Milli Görüş iktidar olacak

Milli Görüş iktidar olacak
Milli Görüş Hareketinin ülkeye kazandırdığı değerlerin sandıktan alınan oylarla ölçülemeyeceğine dikkat çeken Hasan Hüseyin Öz, Milli Görüş Hareketi eninde sonunda Türkiyede iktidar olacaktır dedi
* Hasan Hüseyin Öz kimdir ve Milli Görüş Hareketi içinde nasıl yer aldı?

1952 yılında Konya’nın Sarayönü ilçesine bağlı Ladik kasabasında dünyaya geldim. Yaklaşık 6 yaşına kadar Ladik’te kaldık. Babamızın memur olması nedeniyle Mersin’e taşındık. İlk orta ve lise 1’i Mersin’de tamamladım. Lisenin geri kalan kısmını, babamın Adana’ya tayini nedeniyle orada bitirdim. Ladik’e tekrar geri döndük ve siyasete başladık. Erbakan’ın ismini 1969 seçimleri akabinde Adana’da lise 2’deyken arkadaşlarla kahvede otururken duymuştum. Arkadaşlardan birisi ‘sekreteriyle evlenmiş’ diye eleştiri getirdi. Erbakan Hocanın ismini ilk defa orada duydum. Bu hareketin Konya’da başlamasından dolayı mı, yoksa başka bir nedenden mi refleks olarak Hocayı savundum. Durumun gayet doğal olduğu yönünde düşüncelerimi aktardım. 1971’de Ladik’e geldiğimiz zaman Milliyetçi Gençlik Örf ve Gelenekleri Koruma ve Yaşatma Derneği vardı. Gençler tarafından kurulmuş bir takım toplantılar yapıyor, kitap okuma, tiyatro oyunları sahneleme gibi faaliyetlerde bulunuyor. O dernekteki arkadaşlarla hemen kaynaştık. Derneğin isminden dolayı Ülkücülerden bir arkadaş çıktı geldi. Aynı gaye için uğraştığımızı, bizim de milliyetçi olarak onların partisinin teşkilatını kurmamız teklifinde bulundu. Benim de akrabam olan Ahmet Tunahan, ‘Henüz bizim dünya görüşümüzü savunan bir parti kurulmadı. Onun için biz şu an siyasete sıcak bakmıyoruz’ diyerek teklifi kibarca reddetti. Erbakan Hocanın 1971’de Milli Nizam Partisi’ni kurması ve ardından kapatılması sonrasında ise Milli Selamet Partisi’ni kurmasıyla biz de bu hareketin içinde yer aldık. Partiye geçişimiz şöyle oldu. Hocanın ismine zaten aşina olmuştuk. Üniversitede okuyan arkadaşlar aracılığıyla Erbakan Hocanın kim olduğunu araştırdık. Olumlu görüşler gelince partinin kurulmasını, aktif olmasını ve görev alma beklentisi içindeydik. Milli Selamet Partisi kurulunca biz hemen grup olarak partiye geçtik. 1973 seçimlerinde Ladik’te önemli bir oy da almıştık. Sarayönü’nde gidilmedik köy bırakmamıştık. Erbakan Hocam Konya’ya geldiğinde köy ziyaretlerine iştirak ettik.
Seçimlerin neticeleri kesinleşmeden askere gittim. Seçim sonuçlarını askerdeyken öğrendim.
1975’te geri gelir gelmez siyasi hayatımıza kaldığımız yerden devam ettik.
Karayollarına mevsimlik işçi olarak girdim. Arkasından 6 ay süren bir eğitime gönderdiler. Harita teknisyeni olduk. Daha sonra Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünde kadrolu işçi olarak çalışmayı sürdürdük.
AHMET ELMA’NIN AKRABALARI NASIL İKNA EDİLDİ?
Tabi ben Ladik’te babama ait evde oturuyorum. Emekliliği daha dolmadığı için evlenince boş duran eve taşındım. 1977’de mahalli seçimleri için aday çalışmasına girdik. İmam Hatip muzunu Ahmet Elma diye kardeşimiz var. Diyanet’te murakıp olarak çalışıyordu. İmam Hatip Lisesi mezunu, genç, Ladikli Ahmet Ağa’nın torunu. Kendisi aday olmayı kabul ediyor ama akrabalarını ikna etmek mümkün değil. O kadar karşı çıkıyorlar ki, bir türlü ikna edemiyoruz. Ali Güneri o dönem il başkanımızdı. Ailenin ileri gelenlerini Ladikli Ahmet Ağa’nın odasında topladık, Ali Güneri abi geldi. Ali Güneri o gün için fevkalade güzel bir şekilde niçin çalıştığımızı, ne yapmak istediğimizi o kadar güzel anlattı ki, başta Ali Güneri’ye sırtını dönük olan akrabalar dönüp can kulağıyla dinlemeye başladılar. Ve böylelikle 1977’de Ahmet Elma kardeşimizi aday gösterdik. O da benim kendisinin birinci sıradan meclis üyesi adayı olmam şartıyla adaylığı kabul etti. Ben de önemsemeden kabul ettim.
BABAM CHP’DEN BELEDİYE BAŞKAN ADAYI,
BEN DE MSP’DEN MECLİS ÜYESİ ADAYI OLDUM
O ana kadar CHP, AP aday tespiti için çalışıyorlar. Bir ara CHP’lilerin babamı aday yapmak için çalıştıklarını duyduk. Olmaz, ikna edemezler, emekliliğine var diye düşünüyorduk. CHP’liler Adana’ya kadar gitmiş, babamı ikna etmişler, dilekçesini verdikten ve birkaç gün sonra geldi. Biz adayımızı ilan ettik ve ben de belediye meclis üyesi adayıyım, aktif olarak çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Aradan birkaç gün geçince CHP’liler babama, ‘Sen bizim adayımız, oğlun Milli Selamet Partisi’nde çalışıyor’ diye şikayette bulundular. Babam beni çağırdı ‘Oğlum, bak; bugüne kadar ben aday olmadığım için sen koşturdun, çalıştın. Ama artık ben geldim, bundan sonra birlikte çalışacağız’ dedi. Ben de ‘Baba, sen belediye başkan adayı olacaksan niye CHP’den oldun. Gel biz seni MSP’den aday yapalım’ dedim. Kendisi de, ‘Adana’ya kadar geldiler, ben onlara söz verdim’ deyince, ben de, ‘Siz gelmeden önce sizin adaylığınız olmadığı için arkadaşlara söz verdim’ dedim. Ben anladım ki bir arada seçim sürecini geçiremeyiz. Seçime kadarki süreçte 1 ay kadar eve gelmedim. O zaman Akıncılar Derneği’nin binasında kalıyordum. Zaten gece yarısına kadar aktif seçim çalışmaları vardı, sabahleyin de işe geliyordum. Seçim yapıldı, oylar sayıldı, babamın ekibi kazanmıştı.
Ben de birkaç gün sonra eşyalarımı alarak Konya’ya taşındım. Aradan 5-6 ay geçtikten sonra babamla barıştık. Babam da aşağı yukarı 1980’li yıllardan sonra Milli Görüş Hareketine geçti. Ben, Milli Gazete okuyordum. Okuduğum gazeteyi de Ladik Belediyesi’ne gönderiyordum. Babam okumayı çok seviyordu. Zaten babam yaşantısıyla, her şeyiyle Milli Görüşçüydü. Ama o dönem kıramadı ve aday oldu.
MSP GENÇLİK KOLLARI BAŞKANLIĞI
1980 yılının Nisan ayında (ihtilalden önce) Zülfikar Gazi Milli Selamet Partisi İl Gençlik Kolları Başkanıydı. Öğretmenlik için ataması gelmişti. Yerine kim gelir diye araştırma yapılıyor, bizim ismimiz geçiyor. Zülfikar Gazi’den Milli Selamet Partisi İl Gençlik Kolları Başkanlığı görevini devraldık, ancak uzun sürmedi. İhtilal ile başkanlığımız da sona erdi.
1983’te yeniden çok partili hayata dönülünce Refah Partisi kuruldu. Bayındırlık’ta çalışıyorken Sarayönü’ndeki hükümet konağı çalışmasına gönderilmiştik. Refah Partisi’nin kuruluş aşamasında Sarayönü İlçe Yönetim Kurulu Üyesi olduk.
1991’de İl Yönetimine alındım. 1993’deki kongrede resmi olarak göreve geldik. O zaman Refah Partisi’nde il başkan yardımcılığı, eğitim başkanlığı görevi daha sonra seçim işleri başkanlığı görevimiz oldu. 1995 seçimlerinde 8 sıradan, Sarayönü-Kadınhanı yöresini temsilen, milletvekili adayı olduk ve parlamentoya girdik. 1999’a kadar görevimiz vardı. 28 Şubat sürecini yaşadık.

* O dönem neler yaşandı?
 
Parlamentoda 158 milletvekili ile en büyük grup olarak hükümeti kurma görevi Erbakan Hocama verildi. Hükümet kurulamayınca ANAP-DYP koalisyon hükümeti kuruldu. O hükümet güven oylamasında güvenoyu aldı diye ilan edildi. Anayasa profesörü Mustafa Kamalak arkadaşımız Erbakan Hocama, ‘Bu hükümet güven oyu almadı. Bunu bizim Anayasa Mahkemesine götürmemiz lazım’ dedi. Müracaat edildi ve hükümet ancak 3 ay yaşadı. Akabinde de Erbakan Hocama tekrar görev verildi. Hocam o zaman grup toplantısında “Bize hükümeti kurma görevi verdiler, bu sefer hükümeti kurdurtacaklar ve hükümet olacağız. Ama temelinde yatan asıl neden şudur. Bir takım güçler diyor ki, biz bu dönem Refah Partisine hükümet kurdurmazsak bu adamlar 4 yıl ana muhalefet olarak görev yaparlarsa seçimlerde tek başına iktidara gelirler. Bir daha hükümeti bunlardan alamayız. Dolayısıyla biz bunlara hükümeti kurduralım. Bir koalisyon hükümeti kursunlar. Belediyede başarı elde ettiler ama merkezi hükümette başarılı olamazlar. Bu düşünceyle bize hükümet kurma görevi veriyorlar, bunu iyi bilin. Ancak biz Allah’ın izniyle bu hükümeti kuracağız ve başarılı olacağız. Tansu Çiller’le koalisyon hükümeti kuruldu ve hakikaten çok unutulmaz hizmetlere imza atan hükümet oldu. Tabi bize hükümet olma yolunu açan güçler bizim bu başarılı çizgimizden dolayı rahatsız oldular, telaşlandılar. Halkın desteği çok, bunlar ilk seçimde tek başına iktidara gelirler, düşüncesiyle 28 Şubat süreci yaşandı. Başarılı olduğumuz için biz iktidardan ayrılmak zorunda bırakıldık.

* 28 Şubat sonrası siyasete devam ettiniz.

Evet. 28 Şubat sürecinden sonra Refah Partisi kapatılınca yeni kurulan Fazilet Partisi’ne geçtik. Genel merkezde eğitim birimi vardı, onun başında Oğuzhan Asiltürk görevliydi. Bana da bu kadro içinde teşkilat modelimizi anlatma görevi verilmiştik. Bu görev nedeniyle Türkiye genelinde gitmediğimiz yer kalmamıştı. 1999’a kadar milletvekilliğimiz devam etti. 1999 seçimlerinde milletvekili adayı olmadık ama genel merkezdeki görevimiz bitmedi. 2003 yılının sonuna kadar Ankara’da genel merkezde teşkilat biriminde genel merkez teşkilat başkan yardımcısı olarak görevimiz devam etti. 2004 yılının başında Konya’ya döndük. Konya’da da yine Zülfikar Gazi il başkanı oldu, ben de teşkilat başkanı görevlisi olarak çalıştık. Bu görevi de bir buçuk yıl önce yeni arkadaşlara devrettik. Şu an Genel İdare Kurulu üyeliği, genel merkezdeki eğitim biriminin öğretmeni olarak zaman zaman illerin yaptığı programlara iştirak ediyoruz. GİK üyesi olarak Mersin’den sorumluyum ayda bir kez gidip oradaki teşkilat çalışmalarına katılıyorum.

* Milli Görüş Hareketi sizce başarılı oldu mu? Gelinen noktayı kısaca değerlendirebilir misiniz?

Bazı arkadaşlar Milli Görüş Hareketini sandıktan çıkan oylarla ölçüyor. Milli Görüş Hareketi’nin Türkiye’de başlaması devrim sürecinin başlamasıdır.
Milli Görüş Hareketi’nden önce sağ ve sol vardı. 1980 öncesi talebe olayları çok oluyordu. 1978’de üniversitede bir olay oluyor, olaya karışan talebeleri toplayıp karakola getiriyorlar. Emniyet Müdürü, sağcı ve solcuların bir tarafa ayrılmasını istiyor, ortada bir grup kalıyor. Bunları görünce kızıp, ‘Siz nesiniz?’ diye soruyor. ‘Biz Akıncıyız, Milli Görüşçüyüz’ diye cevap veriliyor. Zorla onları sağcıların grubuna dahil ediyorlar.
Milli Görüş Hareketi, inançlı kesime ‘Ben bu ülkenin yönetiminde görev almam gerekir’ şuurunu verdi. Bizim bir inancımız var ve bu inandığımız değerler bize bir hayat tarzı, sistemi ortaya koyuyor. Bir sistem öneriyor ve bu sistem için bizim çalışmamız gerektiğini söylüyor. Hem inancını yaşayan hem de bunun yeryüzüne hakim olması için çalışan insanlar.
HEM İŞİNİ YAPAN HEM DE İNANCINI YAŞAYAN TOPLUM
İkinci olarak; 1974’te biz hükümet olduk. Hükümet zamanında Tarım Bakanlığı da bizdeydi. Biz o dönemde ne yapabiliriz diye araştırma içine girdik. Sarayönü’nde Devlet Üretme Çiftliği var, müdürü yetişmiş bir eleman değildi, faydası olmayan bir tipti. Bu müdürü görevden alıp yerine işini iyi yapan birini atasınlar diye Tarım Bakanına gittik, oturup konuştuk, durumu anlattık. Bizi ilgiyle izledi, hoşuna da gitti. Memleket meselesi için gelmişiz, kendimiz için bir talebimiz yok. İşinden anlayan temiz bir ziraat müdürü bulmamızı ve kendisine telefon etmemizi istedi, önerdiğimiz isimi atayacaktı. Mutlu bir şekilde Konya’ya döndük. O gün için tarif ettiğimiz vasıflarda bir ziraat mühendisi bulamadık. Şimdi hangi branşta elemana ihtiyacınız varsa binlerce yetişmiş eleman buluyorsunuz. Hem işini en iyi şekilde yapan hem de inancını yaşayan büyük bir toplum meydana geldi. Bu da Milli Görüş Hareketi’nin ikinci devrimidir.
İMAM HATİPLİNİN ADAY OLMASI YADIRGANIYORDU
Bir önemli hususun daha altını çizeceğim. Ladik’te İmam Hatip Lisesi mezununu belediye başkan adayı yaptığımızda insanlar bu durumu yadırgamıştı. Hatta bizi eleştirmişlerdi. O günkü zihniyet ile şimdi arasında çok fark var. Bir imamın belediye başkanı olması tasavvur edilemiyordu. Gelinen noktaya bakalım. İmam Hatip Lisesi mezunu bir adam Başbakan bile olabildi. Bu da Milli Görüş Hareketi’nin bir diğer devrimidir.
Yani Milli Görüş Hareketi’nin ülkemize kazandırdığı değerleri sandıktan alınan oylarla ifade edemeyiz. Milli Görüş Hareketi eninde sonunda Türkiye’de iktidar olacaktır. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.