Üniversite yönetilemiyor
SÖZ REKTÖR
ADAYLARINDA - 7
Mustafa AKÇA
[email protected]
Üniversite yönetilemiyor
Selçuk Üniversitesi'nin yönetilemediğini belirten Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, 90 bin öğrencisinin, bin 500 öğretim üyesinin ve binlerce çalışanının olduğu üniversiteyi rektör değil anabilim dallarının yönetmesi gerektiğini söyledi
SUNUŞ...
Konya'nın çok büyük ve tarihi öneme sahip bir şehir olduğunu belirten Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, "Rektör adayı olmamın sebebi şu ana kadar rektör adaylığını açıklayan arkadaşlarımızın Konya'nın taleplerine karşılık verecek biri olmamasıdır. Konya her bakımdan çok önemli ama üniversitemiz kentin önemi kadar büyüklüğünü sağlayamamış durumda. Üniversitemiz şehrimizin insanlarıyla, sanayisiyle, çiftçisiyle ve diğer kurum, kuruluşlarıyla entegrasyonunu sağlayamamış. Selçuk Üniversitesi hantal bir yapı içerisinde duruyor. Ancak bir üniversitenin ve şehrin kalkınması gelişmesi ortalaşa hareket etmeyle, ortak aklın ortaya çıkarılmasıyla olacaktır. Rektörlüğümde üniversitenin sorunlarını gidererek, şehirle üniversitemizin entegrasyonunu sağlayacağım. Uyuyan dev üniversitemizi uyandıracağım" diyor...
PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN KİMDİR?
1960 yılında Konya’da doğan Mustafa Sait Gönen, ilköğretim, ortaöğretim ve liseyi Konya’da okudu. 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrah Paşa Tıp Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. M. Sait Gönen, 1985 - 1986 yıllarında Yozgat Devlet Hastanesi Başhekim yardımcılığı ve İl Sağlık Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1986-1990 yılları arasında Selçuk Üniversitesi (SÜ) İç Hastalıkları Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi olarak çalışan Prof. Dr. Gönen, 1990-1993 yılları arasında SÜ Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Uzmanı ve Başhekim Yardımcılığı görevlerini yaptı. 1993 yılında yardımcı doçent olan Prof. Dr. Gönen, 2005’de doçent, 2010’da ise profesör unvanlarını aldı. Birçok sivil toplum kuruluşunda da görev üstlenen Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, bir dönem Konya milletvekilliği görevinde de bulundu.
* Selçuk Üniversitesi'nin şu anki durumu nasıl, diğer üniversitelerle karşılaştırdığınızda nasıl bir konuma sahip?
- Maalesef üniversitemiz arzu ettiğimiz yerde değil. Ülkemizdeki köklü üniversiteler arasında olmasına rağmen diğer köklü üniversiteler kadar başarısını gösteremiyor. Halbuki üniversitemizin 90 bin öğrencisi, bin 500 civarında öğretim üyesiyle ve binlerce çalışanıyla Doğu Anadolu'da birçok beldeden daha kalabalık. Bu kadar kalabalık olan üniversitemizin daha üst noktalarda olması gerekiyordu. Üniversitemiz hantal bir yapı içindi. Üniversitemiz bugün ne içinde bulunduğu toplumla entegrasyonu sağlamış ne de bulunduğu şehrin sanayisiyle entegrasyonunu sağlaya bilmiş durumda. Üniversitemizin sivil toplum kuruluşlarıyla bile bir işbirliği, ortak çalışma alanı yok. Üniversitemizi yönetenler böyle bir gayretin içinde de değil. Halbuki üniversiteler içinde bulunduğu şehirdeki kurumsal alanda önder olarak, diğer tüm kurumlarla ortak çalışması gerekiyor. Ama Selçuk Üniversitesi gerçeklerden ve şehirden kopuk durumda. Mesela tıp fakültelerini örnek alalım; üniversitemizin iki tıp fakültesi bulunmasına rağmen Türkiye'yi bile kastetmiyorum orta Anadolu'da bir bölümde dahi çok iyiyiz diyemiyoruz. Hadi Selçuklu Tıp Fakültemiz yeni kuruldu. Ancak Antalya Tıp Fakültesi ile Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi aynı yıllarda kurulmuş olmalarına rağmen, Antalya şehrindeki Tıp Fakültesi organ transplantasyonunda Avrupa'da bir numara haline gelmiş. Biz ise İç Anadolu'da dahi bir bölümde bile çok iyi değiliz. Niye üniversitemizin bir master planları yok. Üniversitelerin 5, 10, 15 yıllık master planları olması gereken yerlerdir. Yine mesela Ziraat Fakültemiz ile Konya çiftçisinin bir birlikteliği yok. Konya tarımın başkenti ama şehrin bu avantajı üniversitemiz tarafından kullanılmıyor. Böyle bir şey olamaz. Konya'da ürütülen ürünlerin tohumu İsviçre, İsrail'den geliyordu. Son birkaç yıldır yüzde 50 yabancı şirketlere bağlı özel sektörler üretiyor. Şirketler bu tohumları ise üniversite hocalarına yaptırılıyor. Yani üniversite hocaları ile çiftçilerimiz bir araya gelip bu yapılamıyor mu? Üniversitemiz ile çiftçimiz hemen bir koordinasyonla ortaklaşa çalışmaya başlamalı ve birlikte iş yapmalıdır. Bu yine, hayvancılıkta, sanayide, mühendislikte de böyle olmalı. Sanayimiz konusunda Konya gelişme gösteriyor. Üniversitemiz ile sanayi ortak çalışması gerekiyor. Üniversite Ar-Ge birimi ile sanayinin çalışma merkezi olmalı. Sanayici yapacağı çalışmayı üniversite de yaptırmış olacak. Bu durum sanayicinin masrafının düşmesine, üniversitemizi içinse çok büyük bir gelir kaynağı olur. Bunun dışında üniversitemizin prestiji de artar. Ama böyle bir birlikteliği üniversitemizde görmek mümkün değil. Avrupa'daki üniversitelerin buna benzer binlerce sponsorluk antlaşmaları var. Bunlar üniversiteye çok büyük gelir kaynağı oluyor. Bunlar bizim gerçeklerimiz. Üniversitemizin bu statükosu kesinlikle değişmesi gerekir. Üniversitemizin şehrimizin kurumlarıyla kesinlikle birlikte çalışması, şehirle bütünleşmesi lazım. Böyle bir durumda üniversitemizin iyi bir konuma sahip olduğunu söylememiz yanlış olur.
'ÜNİVERSİTE GİRİŞ SINAVINDA İLK 500'E GİREN ÖĞRENCİLER SİZİ NE KADAR ÇOK TERCİH EDİYORSA O KADAR KALİTELİSİNİZ DEMEKTİR'
* Üniversitenin bilimsel araştırmalar konumunda durumu nasıl?
- Maalesef üniversitemizin bu konuda da iyi olduğu söyleyemeyiz. Bilimsel araştırmalar bir üniversitenin gelecek vizyonunu ve dünya üniversiteler arasındaki yerini gösterir. Mesela üniversitemiz için dünyada ilk 500 hedefleri konuyor. Bu hedefler güzel ama biraz gerçekçi olmak gerekiyor. Bu hedeften önce üniversiteye giriş sınavında ilk 500'e giren öğrencilerin kaçı üniversitemizi tercih ediyor. Önce ülkemiz içinde prestijimizi artırmalıyız. Üniversite giriş sınavında ilk 500'e giren öğrenciler ne kadar çok tercih ediyorsa üniversite olarak o kadar kalitelisiniz demektir. Bugün bu ilk 500 öğrenciden kaçı bizi tercih ediyor. Eğer etmiyorsa o zaman üniversitemiz kaliteli diyemeyiz. Bilimsel çalışma yapmak kolay değil. Öğretim üyelerimizin bilimsel araştırma yapmaları için teşvik edilmesi gerekiyor. Ben akademisyenlerimizin bilimsel araştırmada teşvik edilmeleri için 'Bilim Kurulu' ve 'Bilimsel Teşvik Fonu' projeleri hazırladım. Bir üniversite ne kadar bilimsel araştırma üretiyorsa dünya üniversiteleri arasında prestiji o kadar olur. Tabi bu bilimsel araştırma yapmak öyle kolay değil. Bu konu üzerinde ciddi şekilde düşünülmeli. Hocalarımız için güzel bir ortam hazırlanmalıdır.
'ÜNİVERSİTENİN YÖNETİLEMEME SORUNU BULUNUYOR'
* Selçuk Üniversitesi'nin en büyük eksikliği, sorunu nedir?
- Üniversitemizin en büyük sorunu yönetimsizliktir. Üniversitemizin yönetilememe sorunu bulunuyor. Çünkü ortak aklı ortaya çıkaracak bir yapı üniversitemizde bulunmuyor. Zaten bir kişinin 90 bin öğrencisi, bin 500 öğretim üyesi ve binlerce çalışanı olan kurumu yönetmek istemesi gereksiz ve zordur. Rektörlük bir koordinasyon makamı, merkezi olmalıdır. Üniversiteyi anabilim dalları yönetmelidir. Rektörlükte bu kurumlar arasında koordinasyonu sağlayan yer olmalıdır. Bu makama oturan kişide görevi kutsamaması, abartmaması gerekiyor. Sorunsuz bir üniversite yönetimi için üniversiteleri anabilim dalları yönetmeli. Mesela ben Amerika'da çalışırken üniversitede anabilim dalı başkanımız dışında kimseyi görmedim. Her şeyimizden anabilim dalı sorumluydu. Bugün Amerika üniversiteleri gelişmiş durumda, bunun nedeni ise sorunsuz yönetimdir. Bu nedenle üniversitemizde de güzel ve sorunsuz bir yönetim için anabilim dallarının etkisi artırılmalı. Her anabilim dalı kendi bölümünü en iyi şekilde yönetmesi sağlanmalıdır. Tabi burada yukarıdan birileri anabilim dallarını üzerinde istediği gibi bir değişiklik yapması önlenmelidir.
Yine üniversitemizin her tarafında kuralsızlık var. Hangi anabilim dalına ne kadar öğretim üyesi gerekiyor buna anabilim dalları karar vermeli, ancak bunu üniversitemizde görmek mümkün değil. Üniversitemizde yukarıdan birileri anabilim dallarına istendiği gibi atanıyor, istendiği gibi öğretim üyesi alınıyor. Bu da üniversitemizin omurgasını kırmaktadır. Öğretim üyelerimiz arasında bir huzursuzluğu doğurmaktadır. Yine öğretim üyelerinin, motivasyonunu ve şevkini bozuyor. Bu da üniversitemizin gelişmesini engelliyor. Bu olumsuz durumlar üniversitemizde fazlasıyla yaşanıyor. Üniversitede herkesin bir üniversal bakış açısına sahip olması gerekiyor. Eğer anabilim dallarında benim adamım olsun çamurdan olsun mantığı işlerse o üniversitenin büyümesi imkânsızdır. Bizim üniversitemizde de maalesef böyle bir durum var. Bu nedenlerle bu statükonun kesinlikle değişmesi gerekiyor. Ben bu kuralsızlığı çözüme kavuşturmak için rektörlük görevine adayım. Tabi bu kuralsızlığı önlerken, kimsenin hakkını yemeden yapacağız.
* Seçime çok az bir süre kala adaylığınızı açıkladınız. Bu süreç nasıl işledi. Adaylığınızı açıklamakta diğer adaylara göre geç kaldığınızı düşünüyor musunuz?
- Seçime iki aydan daha fazla bir süre var. Türkiye’de siyasi adaylar dahi iki aydan daha az bir sürede belirleniyor. Böyle bir durumda adaylığımı açıklamakta geç kaldığımı söylemek yanlış olur. Ben zaten öğretim üyelerinin ve Konya kamuoyunun tanıdığı birisiyim. Adaylık sürecim ise yakın çevremdeki akademisyen arkadaşlarımın da tavsiyesi üzerine adaylığımı açıkladım. Arkadaşlarımın bu tavsiyeleri beni daha fazla cesaretlendirdi. Rektör adayı olmamın bir diğer ve önemli nedeni şu ana kadar aday olan arkadaşlarımın üniversite öğretim üyelerinin, Konya sivil toplum örgütlerinin istediği bir profil çıkmadığını düşünüyorum. Bu da benim adaylığı gerektirdiği diyebilirim.
'ÜNİVERSİTENİN YÖNETİMİNDE BİR RESTORASYON ÇALIŞMASI YAPILMALI'
* Üniversiteye rektör seçilmeniz durumunda yapmayı hedeflediğiniz projeleriniz neler?
- Öncelikle üniversitemizin de eksik olan ortak akıl ortaya çıkaracak olan bir yapılanma modeli ortaya koyacağım. Üniversiteyi anabilim dallarının yönete bileceği bir model ve yukarıdan birilerinin isteği üzerine değişikliklerin yapılmadığı bir yönetim ortaya çıkaracağım. Kurumsallaşma bu şekilde olacaktır. Gelişmiş üniversiteler bu şekilde oluyor. Üniversitemizin gelişmiş bir üniversite olması için bu gerekli ben de bunu yapacağım. Öğretim üyelerimizin motivasyonunu bozan gereksiz alımlara dur diyeceğim. Bu kurumsallaşmayı üniversitemize kazandırdıktan sonra. Her fakültemiz için 5, 10 yıllık mastır planlar oluşturulmasını sağlayacağım. Üniversitemizde şahsi çalışmalar nedeniyle biraz yol alınıyor ama bunu sürece yayamıyoruz. Ancak bunun yerine mastır plan olsa kim gelirse gelsin her yönetici yardımcı olur. Üniversite içinde Bilim Kurulu oluşturularak fakültelerin bu mastır planlarını şekillendirecekler. Bu son derece önemli. Üniversitemizin geleceğini belirleyecek.
Bilimsel Teşvik Fonu oluşturarak, öğretim üyelerimizin bilimsel yayın yapmalarını teşvik edeceğiz. TÜBİTAK buna benzer çalışmaları var. Öğretim üyelerimizin yaptığı yayına göre teşvikleri artacak. Yaptığı yayın kaliteli ve dünya genelindeki indekslere girerse teşviki fazla olacak. Bu da üniversitemizin yaptığı bilimsel araştırma yayınlarını artıracaktır.
Yaşam Boyu Eğitim projesi hayata geçireceğim. Her yaş gruplarına hitap edebilecek çeşitlilikte eğitim programlarını topluma sunabilen çalışmalar yapacak bu proje sadece diploma programları değil, bizden eğitim ve öğretim talep eden her kesime açık, çok çeşitli sertifika programlarını kapsayacak şekilde planlanacak. Bu üniversitemize ciddi bir kaynak sağlayacaktır. Hem de insanlar eğitim göreceklerdir. YADOP projemle yardımcı doçent arkadaşlarımızın akademik süreçlerini hızlandırmak amacıyla gerek yurt dışı eğitim imkanlarından faydalanma da, gerekse Bilimsel Araştırma Projeleri’nde öncelikli olarak desteklenmesi ve yeniden atamalarda herhangi bir sıkıntı yaşanmasının önüne geçilecek.
Kitap ve dergi basımı proje hedefimle, üniversitemiz öğretim üyelerince yazılan bilimsel içerikli kitap ve dergilerin bilimsel kurul tarafından onaylanması halinde baskı ve matbaa hizmetleri ücretsiz olarak verilecek olup bu matbuatın satışından elde edilen gelirlerin masrafları çıkarıldıktan sonra tamamı telif hakkı olarak öğretim üyelerimize verilecektir.
Kreş ve anaokulu açacağım. Üniversitemizdeki öğretim üyelerinin yüzde 35’ini kadın akademisyenlerin oluşturduğunu ve birçok öğretim üyemizin eşlerinin de çalıştığını göz önüne alırsak, akademisyen arkadaşlarımızın çocuklarını güvenli bir kreşe vermeleri gerekiyor. Biz de buna çözüm için hem Meram bölgemize hem de merkez kampuse kreş ve anaokulu açacağız. Bu projelerimin dışında konaklama, gelir getiren hizmetlerin yaygınlaştırılması ve konut projeleri hayata geçirip öğretim üyelerimizin daha uygun ortamda görevlerini yapmalarını sağlayacağım.
Ayrıca üniversitemize artık kadın eli değmeli. Öğretim üyelerinin yüzde 35’i kadın olan üniversitemizde bir rektör yardımcısının kadın akademisyen arkadaşımızdan olmalı ve her platformda en az yüzde 35 oranında temsil edilmeliler. Kadın akademisyenlerimize ve yardımcı doçentlere pozitif ayrımcılık yapılmasının kanaatindeyim. Bu projelerimi de yapacağım.
'HER FAKÜLTENİN 5,10 VE 15 YILLIK MASTER PLANLARI HAZIRLANACAK'
* Rektörlüğünüzde yapmayı planladığınız ‘Bilim Kurulu’ projeniz kimlerden oluşacak ve fakülteler adına ne tür kararlar alacak?
- Bilim Kurulu’nun görevi bilimsel çalışmalarını, fakültelerin başarısını değerlendirip iyi olanı ödüllendirip geride olanları teşvik edecek. Bilim Kurulumuz her fakülteden üyelerin bulunduğu ve her fakülte adına kararların aldığı bir danışma ve karar alma yeri olacak. Bu kurulumuz fakültelerimiz için yukarıda belirttiğim gibi 5, 10 veya 15 yıllık hedefler belirleyecek. 5 yıl sonra fakültenin bulunduğu konum öncesine göre değerlendirilecek ve neler yapılması gerektiğini belirleyecek. Burası bir denetleme mekanizması görevini de yürütmüş olacak. Burası üniversitemizin nabzını tutacak ve üniversitenin vizyonu olacaktır. Bu projeme çok önem veriyorum. Hayata geçmesi üniversitemiz için çok faydalı olacaktır.
*Üniversite öğrencilerinin piyasa şartlarına en hazır şekilde yetiştirilmeleri için nasıl bir eğitim anlayışı uygulayacaksınız?
- Öğrencilerimizin aldığı eğitim kaliteli olması için ve piyasa şartlarına en hazır şekilde eğitilmesi bizim, üniversitemizin başarısını, kalitesini gösterecek. Öncelikle yukarıda belirttiğim gibi üniversitemizin sanayi ve diğer kurum, kuruluşlarla entegrasyonunu sağladığımız zaman öğrencilerimizin sadece üniversitede teorik eğitim almalarının yanında buralarda pratiksel hazırlıklarını da yapmaların sağlayacağız. Mesele mühendis öğrencilerimiz üniversitemizin sanayi ile işbirliğinde uygulama çalışmaları daha fazla yapacak bu hem üniversitemizin hem öğrencimizin hem de sanayicimizin kazancına olacaktır. Öğrencilerimizin bu amaçla önemsiyoruz ve onlara değer veriyoruz.
* Son olarak neler söylemek istersiniz hocam?
- Bazı üniversiteler vardır bulunduğu şehirlerin önüne geçmiştir. Mesela Harvard Üniversitesi’ni herkes bilir ama Harvard Üniversitesi’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston kentinde olduğunu bilmez. Konya çok büyük ve tarihi bir şehir. Hz. Mevlana gibi çok büyük bir alime ev sahipliği yapıyor. Selçuk Üniversitesi’nin de bu şehre uygun büyüklükte ve hedeflerinin olması gerekir. Benim rektörlüğe aday olmamın nedeni de bu. Bu zamana kadarki bilgi birikimimi ve tecrübemi üniversitemize rektörlük göreviyle de vermek istiyorum. Üniversitemizin yeni bir ivme kazanması için çalışacağım. Öğretim üyelerimizin de bu konuda bana teveccüh göstereceklerini umut ediyorum.
Perşembe: Prof. Dr. Remzi Çetin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.