Polonya izlenimleri

Polonya izlenimleri

Erasmus kapsamında bir dizi konferans ve dersler vermek üzere Polonyanın tarihi şehri Krakowa kısa süreli bir seyahatte bulundum

THY ‘ye ait bir uçakla yaklaşık bir buçuk saatten sonra Varşova’nın Chopin havaalanına vardık. Havaalanından bir otobüsle, beni Krakow’a götürecek hızlı trene binmek üzere Varşova İstasyonuna gittim.  Bu otobüste tanıştığım bir grup Polonyalı genç Türkiye’den geliyorlardı. Onlar da Krakow’a gidecek trene bineceklerdi. Bana hem yol arkadaşlığı hem de rehberlik yapan bu umut dolu gençler hayata hep iyimser bir gözle bakıyorlardı. Kısa süreli bir yolculuktan sonra Polonya'nın üçüncü büyük kenti olan ve uzun yıllar başkent olan Krakow’a ulaştık.
     Ülkenin II. Dünya Savaşı'nda zarar görmeyen tek büyük kenti olan Krakow, tarihi yapıları ve müzeleri ile önemli bir kültür merkezidir. Kentin ana meydanı olan "Rynek Glowny" Avrupa'daki en büyük Ortaçağ meydanlarından biridir. Meydanın kuzeydoğu köşesinde 14. yüzyılda yaptırılan St. Mary kilisesi bulunuyor. Meydana sayısız sokak açılıyor ve bunların her birinde görülmesi gereken ilginç yapılar ve müzeler var. Florian Kapısı'nın (7 kapıdan kalan tek kapı) hemen arkasında Barbakan (1498) adlı küçük bir savunma kalesi bulunuyor. Eski kentin güneyinde yer alan 16. yüzyıl Wavel Kalesi (Zamek Wavel) ve içerisindeki katedral de (1364) görülmeye değer… Özellikle katedral içinde yer alan Sigismund Şapeli (1539) Polonya'daki en güzel Rönesans yapısıdır.
     15. yüzyıldan bu yana Yahudi Mahallesi olarak anılan Kazimierz, eski kente yürüyüş mesafesinde. II. Dünya Savaşı başladığında burada 70 bin civarında Yahudi yaşarken bugün bu sayı 1000e düşmüş. "Schindler'in Listesi" filminin bir kısmı burada çekilmiş.
    


     Tuzdan yapılmış Papa heykeli
     Kentin 15 kilometre güneyinde Wieliczka'da yer alan Kopalnia Soli adlı tuz madeni içerisinde 30 yılda tamamlanan bir şapel ile tamamı kayatuzundan yapılan heykel ve rölyefler bulunuyor. 60 kilometre güneyde yer alan Oswiecim'deki Auschwitz Toplama Kampı'na tur ile gidilebileceği gibi otobüs ve tren seferleri de mevcut. Nazilerin öldürme fabrikası olarak bilinen bu kamp, bugün bir müze olarak kullanılmaktadır.
     Krakow’da olduğumuz günlerde bizim bulunduğumuz kuzey bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde şiddetli yağmur yağıyordu bu da sellere yol açıyordu. Vistul Nehri taşmış, ağaçlar devrilmiş pek çok yer sular altında kalmıştı.
    
     
     Üniversite önünde bir araba üzerine devrilen ağaç
    
     Jagellion Üniversitesi önündeki caddede bulunan ağaç sağanak yağmurdan dolayı o an oradan geçmekte olan bir aracın üzerine yatmıştı. Bundan dolayı da trafik bir süre durmuştu.
     Üniversite’de vereceğim derse yağmurun oluşturduğu olumsuz şartlara rağmen öğrencilerin büyük bölümü gelmişti. Onlara dil ile ilgili malumatın yanı sıra Türkiye’yi tanıtıcı bilgiler verdim. Polonyalılar Türkleri seviyorlar. Belki de Avrupa ülkeleri arasında bize en olumlu bakan insanlar. Farklı ülkeler tarafından işgal edilmiş bu topraklarda yaşayan insanlar günümüzde doğu ile batı arasında kalmış genelde sempatik bir toplum oluşturmuşlar.
 


     
     Jagellion Üniversitesinden öğrenci ve öğretim üyeleriyle birlikte
    
     Halkın yüzde 95’inin kendini Katolik olarak tanımladığı Polonya’da, son yıllarda dine ilginin azaldığı buna paralel olarak rahip ve rahibeliğe ilginin yüzde 50 azaldığı ifade ediliyor. Dine olan ilginin azalmasını, kilise mensupları, öncelikle maddiyatla, insanın dünyevi şeylere olan ilgisinin artmasıyla açıklıyorlar ve bu süreçte, manevi değerleri sürekli göz ardı eden medyayı özellikle suçluyorlar. Ama öte yandan da, medya ve reklam sektörünün tüm çarpıcı araçlarını ve internetin imkânlarını kullanmaktan da geri kalmıyorlar. Bu arada aslen Polonyalı olan Papa Jean Paul, Krakowda bir kilisede görev yaptığını söylemekte yarar var.
     Ekonomik yönden Avrupanın en mütevazi ülkelerinden biri olan Polonya’nın bu tarihi şehrinde bindiğimiz bir takside sürücünün bayan olması dikkatimi çekmişti. Kendisine sorduğumda Krakow da 4000 kadar taksi şoförünün 50 kadarı bayan olduğunu ve hatırı sayılır bir gelir elde ettiklerini söylemişti. .
     Burada bulunduğum esnada Türklerle ilgili iki önemli anekdot anlatıldı. Birincisi, çok eski zamanlarda, Krakov şehrinin güvenliği için, şehrin en yüksek noktasına bir borazancı çıkar ve çevreyi gözetlemeye başlarmış… Anlatıya göre; Meryem Ana Kilisesi’nin kulesinde nöbet tutan gözcü, Tatarların, saldırı amaçlı olarak Krakov surlarına yaklaştığını görür ve hemen, şehir halkını tehlikeden haberdar etmek için, elindeki boruya üflemeye başlarmış. Ancak, Tatar ordusundan keskin nişancının attığı ok, borazancının boynuna saplanır ve onu öldürür… Boru sesi, birdenbire kesilir… Tatarlar, hazırlıksız yakalanan Krakov’u istila eder.
     Aradan çok uzun yıllar geçmesine karşın, Tatarların bu saldırısı hiç unutulmaz. Birdenbire kesilen borazan sesi, yalnızca halkın hatıralarında kalmaz, ölenlerin anısına bir gelenek olarak da, günümüze kadar taşınır. Bugün; Krakov’daki Meryem Ana Kilisesi’nin kulesinden her saat başı, özel bir melodi çalınmaktadır. Kulenin en üst katına çıkan nöbetçi, dünyanın dört yanını simgeleyen dört pencereden, ‘ti’ borusu çalar. Ses, ansızın, yarıda kesilir... Borazancı, vurulmuştur! Bu gelenek, Polonya’daki eski Türk izlerini günümüze taşıyan ve herkes tarafından bilinen en ünlü motiftir… .
     İkincisi ise; Krakov’da, bir benzeri olmayan ilginç bir ev bulunmakta ve bu ev ‘Minareli Ev’ olarak anılmaktadır. Bu evin kaç yıllık geçmişi olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, eve sonradan inşa edilen ‘minare’sinin 95 yıllık olduğu bilinmektedir.
    
     Minareli Ev
     1843, Polonya doğumlu Teodor Rayski, Rus işgaline karşı savaşan bir direnişçi idi. Yenilgiden sonra ülkesini terk etmek zorunda kalır ve Osmanlı Devleti’ne sığınır…Daha sonra İslâm dinini kabul eden Raysky, Osmanlı ordusu içerisinde görev alıp binbaşı rütbesine kadar yükselir. 1877-78 Osmanlı - Rus savaşına katılır. Polonya asıllı bir kadın ile evlenen Rayski,1892 yılında emekli olur ve hemen Polonya topraklarına geri dönmeye karar verir. Ancak, eski bir direnişçi olması nedeniyle de, henüz Rus işgali altında bulunan memleketine dönemez, Avusturya egemenliğinde kalan Krakov’a yerleşir. Bugün ‘Minareli Ev’ olarak anılan ev, Krakov’a geri döndüğü ve yerleştiği yıl (1892) aldığı evdir.
    
     Varşova Kulesinden kent ana meydanı
     Krakow ziyaretimi bitirdikten sonra Varşova’ya döndüm. Burada da iki gün kalıp Varşova Üniversitesini ve şehrin önemli mekanlarını ziyaret etme imkanını buldum.. Her ne kadar diplomat şairimiz Yahya Kemal Beyatlı, görevi icabı 1926’da geldiği bu şehir hakkında  (olumsuz) izlenimlerini Kar Musikileri adlı şiirinde dile getirmişse de bana aynı oranda olumsuz gelmedi. Belki de bizim gezimizin Yahya Kemal’in gezisine oranla daha kısa olması ve sıla hasretinin de etkisiyle ona söyletmiş olabileceği.
     Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu;
     Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.
     Bir kuytu manastırda dualar gibi gamlı,
     Yüzlerce ağızdan koro halinde devamlı,
     Bir erganun ahengi yayılmakta derinden...
     Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.
     Hem nüfus hem de yüzölçümü itibariyle Türkiye’nin yarısı kadar olan Polonya, 312 685 km2 yüzölçümüne sahip ve nüfusu 38.7 milyondur. Parlamenter sisteme sahip olan ülkede Katoliklerin oranı %90.7, Orthodox %1.4, diğerleri %7.9 dir. Etnik olarak Polonyalılar %98.5, Ukranyalılar %0.6, Almanlar % 0.5, diğerleri %0.4. Okuma yazma oran %99 gibi büyük bir orandır. Her yıl ortalama 14 milyon turistin ziyaret ettiği Polonya dünyada turist yoğunluğu bakımından 14. sırada yer almaktadır.
    
     Varşova’dan bir görünüm
     Vistula Nehri üzerinde kurulu Varşova, Polonya'nın başkentidir. Başta tarihi yapılar, müzeler ve kütüphaneler olmak üzere kentte bulunan binaların çoğu II. Dünya Savaşı’nda yerle bir olmuştur. Varşova, komünizmin çöküşünden sonra, her anlamda bir yatırım patlaması yaşamıştır. Polonya'nın 2004 yılında Avrupa Birliği'ne katılmasıyla başkent, tarihinin en büyük ekonomik patlamasını yaşamaya başlamıştır.
     UNESCO tarafından dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Kale Meydanı, bugün müze olarak kullanılan ve 13. yüzyılda inşa edilen 1926 yılı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde Polonya başkanının resmi ikametgahı olan ve  1971-1984 yılları arasında yeniden inşa edilen Kraliyet Kalesi (Royal Castle), 14. yüzyıl St. John Katedrali, 17. ve 18. yüzyıldan kalma binaların II. Dünya Savaşı sonunda aslına uygun olarak yeniden inşa edildiği Eski Kent Meydanı, savaş yıkıntılarını belgeleyen Varşova Tarih Müzesi, Kraliyet Sarayı'nı Lazienki Park'a bağlayan 4 kilometrelik Kral Yolu, Chopin Müzesi, Ulusal Müze, 18 yüzyıldan kalma yazlık saray Wilanow Palace'ın yer aldığı muhteşem Lazienki Parkı, kaçırılmaması gereken yerler. Şehrin merkezinde yer alan Kültür ve Bilim Sarayı bugün hâlâ Polonya'daki en yüksek yapıdır. Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen ve çok sayıda ofisin bulunduğu bu kompleks bina önemli bir sergi merkezidir. Sarayın 30. katından, tüm kent gözler önüne serilir.
    
     Varşova Kulesi
     Saxon Bahçesi (Ogród Saski), kentteki halka açık en eski parktır. Lazienki Parkı, 18. yüzyıl kraliyet parkıdır. Burası Polonya'nın son kralı Stanishlaw August Poniatowski’nin yazları kullandığı yerdir.
     Kentte bulunan yüksek kaliteli Avrupai restoranlarda her türlü ulusal ve uluslararası lezzetler mevcuttur. Çin, Meksika, İtalya, Asya, Lübnan, Japonya mutfaklarından dünya lezzetleri, vejetaryen, fastfood, balık ve et yemekleri Varşova'nın kaliteli restoranlarında yemek severlerin beğenisine sunulur. Özellikle balık, kent mutfağında ön sıralarda yer alır.
     Kentte yaklaşık 30 tiyatro, konser salonları ve çok sayıda müzik merkezi yer almaktadır.
     Polonya’yı ikinci vatanı olarak kabul eden büyük Türk ve Dünya şairi Nazım Hikmet, Polonya asıllı Mahmut Celaleddin Paşa’nın torunudur. Dünyanın en önemli oyun yazarlarından (ülkemizde de Polisler, Göçmenler ve Tango adlı oyunlarıyla tanınan) Slawomir Mrozek ve ünlü kompozitör Chopin de Polonyalıdır.
     Polonya da genelde geçim kaynağı tarımdır. Sanayileşme yok denecek kadar azdır. Krakow, Türklerin nadir yaşadığı bir yerdir.  4000 e yakın Türkün yaşadığı Polonya’da çoğunlukla inşaat tekstil ve mermer üzerine ticaret yapan Türkler daha çok Varşova Poznan ve Lodz’da yaşamaktadırlar.
    
     Varşovalı gençlerin müziğe olan ilgisi
     Okuma yazma oranı çok yüksek hatta sokak esnafının elinde kitap görebilirsiniz.  Shopin Müzik Üniversitesi bulunduğu ülkede Japonya ve diğer ülkelerden öğrenciler gelip burada müzik eğitimi almaktadırlar.
     Muhafazakârlığıyla tanınan yakın geçmişte vefat eden Cumhurbaşkanına daha çok muhafazakâr orta ve ileri yaştaki Polonyalılar sempatiyle bakarlarken gençler öyle düşünmüyor. Diğer Avrupalı uluslar Polonya’yı, Avrupa’nın İran’ı olarak değerlendirilmektedir.
     Halk dini değerlere çok dikkat etmekte. Dinle ilgili mizah ve şaka yapılması uygun görülmez. Hıristiyanların iki önemli bayramı olan Noel ve Paskalya’da diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazla dini ritüeller vardır. Bu iki bayram günlerinde tüm işyerleri kapalıdır.
     Eğitimsiz halk Türklerin Arap olduğu gibi yanlış bir kanaate sahip. Türk dönerini kebap adı altında Polonya kentlerinin pek çok yerinde görmek mümkün. Ancak işletenlerin büyük bir bölümü başta Araplar olmak üzere diğer ulus mensupları. 1000 e yakın döner kebapçı var ve bunların yaklaşık %40 ı Türk.
     Türkiye güneş ve tatille özdeşleşmiş bir ülke olarak görülüyor. Seyahat acentelerinin reklamlarında öne çıkan en ideal iki ülke Türkiye ve Mısır görülmektedir.
     Polonya mutfağı çok zengin değil ve bizimkinden farklı. Ayrıca inancımız gereği Domuz ve domuz ürünlerini tüketmiyor oluşumuz bu anlamda bayağı bir dikkatli olmanızı gerektiriyor. Tavsiyem dışarıda sadece mecbur kaldığınızda yemek yemeniz. Bunun içinde en iyi yerler Türk Kebapçıları. Zira Avrupa’nın her yerinde olduğu gibi Polonya’da da çok sayıda kebapçı var (ancak hepsi Türk değil).
     Polonya Avrupa’nın en ucuz ülkelerinden birisi, ancak Türkiye’den pahalı tabi ki. Şu an Avrupa birliği ülkesi olmasına rağmen kendi para birimleri olan Zloti’yi kullanıyorlar. 1 TL yaklaşık 2 Zloti. İklim olarak soğuk, özellikle güz mevsiminde güneşli gün sayısı oldukça az bu nedenle bunaldığınızı hissedebilirsiniz. Güz döneminde giderseniz, giderken yanınızda çok sayıda kalın ve kışlık giysilerinizi götürün. Polonyalılar Türklere karsı sıcak yaklaşan dost insanlar. Varşova çok modern ve güzel bir şehir görünümünde. Şehrin içerisinde gezilip görülebilecek çok sayıda tarihi eser, park ve ormanlar mevcut. Eğer güz dönemi gidiyorsanız hemen gezilecek yerleri görünüz zira kış mevsimi başladığında havalar çok soğuyacak olduğundan ve her yer karla kaplı olacağından gezip görme imkânınız olmayabilir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.