşıyı bozmak isteyenler; bu aşıdan şu veya bu şekilde toplumun aldığı enerjiyi sınırlamak, eleştirenler çıkabilir, demokraside. Ama kimse her halde bu yıllarda gerçekleyen büyük devrimin yansımalarını göz ardı edemez.”

BATAKLIĞI YOK ETMEDEN

Suriye politikasında kendilerini eleştirenlere tepki gösteren Dışişleri Bakanı, “Bizi eleştirenlere soruyorum. Bu çocuklar, bu insanlar terörist mi? Bu insanlar neden kaçtı? Beşar Esed’in iddia ettiği gibi yurt dışına giden 2 milyon insan terörist mi? Niye bu insanlar evlerini, barklarını terk etsin? Niye o çocuk mülteci kampında doğsun. Elhamdülillah ki Türkiye’de, Harran’da bir nura doğdu. Ama ya çocuk Suriye’de karanlık ve varil bombaları altında doğmuş olsaydı… Bunlar insan; 2 milyon mültecinin hepsi rejimin saldırılarından kaçarak geldi. Terör veya başka saldırılarından veya başka sebeplerden değil. Tabi ki teröre karşı en şiddetli mücadeleyi vereceğiz; veriyoruz da. Nerede olursa olsun, terörü mazur gösteren her hangi bir tutuma tolerans göstermeyiz. Ama onu üreten bataklığı yok etmeden, onu üretilmesine sebep olan o gayri insani baskıları durdurmadan, terörizme de çare bulmak mümkün değil.”

Toplantıya Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, milletvekilleri, büyükelçiler ve davetliler katlıdı.
CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.