Baha Gezici

Baha Gezici

Sınav Maratonu

Sınav Maratonu

Ülkemizde her yıl yapılan üniversite sınavlarında milyonlarca aday katılım sağlıyor. Geçtiğimiz yıllarda iki milyonu aşan katılımcı sayısı, bu yıl üç milyonu aştı. Ve bu sayı gün geçtikçe giderek artış gösterecek. Sınavlara katılım sağlayan adaylar, her yıl olduğu gibi bu yıl da artarak devam eden katılımcı sayısıyla sınavda istediği başarıyı elde etmek için ter döktü. 18 Temmuz’da açıklanan sınav sonuçlarıyla öğrenciler, girdikleri sınavın puanlarını öğrendiler. Kimileri ailesiyle birlikte istediği başarıyı elde ederken kimileri ise gene aileleriyle birlikte beklemedikleri sonuçlar elde ettiler. Sınava giren öğrencilerden daha çok ailelerinin beklediği sınav sonuçları, ailelerin sevinçleriyle birlikte daha da artarken diğer yönden ailelerin üzüntüsüyle birlikte daha çok üzüntüye neden oldu. Bundan dolayı sınava giren birçok öğrenci ailelerinin beklentileriyle sınavda başarılı olmaya çalıştı.

***

Hem psikolojik hem de güncel yaşamı doğrudan etkileyen sınavlar, öğrencilerin hak ettikleri puanlardan ziyade hayatlarının bir parçasını iki üç saatlik sınava bırakmasına neden oldu. Uzun uğraşlar ve zorlayıcı zihinsel süreçlerden geçen öğrenciler, sınavlarla birlikte yaratıcı kimliklerini ve üretkenliklerini kaybederek gelecek kaygısıyla zihinlerini fazlasıyla meşgul ettiler. Peki, bundan sonra ne olacak? Sahip olmak istedikleri mesleği mi yoksa aldıkları puanların mesleğini mi yapacaklar? Öğrenciler hangi bölüme puanları yetiyorsa o bölümlerde hayatlarını kurtarmaya mı çalışacaklar? Bu seçeneklerin yanı sıra beklentileri mi düşünecekler? Her ne olursa olsun gelecek kaygısının daha ağır bastığı bir hayatta, gelecek nesilden beklentiler yüksek tutulamaz. En iyi okul ya da bölüm bile gençlere o yılları bir daha geri veremez.

***

Üniversitelerin sayısının artmasıyla her yıl binlerce kişiye istihdam sağlandığı düşünülse de eğitim kalitesinde hiçbir şekilde artış sağlanmıyor. Önlerine yüzlerce üniversite seçeneği sunulan gençler, bu üniversitelerin verdiği eğitim düzeyini göz ardı ederek başvurularını yapıyor. İstemeden gittikleri bölümlerde ise liyakat sahibi olmayan hocalardan ders alıyor. Bunun sonucunda ise ne öğrenciler ne de hocalar açılan bölümlerde üstün başarı örneği ortaya koyabiliyor. Eğitim şart! Ancak yükseköğretimin birçok kurumu ne yazık ki bu eğitimi karşılayamıyor. Çünkü ne öğrenci ne de hoca olması gerektiği yerde değil.

***

Üniversite sınavı için canını dişine takan öğrenciler, hayatlarının birçok kısmını sınavı düşünerek geçirirken diğer yandan -gizliden gizliye- üniversiteye sağlanan istihdamın kurbanı haline getiriliyor. Eğitim, öğrencilere saygıyla başlar. Saygı yalnızca birebir davranışla sergilenmez. Saygı öğrencilerin haklarını yemeyerek, geleceklerine en güçlü feneri tutarak ve onların genç yaşlarda yıpranmasını önleyerek gösterilir. Ne yazık ki bunların hiçbiri sahip olmadığımız şeyler…

***

Yukarıda bahsettiğim durumun bir sonucu olarak, ülkemizde eğitimin insanlara sunduğu fırsatlar gün geçtikçe kayboluyor. Hayatını sınava adayan insanlar yetiştirmek isteyen eğitim kurumlarımız, dershanelerimiz ve daha birçok kurum öğrencilerin yeteneğine bakılmaksızın çoğu alandan sorumlu tutuluyor. Aileler de öğrencilerin girdiği bu sınav maratonuna bir yenisini ekleyerek çocukları üzerinde istemeden psikolojik baskı kuruyor. Bu konuda ülkemizde yetişen eğitim bilimcileri ne yazık ki yetersiz kalıyor. Sınav psikolojisi üzerinde yapılan çalışmalar bilfiil hale gelmeden bu sorun çözülecek gibi durmuyor. Bu konuda aile bireyleri dâhil herkes sorumluluğunu yerine getirmesi gerekirken eğitim bilimcilerine daha fazla iş düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Baha Gezici Arşivi